Haber: Erva Gün

Büyükşehir Yasası’yla Türkiye genelinde binlerce köyün tüzel kişiliği kaldırılmış, mahalle statüsüne alınan bu yerleşim birimleri 2014 seçimlerinin ardından belediyelere bağlanmıştı. Yassıhöyük köyü, UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne kabul edildikten sonra, eylül ayında araziler Hazine Bakanlığı'ndan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na aktarıldı.

12 Kasım 2012’de Büyükşehir Yasası değiştirilerek 30 ilde 16 bin 220 köy mahalleye dönüştürüldü. Yasa, 2014’te uygulamaya kondu. Mahalleye dönüşen köylerin ve beldelerin taşınmazları, meraları ve birçok arazi yeni bağlandıkları belediyeye geçmiş oldu. Yapılan imar değişiklikleri nedeniyle birçok köyde meralar ve tarım arazileri amaç dışı kullanıma açılırken, rant tehlikesi de ortaya çıktı.

Ankara’da Polatlı ve çevre ilçelerindeki bazı köyler şu an rant tehlikesi altında. Yassıhöyük, Çekirdeksiz, Kargalı ve Tozlu köyleri arazileri satışa çıkartılan köyden birkaç tanesi. Geçmiş yıllarda tarımsal destek ve teşvikler kapsamında köylülere tahsis edilen tarım alanları; bağ, bahçe ve meraları da içeren 389 arsanın KDV'den muaf şekilde açık arttırma usulü ile satılacağı TOKİ'nin web sayfasında yer aldı. "Büyükşehir Kanunu" ile önce hazine arazisine dönüştürülen bu alanlar, parsellendikten sonra Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na devredildi. İlk olarak Milli Emlak’ta satışa çıkarılan bu arazilerin satışı şu anda TOKİ üzerinden gerçekleştiriliyor.

Oysa Büyükşehir Kanunu’na göre köyleri mahalleye dönüştürülen köylülerin, geçmişten beri kullandığı ''mera, yaylak ve kışlak'' gibi yerlerdeki hakları korunacaktı.

"Sat günü kurtar"

Yassıhöyüklü Ziraat Mühendisi Önder Kayran, Köy Kanunu yürürlükteyken bu mera arazilerinin hazineye aktarıldığını belirterek, “Köyler mahalle olduktan sonra köy tüzel kişiliği kaybedildi. Muhtarın hiçbir yetkisi kalmadı. Köyler bazen Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bazen de TOKİ eliyle bazen Milli Emlak veya belediyeler tarafından istila edilmeye başlandı. Çünkü onlara acil para lazım, sat günü kurtar” dedi.

“Bu meralar köyün gelişim alanı”

Satışa çıkarılan arazilerin köyün gelişim alanı olduğunu vurgulayan Kayran, şunları söyledi:

“Köyün bir yerleşim alanı bir de gelişim alanı vardır.  Gelişim alanı meradır, otlaktır. Bu gelişim alanlarını ihtiyaç duyulduğu halde köy muhtarı gerekli makamlara başvurarak sadece o köydeki ihtiyaç sahiplerine verilmek üzere hazineye çevirtip parselasyon yaptırabilir. Tarımsal üretimin devamlılığı için bu yapılıyor. Köylülere ait yani köy tüzel kişiliğinde ekilip, dikilebilir köy tarlaları vardır. Avrupa Birliği Yerel Yönetimler Yasası şartının bizden istediği şu: yerel yönetimlere özerklik verin. Bu özerkliği zaten rahmetli Atatürk köylülere vermişti. Köy Kanunu cari iken bir kaymakam gelip muhtara ‘sizin şu kuyuya sondaj vurup su alalım’ diyemezdi. Muhtar izin vermezse kaymakam hiçbir şey yapamazdı.”

Zamanın belediye başkanı “bu arazileri köylüye verelim” demiş

Salda Gölü'nde su seviyesi kritik düzeyde Salda Gölü'nde su seviyesi kritik düzeyde

2009 yılında Köy Kanunu’nun yürürlükte olduğu dönemde, AKP'li belediye başkanı Yakup Çelik'in  "köydeki ihtiyaç sahibi gençlere ve köylülere dağıtmak üzere parselasyon yapalım" dediğini söyleyen Kayran, “Muhtarı buna razı etti ancak bunların hepsi sözlüydü, ortada yazılı bir belge yoktu. Sonrasında bu meralar hazineye çevrildi, parsellendi hatta köylü kendi arasında kura çekti ve çıkan parsele razı oldu” ifadelerini kullandı.

