Irak kuraklığın pençesinde: İran suyu kesti
Haber: Erva Gün
Uluslararası suların paylaşımı ilerleyen yıllarda su kıtlığının ortaya çıkmasına ve bölgesel olarak çatışmalara neden olabilir. Fırat ve Dicle nehirlerinin kapsadığı Türkiye, Suriye, Irak ve İran'da su paylaşımı konusunda ilerleyen yıllarda bölgesel anlaşmazlıkların ve su kıtlığı nedeniyle çatışmaların çıkması bekleniyor. Türkiye, Irak ve İran arasında da ortak bir uluslararası su paylaşımı anlaşmasına bağlı olmadıkları için sorunlarını ikili görüşmelerle görüşüyorlar.
İran, Irak'a suyu kesti
İran'dan kaynaklanan su kesintileri dönemsel olarak Irak'taki Dicle ve Fırat nehirlerinde su seviyesinin azalmasına neden oluyor. İran'dan akan Küçük Zap Suyu, Irak’ın Süleymaniye kentinden geçerek Kerkük kentine ve oradan da Irak’ın iç kesimlerine doğru ilerliyor.
Anadolu Ajansı'ndan Bekir Aydoğan'ın haberine göre, İran 4 gündür nehir suyunun akışını kapattı.
Süleymaniye vilayetine bağlı Ranya İlçesi Su Dairesi Müdürü Selam Ömer, Küçük Zap Suyu’nun sadece Kaladize ilçesinde 100 bin kişinin ihtiyacını karşıladığını söyledi. Ömer, Temmuz ayında da yine su kesildi. İran'ın suyu kesmesinden dolayı (IKBY’nin en büyük barajı olan) Dokan Barajı'nda günlük 7 santimetre su seviyesinin düştüğünü farklı kaynaklardan duyduk" diye konuştu.
İran’ın suyu kesmesi, Süleymaniye kentine bağlı Derbendihan Barajı'ndaki su kaynaklarını da olumsuz etkiliyor. Bu nedenle zaman zaman barajdaki su seviyesinin de yüzde 70'lere kadar indiği görülüyor.
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) Irak Temsilcisi Auke Lootsma, 14 Ağustos’ta yaptığı açıklamada, ülkedeki sıcaklığın, küresel rekor sıcaklık artışından 2 ila 7 kat daha hızlı olması nedeniyle Irak'ın iklim değişikliğine karşı en savunmasız ülkeler arasında beşinci sırada yer aldığını kaydetmişti.
Irak'ın iklim değişikliği nedeniyle yılda yaklaşık 400 bin dönüm tarım arazisini kaybettiğini vurgulayan Lootsma, bataklıkların kuruması, arazi bozulması ve çölleşme gibi iklim değişikliklerinin Irak'ı Orta Doğu'da kum ve toz fırtınalarından en çok etkilenen ülkelerden biri haline getirdiğini söylemişti.
ABD'den su kıtlığının askeri planlamaya ilgisi
Amerika Birleşik Devletleri’nde Orta Doğu’daki su kıtlığının askeri planlama için önemini vurgulayan bir rapor yayımlandı. “Dicle ve Fırat Havzasında Su ve Güvenlik Planlaması” isimli rapor, Dr. Erickson ve Albay Lorenz’in 2013 yılında Orta Doğu’daki su kıtlığının askeri planlama için önemini vurgulayan “Stratejik Su” raporunun genişletilmiş baskısı olarak yayımlandı.
Bölgesel çatışmaların stratejik nedenleri arasında gösterilen raporda su kıtlığı, ekonomik sorunların, gıda kıtlığının, göç ve toplumsal yer değiştirmenin temel nedeni olabileceği yer aldı. Türkiye, Suriye, Irak ve İran üzerinden bölgesel güvenliğin araştırıldığı ve tartışıldığı raporda, bölgesel olarak su güvenliği ile ilgileniliyor.
Raporda, “Son beş yılda ABD Ulusal Güvenlik önceliğinde Güney Pasifik ve Avrupa’daki su kıtlığının Savunma Bakanlığı için daha az endişe kaynağı olduğu söylenebilir. Bununla birlikte, bu sorun, ABD’nin ilgili ve ilişkili olduğu tüm coğrafyalarda nüfus artışı, kirlilik ve değişen bölgesel iklim koşulları nedeniyle artmaktadır” denilerek askeri operasyonların planlanması ve yürütülmesi üzerindeki azalan su miktarlarının etkisi vurgulanıyor.
