Can PULAK Ülkemizi yönetenlerin televizyonlarda anlattıkları başarılara çok inanmak isterdim. Dinlerken heyecanlanıyorum, (acaba gerçek mi) diye sormadan da edemiyorum. Ö...

Can PULAK Ülkemizi yönetenlerin televizyonlarda anlattıkları başarılara çok inanmak isterdim. Dinlerken heyecanlanıyorum, (acaba gerçek mi) diye sormadan da edemiyorum. Öyle ya, Cumhuriyet tarihinin en büyük sosyal konut projesi yapılıyor. Savunma sanayiimizin imal ettiği 230 ürün çeşidi,170 ülkeye ihraç ediliyor.20 yılda 700 proje başlatılmış. Türk zırhlıları Avrupa’ya satılıyormuş. Siha’lar, İha’lar için Nato ülkeleri sıraya girmişler. Robot askerlerimiz yakında Ordumuza teslim edilecekmiş. Bunlar güzel haberler. Hepimizi gururlandıracak haberler. İyi de, sadece haber olarak duyuyoruz bunları. Neden kamuoyuna detayıyla açıklanmıyor bunlar, neden Türk medyasına gösterilmiyor? Bizim yönetimin herşeyi gizli. Sır küpü gibi bir yönetime sahibiz. Milletvekillerine bilgi vermiyor, medyayı sallamıyor, bari kendi yandaş medyası vasıtasıyla haberdar etse ya milleti… Vergilerimiz nereye gidiyor, nasıl harcanıyor, yerine mi yapılıyor masraflar? Sayıştay bile işin içinden çıkamıyor. Yanlış ve hesapsız kitapsız yatırımlarla ilgili raporları bile doğru dürüst işlem görmüyor. Dolayısıyla böylesine kapalı bir rejimin yaptığı ve yapacağı işler de pek inandırıcı olmuyor. Eskiden Cumhuriyet Bayramlarında görürdük ordumuzun gücünü. Resmi geçitlerde pırıl pırıl askeri araçlarımızı, füzelerimizi, uçaksavarlarımızı, tanklarımızı, kalabalığın üzerinden maharetle geçen jetlerimizi, havadan yağmur gibi inen paraşütçülerimizi seyreder, avuçlarımız patlayıncaya kadar alkışlardık. Çocuklarımızın milli şuurlarını geliştirir, ne kadar güçlü bir devlete sahip olduğumuzun bilincini aşılardık onlara. Türk’ün aklı gözüdür. Görecek ki, inansın başarıya, güvensin güç ve kudretimize. Siyasetçilerin askeri vesayet korkusuyla, millet hasret kaldı ordusuna. Sokakta üniformalı bir askere rastlayamıyoruz artık. Yıllar var ki, bando sesi bile duyamıyoruz. Yaşa Varol Harbiye marşı değil, harbiyenin kendisi bile tarihe karıştı. Demokrasinin tekleme suçunu, (darbe peşindeler) gerekçesiyle orduya yükledi siyasetçiler. Bu duruma gelinmesinde siyasetçilerin hiç mi suçu yoktu? Meclis’te (Orduya selam işler tamam) diyerek, uzun yıllar Milli Savunma bütçesini şipşak onaylayanlar, neden eleştirmediler ordunun yanlışlarını? Neden düzeltilmesine yardımcı olmadılar ki? Neyse eski defterleri açmayalım şimdi. Söylemek istediğim, sivil savunma sanayiinde ürettiklerimizi millete gösterelim. Bunun için önümüzdeki Cumhuriyet Bayramı büyük bir fırsattır. Eskisi gibi büyük resmigeçitler yapalım, askeri araçlarımızı ve ürünlerimizi milletimiz de görsün. Tank fabrikasını sattık. Sattığımız fabrika tank filan üretmediğine göre, nereden alıyoruz tankları, nereden buluyoruz. merak ediyoruz işte… Biz askeri gücümüze güveniyoruz ama, elin oğlu iç ve dış politikadaki zaaflarımızı iyi izliyor, bizi bekleyen iç ve dış