Naz Akman

Sağlık Bakanlığı bünyesinde bulunan Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü Ağustos ayı başında İzmir Bornova ve Karabağlar'da Göçmen Sağlık Merkezi için ihaleye çıktı. İlana göre; Bornova Erzene Mahallesi’nde 3 bin 40,77 metrekare alan Güçlendirilmiş Göçmen Sağlığı Merkezleri ve 112 Acil Sağlık Hizmetleri İstasyonları, Karabağlar Ali Fuat Cebesoy Mahallesi’nde ise 3 bin 358,71 metrekare alan üzerine iki katlı sağlık merkezi, Güçlendirilmiş Göçmen Sağlığı Merkezleri ve 112 Acil Sağlık Hizmetleri İstasyonları yapılacak. Bakanlık söz konusu sağlık birimlerinin mültecilere özel olmayacağını, herkese hizmet vereceğini de duyurdu.

Birlik Sağlık Sen

“İzmir’deki depreme dayanıksız devlet hastaneleri yenilenmelidir”

Eğitim-İş'ten Bakan Tekin hakkında suç duyurusu! Eğitim-İş'ten Bakan Tekin hakkında suç duyurusu!

Birlik Sağlık-Sen Genel Başkanı Ahmet Doğruyol ise halihazırda faaliyette olan ancak depreme dayanıksız olan 12 devlet hastanesinin yenilenmesinin ivedi olduğunu belirterek bakanlığın yeni göçmen sağlık merkezi projesine tepki gösterdi. Konuya dair gazetemize demeç veren Doğruyol, “Sağlık Bakanlığı, Herkes İçin Sağlık Altyapısının Güçlendirilmesi Projesi (SHIFA) kapsamında, geçici koruma statüsündeki Suriyeli sığınmacılara ve ikincil korumaya uygun mülteci ve kişilere yönelik sağlık hizmetlerini iyileştirmeyi amaçlayan mülteci hastanelerini İzmir Bornova‘da Erzene ve Karabağlar’da Ali Fuat Cebesoy mahallelerinde yapacağını duyurdu. Bakanlık yetkilileri, Avrupa Konseyi Kalkınma Bankası ve Sağlık Bakanlığı arasındaki Hibe Anlaşması uyarınca mülteciler adına yapılacak olan hastaneleri sağlık sistemine katkı olarak görebilir, biz bu şekilde görmüyoruz. Çünkü İzmir’de 12 devlet hastanesinin 10 yıl önce depreme dayanıksız olduğu tespit edilmesine rağmen yıllardır bu hastaneler yenilenmiyor. Sadece Buca Devlet Hastanesi yenilendi onun haricinde 2020’deki depremden bu yana hiçbir hastane yenilenmedi. İzmir’deki depreme dayanıksız bu devlet hastaneleri yenilenmelidir. Devletin görevi kendi vatandaşlarının ihtiyaçlarını önceliklendirmektir. Ancak ondan sonra insani yardımlarda bulunabilir diğer ülke vatandaşlarına hizmet verebilir. Ayrıca mülteciler zaten istediği hastaneye gidiyor, her türlü hizmet alabiliyor. Bu hastanelerimiz yıllardır yenilenmiyorken mülteci hastanesi yapmanın gerekçesi nedir? Olası deprem riskinde hastanelerimizdeki sağlık çalışanları ve hastalar hayatını kaybederse sorumluluk kimde olur? Öncelik bu ülkenin öz evlatları olan Türkiye Cumhuriyeti Devletinin vatandaşlarının olmalıdır. Yıllardır primlerini ödeyen vatandaşlarımızın sağlığını korumak devletin asli görevidir. Kimseyi ayrıştırmadan ötekileştirmeden vatandaşlarımızın hakları korunmalıdır” dedi.

Bu merkezlerin açılmasının ne gereği var?

Söz konusu göçmen sağlığı merkezlerinin yapılmasının arka planını sorguladıklarını ifade eden Doğruyol, “Mültecilere, memurundan işçisine, bağ kurlusuna kadar, yıllarca sağlık primi ödemiş ve ödemeye devam eden vatandaşlarımıza göre pozitif ayrımcılık zaten uygulanıyor. İzmir’de çok sayıda merkezimiz sağlık konusunda kendilerine hizmet ediyor. Bu merkezlerin açılmasının ne gereği var? Zamanında şehir hastaneleri yapılırken de açıklamalar yapmıştık. Bu ülkenin şehir hastanelerine ihtiyacı yoktur. Şehir hastaneleri tıpkı otoyol, köprü, havaalanı projeleri gibi hasta garantisi verilerek yapılan hastanelerdir. Bu hastaneler yerine devlet hastaneleri ve eğitim araştırma hastanelerinin iyileştirilmesi, çoğaltılması gerekiyor. Zaten dünya standartlarına bakınca da verimli yönetilebilen hastanelerin yatak sayısı maksimum 350 civarındadır. Dünya sağlık alanında bu tarz küçük hastane yapılanmasına geçerken bizim iki bin yataklı hastane yapmamızın hiçbir mantığı yoktu, ancak hala yapıyoruz” sözlerine yer verdi.

Muhabir: Naz Akman