İnsanlar kendilerini olduklarından daha çekici mi görüyor?
Haber: Deniz Ali Tatar / Kapak Fotoğrafı: Antoine Beauvillain - Unsplash
Psikolog Nicholas Epley tarafından yapılan bir araştırma, insanların aslında kendilerinin nasıl göründüklerini bilmediğini ve kendilerini gerçekte olandan daha çekici zannederek o şekilde lanse ettiğini ortaya koydu. Aynaya baktığımızda kim olduğumuz değil, telefona baktığımızda kime benzemek istediğimiz ve kafamızda canlandırdığımız görüntü daha ön plana çıkıyor. Fakat başka insanlar bizi tam olarak böyle görmüyor olabilir.
Araştırmaya göre insanlar, gerçekte olduğundan yaklaşık yüzde 20 daha "çekici" olduğunu düşünüyor. İnsanlar aynı zamanda arkadaşlarını da gerçekte olduklarından daha çekici görmeye eğilimli. Araştırmayı Psikolog Özce Süzmetaş ve Psikolog Burçin Uz, 24 Saat’e değerlendirdi.
“Sosyal kabul ve beğeni arayışı, insanların kendilerini çekici olarak görmelerini etkileyebilir”
İnsanların kendilerini olduklarından daha çekici görmelerinin, psikolojik ve sosyal etkenlerin karmaşık bir birleşimiyle açıklanabileceğini söyleyen Psikolog Özce Süzmetaş, şunları söyledi: “Özsaygı ve özgüven, bireylerin kendi değerlerini ve yeteneklerini olumlu bir şekilde değerlendirmelerini sağlayan temel bileşenlerdir. Bu olumlu kendilik algısı, insanların kendilerini daha çekici görmelerine neden olabilir. Olumlu bir görüntü oluşturmak, insanların kendi içsel belirsizliklerini ve endişelerini hafifletmelerine yardımcı olarak, özsaygılarını korumalarına destek olabilir. Aynı zamanda, sosyal kabul ve beğeni arayışı da insanların kendilerini çekici olarak görmelerini etkileyebilir. Çevremizdeki insanlarla etkileşimde bulunurken, olumlu tepkiler ve onay arayışı, bireylerin kendilerini daha cazip ve değerli hissetmelerine yol açabilir.”
Bu konuda medyanın da büyük etkisi olduğunu belirten Süzmetaş, “Sosyal medyanın yükselişiyle birlikte, insanlar çevrimiçi platformlarda mükemmel yaşamlarını sergileyebilir ve bu da onların kendilerini daha çekici görmelerini tetikleyebilir. Medyanın ve toplumun güzellik standartlarının etkisi de göz ardı edilmemelidir. Medya, genellikle belirli fiziksel özellikleri veya estetik kriterleri öne çıkarırken, bu standartlar insanların kendilerini bu ideallere uydurmak istemelerine neden olabilir. Bu da kişisel algıları etkileyerek, insanların kendilerini olduklarından daha çekici görmelerini teşvik edebilir” dedi.
“Gerçekte kim olduğumuza dair fikirlerini şekillendirmek için, tasarlanmış kişilikler yaratırız”
İnsanlarin birçok nedenden dolayı sahte kimlikler oluşturduğunu söyleyen Klinik Psikolog Burçin Uz, “Bazı insanlar fiziksel güvenlikleri için başka bir kimliğe bürünürken, diğerleri hiçbir şeyden haberi olmayan insanları manipüle etmek, zorbalık yapmak veya dolandırmak için yeni bir kişilik yaratırlar. İnternette etkileşimde bulunduğumuz kişilerin çoğuyla, fiziksel olarak tanışamıyoruz. Bu nedenle, çevrimiçi dünyada bizi temsil eden avatarlar, bilinçli veya bilinçaltı düzeyde, başkalarının bizim gerçekte kim olduğumuza dair fikirlerini şekillendirmek için tasarlanmış kişilikler yaratırız. Aslında ne olduğumuzu değil, ne olmak istediğimizi temsil eden avatarlar yaratmamız doğaldır. Ve bundan sonra, kendimize bir tür avantaj sağlamak, kandırmak amacıyla başkalarının bizim hakkımızdaki algılarını manipüle etmek yalnızca kısa bir adımdır” dedi.