Fırat-Dicle nehir havzasında su dağıtımı ve yönetimi iklim değişikliği ile bölgesel istikrarın tehdit edildiği belirtilen raporda, “Amerika Birleşik Devletleri, kıyıdaş devletlerinin ulusal çıkarlarıyla doğrudan bağlantılı olan Fırat- Dicle Havzası’nın istikrarı konusunda uzun vadeli bir stratejik ilgiye sahiptir” denildi.
Fırat ve Dicle’de ilk gerilim
Fırat-Dicle havzasında yaşanan ilk gerilim, 1973 yılında Tabqa ve 1974 yılında Keban barajlarının işletmeye açılmasıyla başladı. Tabga ve Keban barajlarının açılması ile Irak’a Fırat nehrinden ulaşan su kaynağında azalma oldu. Sonraki yıllarda Karakaya ve Atatürk barajlarının inşası sırasında da Suriye, Irak ve Türkiye arasında gerginlikler yaşandı. Türkiye bu barajları inşa ederken Dünya Bankası’ndan kredi alamamış, kendi bütçesi ile bu barajları yapmıştı.
Irak’tan ‘daha fazla su bırakılması’ için çağrı
Geçtiğimiz yıl Temmuz ayında Irak, ülkede kuraklık yaşandığını belirterek Fırat ve Dicle nehirleri üzerinden kurulan barajlardan daha fazla su bırakılması için Türkiye'ye çağrı yapmıştı. Iraklı bir hükümet yetkilisi de yaptığı açıklamada bu iki nehirden ülkeye gelen su miktarının geçen yıla oranla yüzde 60 azaldığını söylemişti.
Irak’ın ana su kaynakları Fırat ve Dicle nehirleri üzerinden sağlanıyor. Irak'ın yapımına tepki gösterdiği Dicle nehri üzerindeki Ilısu Barajı'nın bu ülkeye giden suyun yüzde 34 azalmasına neden olduğu öne sürülüyor. Geçtiğimiz yıl Irak ve Suriye'de başlayarak İran'a yönelen kum fırtınasının da su kıtlığı nedeniyle olduğu belirtiliyor.
İran’dan barajlara tepki
İran’da geçtiğimiz yıl Mayıs ayında, “Türkiye'nin Dicle ve Aras nehirleri üzerinde inşa ettiği barajlar konusundaki belirsizlikleri ciddi şekilde takip ediyoruz” açıklamasını yapmıştı. İran Dışişleri Bakanı Hüseyin-Emir Abdullahiyan, komşu ülkelerin baraj inşa ederek çevre koşullarını olumsuz etkilemesi ve bölgedeki diğer insanlar için sorun yaratmasının “kabul edilemez” olduğunu söylemişti.
“Türkiye önlem almazsa su stresi yaşayabilir”
Su Politikaları Derneği Başkanı Dursun Yıldız, su kıtlığının bölgedeki istikrarsızlık üzerinde muhtemel etkilerini 24 Saat’e değerlendirdi. Yıldız, Ortadoğu’nun birçok ülkesinde suyun çok kısıtlı bir kaynak olduğunu belirterek, hızlı nüfus artışı, verimsiz su yönetimi, kirlilik ve iklim değişikliği gibi birçok etken ile baskı altında bulunduğunu söyledi.
Türkiye’nin su fakiri bir ülke olmadığını ancak su kaynaklarının coğrafya ve nüfus olarak dengesiz dağılmış bir ülke olduğunu dile getiren Yıldız, “Önlem alınmazsa yakın gelecekte su stresi yaşayacak bir ülke konumuna doğru gidiyor” dedi. Yıldız, Türkiye’nin Akdeniz kuşağı içinde kalan bölgesi ile Arap yarımadasının iklim değişikliğinden çok ciddi şekilde etkilenecek bölgeler arasında kabul edildiğini söyleyerek, “Bu etkiler ortaya çıkmaya başladı. Yağış rejimi değişti, yağışlarda azalma ve sıcaklıklarda artışlar gerçekleşiyor” ifadelerini kullandı.
“Fırat ve Dicle iklim değişikliğinden etkilenebilir”
Türkiye’nin bölgesel kuraklık ülkesi olduğuna da değinen Yıldız, “Kuraklık yaygın olarak birkaç sene üst üste oluşursa bu durum su ve gıda krizine de dönüşebilir. Bu koşullar Ortadoğu’daki Arap yarımadası ülkeleri için de geçerli. Birçoğunda fiziksel su kıtlığı yaşanıyor” açıklamasında bulundu.