tehlikeleri iyi gözlüyor. Bu yüzden çevremizdeki kabadayıların sayısı iyice arttı. Küçücük Yunanistan arkasındaki dayılarına güvenerek, bizi devamlı tehdit ediyor artık. Yapımına katkı sağladığımız modern F-35 uçaklarında devre dışı kaldık. Parasını yatırdığımız uçakları bile alamadık. Şimdi eski F-16 uçaklarını versin diye Amerika’nın gözünün içine bakıyoruz. Niye bu durumlara düştük? Nato müttefiki üyelerden bile kazık yiyor, düşmanlık görüyoruz artık. Rus’lardan S-400’leri alırsan, üstelik ikinci siparişi de imzalarsan, olacağı buydu işte. Ne İsa’ya yaranabildik, ne de Musa’ya. Şimdi Nato’da başımızı belaya sokacak tezgahlar dokunurken, Rusya da Akkuyu Nüklear Santralindeki tutumuyla bizi zora düşürdü. Neler olup bittiğini bilemiyoruz ki. Amerika Yunanistan’a 12 üssü niye yerleştirdi? Bizim alamadığımız F-35’leri onlara vererek, Yunan hava gücünü neden arttırdı? Fransız’lar, Alman’lar, Avrupa Birliği Yunanistan’a silah yağdırıyor. Neler oluyor, biri çıkıp bunları ve tedbirlerimizi anlatsa ya millete. Tarihimizin en çok konuşan ve nutuk atan yönetimine sahibiz ama, milletin merak ettikleri değil, devamlı yönetimin pembe tabloları geliyor ekranlara. Cumhuriyet tarihinin en büyük sosyal konut projesini günümüz iktidarının yaptığını söylüyorlar. Acaba doğru mu, geçmiş hükümetler hiçbir şey yapmadılar mı yani? Rahmetli Özal başlattı toplu konut reformunu. Toplu Konut idaresinin ilk başkanı Vahit Erdem hayatta. Üstelik kendisi iki dönem de AKP milletvekilliği yaptı. Devletin çok deneyimli, çok başarılı, çok dürüst bir bürokratı idi. Ona sorsunlar Özal döneminde yapılan toplu konutları. Ayrıca geçmişte savunma Sanayiinde yapılanları ve büyük başarıları ondan öğrensinler. Vahit Erdem Savunma Sanayimizin ilk Müsteşarıydı da.. Hazır Vahit Erdem’den bahsetmişken, kendisi Nato Parlamenter Asamblesi Başkan Yardımcılığı da yapmıştı. Bir zahmet, Nato’nun güçlü müttefiklerinin bize düşmanlıklarının sebebini de bir öğreniversinler. Memlekette iyi şeyler de yapılmıyor değil. Siyasetin kızışmış havasıyla hüküm vermemek lazım. Örneğin Teknofast kuşağına yapılan yatırımlar, örneğin tarihi ve kültür mirasımızdaki düzenleme ve iyileştirmeler, örneğin tüm olumsuz şartlara rağmen turizmdeki tırmanış… Buna benzer günlük yaşamımızı kolaylaştıran reformlar da yapıldı ama, yıllardır tanık olduğumuz tüm kötü kararlar ve uygulamalar, yapılan iyileri de kolaylıkla sıfırladı. Cumhuriyetin 100.yılına yanlış ekonomik politikalar sonucu parasız giriyoruz. Dış borçlarımız gırtlağımızı sıkıyor. Seçimler yaklaşırken büyük projeler açıklıyoruz ama, bunların parasal kaynaklarını da göstermek lazım. Ayrıca yatırımlarda da önceliklere dikkat etmek şart. Millet geçim sıkıntısı çekerken, mutfaklardaki yangının alevi yeri göğü sararken, milletteki huzursuzluk giderek yoğunlaşırken, bunları parasal kaynağını gösteremediğimiz yatırımlarla yatıştırmak mümkün olmaz. Millet şu sıra barınacak imkandan çok, karnını doyuracak imkanların yolunu gözlüyor. Bunu unutmayalım.