Uzmanların insanların bilgisayarlarının arkasına saklanabildikleri için ideal hayatlarını yaşıyormuş gibi davranabildiklerini açıkladığını söyleyen Uz, uzmanların çevrimiçi zorbalığın artmasının da nedeninin bu olduğunu söylediğini belirtti. Uz, “Sahte kişilik, faillerin özel bulabilecekleri birini, reddedilmeden veya gerçek hayatta söylemekten korkacakları duyguları kusmadan takip etmelerine olanak tanır. Çoğu insan bunu bilinçli olarak kabul edemiyor veya bunun hakkında düşünemiyor çünkü bu çok tehditkar geliyor. Güçlü bir merakınız ya da dürtünüz varsa ve bir şey yapmak istediğiniz için bu bastırılmışsa, bunu internette sergileyebilirsiniz. Mesela kendinizi kilolarınızı kabul etmiş birisi gibi kabul etmiş olsanız da içten içe fotoğraf çekerken karnınızı içe çekmek isteyebilirsiniz. Genellikle insanların kendileri hakkında sahip olduğu imaj, diğer insanların onlar hakkındaki algısıyla farklılık gösterebilir. Bir kişinin kendisiyle ilgili sahip olduğu imaj, içsel düşünceleri, duyguları, deneyimleri ve öz değerlemesi gibi faktörlere dayanır. Ancak dışarıdan bakıldığında, diğer insanlar bireyi farklı bir perspektiften görebilir” diye söyledi.
[caption id="attachment_415000" align="alignnone" width="1707"] Fotoğraf: June Aye - Unsplash[/caption]
“Platformlarda aldığınız tepkilerle kendinizi değerlendirmek, özsaygınızı etkileyebilir”
“İnsanlar neden sosyal medyada kendilerini olmadıkları birisiymiş gibi göstermeye çalışırlar?” sorusu üzerinden; Mükemmelliyetçilik, Kabul görmek/Onaylanmak, Özgüven ve Kendini Karşılaştırma maddelerini belirleyen Uz, şunları söyledi: “Mükemmellik için çabalamak iş görüşmesi gibi bir şey için harika bir karakter özelliği olarak görülse de araştırmalar mükemmeliyetçiliğin kişinin zihinsel sağlığına zarar verebileceğini gösteriyor. Genç ergenler, neye sahip olmaları gerektiği, nasıl görünmeleri gerektiği veya neyi başarmaları gerektiği konusunda giderek daha fazla gerçekçi olmayan beklentilere sahip oluyor ve bu da daha yüksek kaygı oranlarıyla bağlantılı. Mükemmeliyetçiliğe odaklanmanın yıkıcı olabileceğini, zihinsel sağlık risk faktöründen ziyade fiziksel de olabilir. Örneğin üniversite öğrencilerinde mükemmeliyetçiliğin ve fiziksel sağlığın rolü üzerine yapılan araştırmalar mükemmellik için daha çok çabalayanların baş ağrısı, fiziksel gerginlik ve uykusuzluk gibi sağlık sorunlarının daha fazla olduğunu ve zamanla genel sağlık durumlarında bir düşüş bildirdiklerini söylüyor. Temelde mükemmeliyetçilik hakkında bilinen şey, depresyonun, anksiyetenin, yeme bozukluklarının ve kötü fiziksel sağlığın altında yatan neden olabileceğidir.”