Büyükşehir Yasası'ndan sonra parsellere ayrılan arazilerin Milli Emlak tarafından umuma açık ihale ile satışa çıkarıldığını söyleyen Kayran, “Hazine, köylünün oturduğu ve üretim yaptığı arazinin tapusunu hala vermedi. Köylü yaklaşık 20 yıl önce bu tapuları talep etmiş. Emsal bedel ne kadarsa köylü zamanında bu parayı vererek kendi tapusunu almak istiyordu. Ancak şu an bu emsal bedeller satışlardan dolayı fahiş fiyatlara çıkmış durumda” şeklinde konuştu.

Arazilerin statüsü Büyükşehir Kanunu’ndan önce değiştirilmiş

Yassıhöyük köylülerinin arazilerinin satışa çıkması dava açtıklarını söyleyen Avukat Ali Burak İyileşen, köylerin mahalle statüsünü aldıktan sonra arazilerin değerlerinin arttığını belirterek şu aşamada köylülerin yaşam alanları kısıtlanmaya çalışılıyor dedi.

Yassıhöyük köyünün UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne kabul edilmesinin önemine değinen İyileşen, “Buralardaki meraların Büyükşehir Yasası’ndan da önce sıfatı değiştirilmiş. 2009 ve 2014 yıllarında bazı meraların statüsü değiştirilip hangi statüye alındığı bilmediğimiz bir duruma dönüşmüş. Meraların, kanuna bakarak ancak belli başlı şekillerde çevrilmesi mümkün” ifadelerini kullandı. Meraların anayasa ile koruma altına alınmış olan yerler olduğuna da dikkat çeken İyileşen, “Meraları kolay kolay çeviremezsiniz, sadece belli statüler var. Kanunda 12-13 tane sebep var onlardan biri olması gerekiyor. Tabii biz bu sebepleri bilemediğimiz için mera statüsünden çıkarılan yerler tekrar mera statüsüne alınsın diye bir dava açtık” şeklinde konuştu.

‘Koruma amaçlı imara’ sokularak Hazine’ye devredildi

İyileşen, “Dava sürecinde öğrendik ki; Polatlı belediyesinin talebiyle Ankara İl Mera Komisyonu bu bölgelerin mera statüsünü, ‘koruma amaçlı imar’ statüsüne sokarak Hazineye devretmiş. Biz bunu dava aşamasında öğrendik” dedi. Türkiye’de koruma amaçlı imara açık olan yerlerin Göreme, Efes, Şirince, Zeugma gibi alanlar olduğunu vurgulayan İyileşen, “Bu alanlar koruma amaçlı imara açılan bölgelerdir ve yine şahsi amaca verilemez. Buraları parsel parsel bölüp satamazsınız ki tarihi değerinden dolayı hiç satılamaz” açıklamasında bulundu.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na dava açıldı

İki dava açtıklarını açıklayan İyileşen, “İlk açtığımız dava İl Mera Komisyonu’na karşıydı. Tabii bu açtığımız ilk davada arazilerin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından TOKİ aracılığıyla satılmaya çalışılınca biz mecburen ikinci bir dava açmak zorunda kaldık. İlk davada elimiz boşaldı çünkü araziler devroldu. Şimdi de TOKİ ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığına başka bir dava daha açtık. Yürütmeyi durdurma talebinde bulunduk ve şu anda mahkeme dosyayı hala inceliyor” şeklinde konuştu.

“Yaşam alanlarımız yok olabilir”

Yassıhöyük köyünden Eren Belge, satışa çıkarılan mera ve tarım arazileri ile ilgili olarak hayvancılığın yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığını dile getirdi. Satılacak arazilerin hayvanların otladığı alanlar olduğunu belirten Belge, “Bu satışlar ile birçok sorun ortaya çıkabilir. Bizim burada evlerimiz, ahırlarımız, tarlalarımız var. Hepsinden önce yaşadığımız evler, yaşam alanlarımız kaybolabilir. Artan mazot ve gübre fiyatlarından dolayı hali hazırda zaten tarım ve hayvancılık yapmakta zorlanıyoruz” dedi.

Editör: Erva Gün