Suriye ve Irak’ın ana su kaynaklarının Türkiye’den doğan Dicle ve Fırat nehirleri olduğunu dile getiren Yıldız, “Yapılan bilimsel çalışmalar Dicle ve Fırat sularının da iklim değişikliğinden olumsuz etkileneceğini ortaya koyuyor. Suriye ve Irak’ta iç savaşlar oldu ve halen siyasal istikrar sağlanamadı. Su yönetimi çok verimsiz ve planlama yapıp uygulayamıyor. Son yıllarda özellikle Güney Irak’taki kuraklıklar su sıkıntısı yaşanmasına neden oldu” dedi.
“Raporun, ABD’nin bölgedeki askeri varlığı ile doğrudan ilgisi var”
Yayımlanan raporun ABD’nin bölgedeki askeri varlığı ve faaliyetleri ile olan ilgisine de açıklık getiren Yıldız, “Raporun ABD’nin bölgedeki askeri varlığı ile doğrudan ilgisi var. Raporda zaten ‘azalan su kaynaklarının tüm askeri operasyonların planlanması ve yürütülmesinde dikkate alınması gerektiği’ de vurgulanmış. Raporda ayrıca “Amerika Birleşik Devletleri’nin Fırat- Dicle Havzası'nın istikrarı konusunda uzun vadeli bir stratejik ilgiye sahip olduğu da belirtiliyor” dedi.
“ABD, aceleci değil ama kararlı”
ABD’nin 2003 yılında Irak’ı işgali ile bölgede artan askeri gücünün olduğunu ve Suriye’nin kuzeyinde birçok ABD askeri üssünün varlığına işaret eden Yıldız, “ABD bölge ile ilgili stratejik planlarını doğrudan ve dolaylı yollarla uygulamaya koyuyor. Bu konuda aceleci değil ama kararlı” dedi.
ABD’nin bölgede İsrail gibi su fakiri olan ve Fırat-Dicle suları ile ilgilenen stratejik ortağı olduğunu da belirten Yıldız, “Tüm bu koşullar ABD’nin Dicle ve Fırat sularının bölge geleceğine yapacağı etkiyi sürekli olarak incelemesini gerekli kılıyor. Rapor incelendiğinde ayrıca ABD ‘nin bölgeye olan stratejik ilgisinin Coğrafya, Kürtler ve Su’yu da kapsamına alarak devam edeceği görülüyor. Bölgedeki belirsizlik, bölge ülkelerinin mevcut siyasi sınırlarını değiştirmeye yönelik girişimler nedeniyle gelecekte daha da artacak” açıklamasında bulundu.
“Su kıtlığı, sosyal karmaşaya neden olabilir”
Su kıtlığının bölgedeki istikrarsızlığa etkileri üzerine konuşan Yıldız, “Birçok araştırmacı Suriye’deki iç savaşın öncesinde art arda üç kurak dönemin yaşandığını işaret ederek bunun sosyal karmaşa ve istikrarsızlıkta etkili olduğunu ileri sürüyor. Yani su kıtlığı ve kuraklık bölgedeki ülkelerin istikrarını olumsuz etkiliyor” dedi.
Türkiye açısından önemi
Raporun Türkiye için önemini anlatan Yıldız, Fırat ve Dicle’nin ekonomik ve stratejik olarak çok önemli nehirler olduğunu vurguladı. Türkiye’nin, suyu bölgede barış ve iş birliği aracı olarak görme politikasını sürdürdüğünü aktaran Yıldız, “Türkiye, Dicle ve Fırat nehirlerinin kaynak ülkesi olması nedeniyle oluşabilecek su sorunları konusunda her zaman gözlerin çevrileceği ülke olacak. Bölgenin son 12 yılda değişen jeopolitiğine uygun bir hidropolitika’ya ihtiyacımız var” ifadelerini kullandı.
Bölgede küresel güçlerin egemenlik ve kontrol çabalarının sürdüğünü de belirten Yıldız, “Su sorunlarının artması bölgesel hatta küresel etkiler yaratabilecek bir özellik taşımaktadır. Aslında Ortadoğu uzun zamandır jeopolitik önemi, su kaynakları ve sorunları açısından da küresel güçlerin stratejik ilgi alanı içindedir. Bu ilginin yakın gelecekte daha da artacağı görülüyor. Bu da Türkiye dahil bölgedeki tüm ülkeleri ilgilendiren ve etkileyen bir konu olacaktır” şeklinde konuştu.
Bunlar da ilginizi çekebilir