Özgüven eksikliğinin bu noktada önemli olduğunu söyleyen Uz, “Sosyal medya, insanların kendi özgüvenlerini yükseltme veya düşük benlik saygısını gizleme arayışlarını da yansıtabilir. İnsanlar, takipçileri tarafından beğenilmeyi veya takdir edilmeyi umarak, kendilerini daha çekici veya başarılı göstermeye çalışabilirler. Bu, özgüven eksikliği veya kendine güvensizlik gibi içsel zorlukların bir yansıması olabilir. Beğeni sayıları ve olumlu yorumlar gibi ölçütlerle popülerliği ölçme imkanımız var. Platformlarda aldığınız tepkilere dayalı olarak kendinizi değerlendirmek, özsaygınızı etkileyebilir. Olumsuz yorumlar veya düşük beğeni sayıları, kişinin kendine güvenini sarsabilir. Bu da insanların beğeni ve onay ihtiyacını artırabilir ve daha fazla dikkat çekmek amacıyla daha çarpıcı veya idealize edilmiş içerikler paylaşmalarına neden olabilir.”
[caption id="attachment_415005" align="alignnone" width="2560"] Fotoğraf: Nguyễn Hiệp - Unsplash Uz[/caption]
“Sosyal medyaya ara verin, telefonu bir süre kenara bırakın”
Sosyal medyaya ara vermenin faydalı olabileceğini söyleyen Uz, bu konuda şu şekilde tavsiyelerde bulundu: “Günde sosyal medyada geçirdiğiniz süreyi öğleden sonra ya da akşamın erken saatlerinde yarım saate kadar sınırlayan belirlenmiş bir sosyal medya programı oluşturmayı düşünebilirsiniz ya da sosyal medyaya tam bir ara vererek, bu süre boyunca sosyal medyaya ara verebilirsiniz. sosyal medyayla hiç ilgilenmeyin. Bazı insanlar hafta sonu izin almayı yararlı bulurken, diğerleri haftalarca veya aylarca izin alabilir. Kendinizi başkalarıyla karşılaştırmayı bırakmak aynı zamanda farkındalığı kullanmanıza da yardımcı olabilir. İlk baştaki düşünceyi durdurmayabilir ama sosyal medyayı karşılaştırmaya neden olabileceğini kabul ederek tükettiğinizde bu düşünceleri not alıp onlara meydan okuma fırsatı sunabilirsin. Bu düşüncelere meydan okumak için "Onlar benim hayatımın tamamını görmüyorlar, ben de onlarınkinin tamamını görmüyorum" veya "Sosyal medya öne çıkanlar dizisi ve benim bildiğim bir süreçten geçiyor olabilirler" gibi bir şey diyebilirsiniz. Hepimizin farklı yaşamlara, deneyimlere ve çeşitli güçlü ve zayıf yönlere sahip olduğumuzu kendinize hatırlatmanız faydalı olabilir.”
İnsanların sosyal medyada kendilerini olmadıkları birisiymiş gibi gösterme eğiliminin bir dizi psikolojik, toplumsal ve duygusal faktörün bir sonucu olabileceğini söyleyen Uz, “İdealize etme arzusu, toplumsal beğeni hırsı, özgüven eksikliği ve karşılaştırma gibi etkenler, insanların dijital dünyada farklı bir imaj yaratma eğilimini tetikleyebilir. Her ne kadar bu eğilim bazen zararlı olabilse de, insanlar arasında bağ kurma, paylaşma ve kendini ifade etme aracı olarak sosyal medyanın olumlu yönlerini de unutmamak önemlidir. Kaygınızı biraz azaltmak ve mükemmeliyetçiliğinizi hafifletmek için sosyal medyaya ara vermeniz faydalı olabilir. Arada bir Instagram ve TikTok'u telefonunuzdan kaldırın. Kıyamet kopuyormuş gibi kaydırmayı bırak. Size kendinizi kötü hissettiren insanları takip etmeyi bırakın. Kendinizi görünüşte mükemmel olan hesaplar arasında sonsuz bir şekilde gezinirken bulduğunuzda, kendinize bir gerçeklik kontrolü yapın. Hayatlarının aslında göründüğü kadar muhteşem olmadığını kendinize hatırlatın. Telefonu bir süreliğine kenara koyabilmelisiniz” dedi.
Yorumlar