Can PULAK
İnanılacak gibi değil, Bodrum taşıyamayacağı bir yükün altında ezilmeye, bütün değerlerini kaybetmeye doğru koşuyor. Bildiğimiz, içinde yaşadığımız, o güzelim k...
Can PULAK
İnanılacak gibi değil, Bodrum taşıyamayacağı bir yükün altında ezilmeye, bütün değerlerini kaybetmeye doğru koşuyor. Bildiğimiz, içinde yaşadığımız, o güzelim kente bir şeyler oluyor dostlar.
İki gündür Türkiye buraya akıyor adeta. Havaalanından şehre 36 kilometreyi dur-kalk yapa-yapa adım adım gidiyor araçlar. İstanbul boğaz trafiğini bile geçti burası. 40 dakikalık bir yolu, o cehennem sıcağında 2 saatte bile alamıyor insanlar. Yol üzerindeki benzin istasyonları ana-baba gününü yaşıyor. İhtiyaçları karşılamakta zorlanıyor çoğu.
Bodrum’a gidiş öyle de, Bodrum’dan Milas yönüne dönüş farklı mı sanki? Orası da aynı eziyeti çekiyor. Hadi millet pandemiden patladı. Bodrum’a tatile gidiyor diyelim, peki Bodrum’dan dönenler o sıcakta nereye gidiyor? Anlamak mümkün değil, herkes şaşkınlıkla izliyor bu tabloyu. Şaşılacak bir başka şey de, bir milyondan fazla insan gürültüsüz patırtısız yaşıyor burada. Altyapı yetersizmiş, yollar bakımsızmış, sular yetmiyormuş, kimsenin pek umurunda değil. Denizin cazibesi, bir çırpıda eritiveriyor sorunları. Onca zahmeti göze alıp Bodrum’a kavuşanlar, çektikleri tüm sıkıntı ve eziyeti deniz suyunda eritiyorlar hemen.
Görünüşe bakılırsa, normale çoktan geçti Bodrum. Kimsenin maske taktığı, mesafeye aldırış ettiği filan yok. Garsonlar bile atmış maskeyi, kolonya ve dezenfektanın hiç rolü kalmamış. Dekor olarak duruyorlar ortalıkta. Covid burayı terk etmiş gibi, lafını bile etmek istemiyor kimse. Aşılama işi iyi gidiyor. Öyle randevuya filan gerek yok. Hastane ya da sağlık ocaklarına gittiniz mi, beş dakikada hem de Alman aşısını vuruyorlar kolunuza.
Aşıyı vurdurduk ya, artık hastalık bize ilişmez sanıyoruz. Oysa bu virüsün şakası yok, habire kılık ve kimlik değiştiriyor. Şimdi de delta adıyla dolaşıyor peşimizde. Haberlere bakılırsa, yenileri de yoldaymış. Anlaşılan biz bir süre daha virüslerle yaşamaya devam edeceğiz. Onun için maske, mesafe ve temizliğe mutlaka dikkat etmeliyiz. Hani (bu iş bitti) diye bakmayalım, Allah korusun en küçük bir ihmal bizi bitirebilir. Onun için tam normale dönmüşüz gibi hareket etmeyelim, tedbiri elden bırakmayalım. Tüm doktorlar ve sağlık uzmanları aynı şeyi söylüyorlar çünkü.
Aşı yaptırmamakla övünenler var hala. Aşının aleyhinde konuşanlar, rüzgardan nem kapmaya alışkın olanları çok etkiliyor. O nedenle yetkililerin ciddi önlem almaları ve bu sorumsuzluğa karşı etkili formüller geliştirmeleri şart. Ülkede genel tablo fena görünmüyor, salgın şimdilik kontrol altına alınmış gibi. Tırmanış durdu, ölümler azaldı, günlük vaka sayısı 5000’e doğru iniyor. İniyor ama sadece halk değil, yönetim de rehavette. Gelen turistlere baktığımız, aşı filan sorduğumuz yok.
Son bir haftadır, en çok turistin geldiği Rusya’da pandemi zirveye tırmandı. Günlük ölümler 750’yi aştı. Biz hiçbir şey sormadan Ruslara kapımızı ve kucağımızı açıyoruz ama Allah korusun yeni bir salgın akımına uğramayız inşallah. Bodrum’da genelde Ukrayna’lı ve Polonyalı turist var. Her iki ülkeden de kötü bir haber gelmiyor, işi sıkı tutmuşlar ve herkesi aşılamışlar. O nedenle Bodrum şimdilik, Antalya’dan daha güvenli durumda. Dileğimiz odur ki, sadece Bodrum değil ülkemizin tamamı Covid’ten temizlenir ve güzel, bol kazançlı, bereketli bir turizm sezonu geçiririz.
Bodrum’un sorunları büyük, çok sıkıntısı var, bütün bunlar doğru ama cazibesi de giderek artıyor. Böyle bir kalabalığı çeyrek asırdır ilk defa görüyoruz. Gelenler hangi şartlara geldiklerini biliyorlar. Ama yeni gelin misali, hem ağlarım hem giderim diyorlar. Ne demiş Yahya Kemal..? Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden, birçok seneler geçti dönen yok seferinden.. Bodrum’a bir gelen, bir daha dönmek istemiyor yerine. Kiralar aldı başını gitti, ev fiyatları tavan yaptı. Yollar araçların alt takımlarını perişan ediyor. Kanalizasyonlar bir türlü tamamlanamadı. Arıtmalar doğru dürüst çalışmıyor. Kentte yaşam iyice pahalılaştı. Memurlar ev kiralarının yüksekliği ve hayat pahalılığı nedeniyle başka yerlere tayinlerini istiyorlar. Şartlar böyle ama yine de geliş trafiği yoğun.
Yeri gelmişken susuzluk tehlikesine de değinmeliyim. Çünkü susuzluk diğer tehlikelere benzemez. Mumcular Barajı dibe vurdu. Geyik Barajından gelen takviye çok yetersiz. Çamköy’den gelen su da ihtiyacı karşılamaktan çok uzak. Mevcut su kışlık nüfusa yetmiyordu, şimdi bir milyonu aşkın insanın ihtiyacı nasıl karşılanacak bilen yok. Belediye Başkanı uyarıyor, (Aman arabalarınızı yıkamayın. Bahçelerinizi bol sulamayın. Durum çok kritik, suyu idareli kullanmaya çalışın) diyor ama sözleri bir kulağımızdan girip diğerinden çıkıyor.
Bodrum’u idare etmek iyice zorlaştı. Dur diyorsun durmuyorlar, yapma diyorsun yapıyorlar. Yahu artık inşaatlara ruhsat vermeyin, ağaçları kestirtmeyin, yeşil alanları biçtirmeyin diyoruz ama kulak asan yok. Daha doğrusu yönetimin bu konudaki uyarılarına da kimse aldırmıyor artık. Güya turizm sezonunda inşaatlar duracaktı. Durmak ne kelime iyice arttı faaliyetler. Yollardaki beton ve hafriyat kamyonlarına bakın, ne demek istediğimi anlarsınız. Bunlar pikniğe gitmiyorlar, beton ve inşaat malzemeleri taşıyorlar yapılara. Unutmayın bir de irili-ufaklı mafyamız var kentte. Zorlamalara kafa tutup duruyorlar. Dedim ya, Bodrum’u yönetmek iyice zorlaştı.
Allah yardımcımız olsun. Bodrum’u koruyalım, gözümüzden bile sakınalım. Başka bir Bodrum yok çünkü. Değerini bilelim, koruma saflarımızı sıklaştıralım.