Sağlık

BioNTech aşısı akciğer kanserinin seyrini değiştirebilir mi?

Kanserle Dans Derneği (KDD), Kasım ayı akciğer kanseri farkındalık ayı kapsamında hastalıkta erken teşhis ve tedavi süreçleri konusunda ücretsiz bilgilendirmelerin yapıldığı KDD Akademi’yi duyurdu. Derneğe gönüllü destek sunan İç Hastalıkları ve Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Umut Demirci, dünyanın ilk akciğer kanseri aşısına ilişkin detayları paylaştı.

Abone Ol

Naz Akman

Kanserle Dans Derneği, akciğer kanseri farkındalık ayı kapsamında kanser hastaları ve yakınlarının ihtiyaçlarını belirlemeye yönelik kamuoyu araştırması yaptı. Yapılan araştırmaya göre akciğer kanseri hastaları ücretsiz diyetisyen desteği ve psikolojik destek hizmeti talep ediyor. Dernek ayrıca 10 milyonu aşkın izleyiciye ulaştığı webinarları bünyesinde kurduğu KDD Akademi kapsamında kamuoyunun hizmetine sundu.  

Akademi, sağlık okuryazarlığını artırmayı hedefliyor 

Kanser hastaları ve yakınlarına güvenilir ve güncel bilgi erişimi sağlamak için KDD Akademi’yi kuran Kanserle Dans Derneği, kamuoyunda sağlık okuryazarlığının geliştirilmesi için bilinçlendirme çalışmalarını önceliklendirdiğini belirtiyor. Dernek tarafından yapılan araştırmada ayrıca hastaların, Kanser Erken Teşhis ve Eğitim Merkezleri’nden (KETEM) haberdar olduğu ancak bu merkezlerden yararlanmadığı, bu durumun ise erken tanı ve teşhisi zorlaştırdığı ortaya konuldu. 

Dünya Sağlık Örgütü tarafından açıklanan verilere göre sigara kullanımı, yanlış beslenme, obezite ve fiziksel aktivitesizliğin kanser riskini artırdığını anımsatan dernek, 2040 yılında akciğer kanseri sıklığı ve ölümlerinde yüzde 50’nin üzerinde artış beklendiğini de belirtti. 

Etkinlik kapsamında sorularımızı yanıtlayan İç Hastalıkları ve Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Umut Demirci, dünyanın ilk akciğer kanseri aşısını anlattı. Demirci, BioNTech tarafından geliştirilen Türkiye’nin de aralarında bulunduğu yedi ülkede denenmeye başlayan dünyanın ilk akciğer kanseri aşısı olarak bilinen “BNT116”nın akciğer kanseri tedavisinin seyrini değiştirebileceğini ifade etti. Demirci, “Bağışıklık sistemi üzerinden bir yanıt oluşturduğumuzda bu yanıtlar daha kalıcı ve uzun soluklu olabiliyor. Ayrıca yan etkileri de çok fazla olmuyor. Bu tam olarak hastalar için aradığımız bir yaklaşım. Çalışmalara heyecanla dahil olup, sonuçlarını bekliyoruz” dedi. 

“mRNA covid-19 için de kullanılmıştı” 

mRNA tekniğine ilişkin detaylı bilgiler veren Demirci, “Kanser aşıları uzun yıllardır merakla beklediğimiz ve çalışmaların devam ettiği alanlar. Covid teknolojisiyle beraber aslında kanserde kullandığımız aşıların (mRNA) Covid-19 için de kullandığını gördük, çok da başarılı oldu. Pandeminin riskini azaltan yaklaşım olarak görüldü. Buradaki çalışmalar kanser için de devam ediyor. Bilincin, farkındalığın daha artarak devam ettiğini görüyoruz. Bu bize önemli katkı sağladı. Bizlerin de olduğu merkezlerde benzer çalışmalar devam ediyor. Bunlar çoğunlukla uluslararası çalışmaların Türkiye’deki  merkezleri kapsamında dahil olduğumuz çalışmalar. Hastalarımıza bu önemli tedavi alternatiflerini ulaştırmaya çalışıyoruz. Aşı çalışmalarında gerek ileri, gerekse erken evre de klinik çalışmalar devam ediyor. Şu anda mRNA cilt kanserinde ileri evrede önemli bir aşamaya gelmiş durumda. Bu kanser tedavisinin seyrini değiştirebilir” diye konuştu.

Covid aşısı kalp krizi ve kanser riskini artırıyor mu? 

Demirci ayrıca kamuoyunda sıkça tartışmalara neden olan Covid-19 virüsü ve aşısının kalp krizi veya kanser riskini artırdığına yönelik haberlere ilişkin de “Covid döneminde hastaların temel şikayetleri solunum sistemi şikayetleriydi ve bunun için çok fazla tomografi çekildi. O tomografilerin çekilmesiyle birlikte insidanslı bir artma gibi saptanan akciğer kitlelerinde artış olduğuna dair bir durum ortaya çıktı ama nihai olarak şunu söyleyebilirim; gerek akciğer gerekse diğer kanser türlerinde ne hastalığın kendisi ne de aşıların bunların sıklığını arttırdığına dair bilimsel bir veri yok. Aynı şeyi kardiyovasküler hastalıklar için de söyleyebiliriz. Aşının ve hastalığın kendisinin getirdiği bazı riskler var ama burada kümülatif bir risk artışından bahsetmek mümkün değil” dedi.