30 yıldır 95.0 frekansından yaptığı karasal yayının iptali ardından gündeme gelen Açık Radyo'nun iki önemli ismi Ömer Madra ve İlksen Mavituna Türkiye’de basın ve ifade özgürlüğü ekseninde RTÜK kararını masaya yatırdı.
“Terörü her zaman lanetledik”
Yıldız Yazıcıoğlu’nun moderatörlüğünü üstlendiği söyleşide açılış konuşmasını yapan Gazeteciler Cemiyeti Başkan Vekili Ayhan Aydemir, Ankara’da Türk Havacılık ve Uzay Sanayii AŞ’nin (TUSAŞ) Kahramankazan tesislerine yönelik saldırıyı kınayarak, “Saldırı Ankara’da yaşandı ama tüm Türkiye’yi derinden sarstı. Gazeteciler Cemiyeti olarak terörü her zaman lanetledik. Terör saldırılarının hangi politik dönemde olduğuna bakılmaksızın, kimin düzenlediği kimin desteklediği fark etmeksizin karşısında olduk, yine olacağız. Terörün karşısında dün olduğu gibi bugün de durmaya devam edeceğiz. Bu memleketin, herkesin kendi çıkarı doğrultusunda siyasal olarak hareket ettiği dönemlerde yurttaşların çıkarı için çalışan ve konuşan gazetecilere ihtiyacı var” dedi.
24 Nisan’da “Açık Gazete” programında kullanılan “Ermeni soykırımı” ifadesi nedeniyle RTÜK tarafından 5 kez program durdurma cezası verilen Açık Radyo, yaşanan teknik aksaklık ile karara uymadığı gerekçesiyle 30 yıllık lisansını kaybetti. Cezaya ilişkin davanın görüldüğü Ankara 21. İdare Mahkemesi, söz konusu işlemle ilgili yürütmeyi durdurma kararı verdi ve radyo yayına devam ettiğini duyurdu. Ancak 27 Eylül 2024'te aynı mahkeme bu kez “yürütmenin durdurulması isteminin reddine” karar verildiğini bildirdi ve radyonun yayını 16 Ekim’de kesildi.
Lisans, teknik aksama nedeniyle iptal edildi
Açık Radyo’nun kurucusu Ömer Madra söz konusu süreçte yaşanan teknik aksaklık nedeniyle karasal yayın lisansının iptal edildiğini belirterek, “Açık Radyo bir gün önce basın özgürlüğü dalında 69’uncu ödülünü alırken RTÜK’ün bu kararıyla karşı karşıya kaldı. Dijital yayınımız karasal yayınımızın bir fonksiyonu olarak hayattaydı. Dolayısıyla karasal yayın iptaliyle beraber internet yayını da ortadan kalktı. Açık Radyo’nun şu an içinde olduğu dava birkaç boyutlu. En temelde ifade özgürlüğü kapsamında olduğuna emin olduğumuz ‘soykırım’ ifadesinin yayında kullanılması ve bunun ‘halkı kin ve düşmanlığa sevk etmesi’ suçlaması yöneltiliyor. Bu kapsamda para ve yayın durdurma şeklinde iki cezası vardı, bu cezaların icrası sırasında ortaya çıkan teknik aksama nedeniyle lisansımız iptal edildi. Ulusal Elektronik Tebligat Sistemi’yle karar bize ulaştırıldığında bunun ilk kısmını gördük ve cezayı ödedik. Ancak, yayın durdurmayla ilgili kısım elektronik tebligatta açılamadı, böyle teknik sorunlar yaşanabiliyormuş fakat biz diğer hükümlere ulaşamayıp uygulayamadığımız için lisansımız iptal edildi. Prosedürde aksamalar oldu bu nedenle itirazda bulunduk. Umudumuz lisans iptali kararından geri dönülmesi” bilgisini verdi.
“Karasal yayında ısrarcıyız”
Radyonun yayın koordinatörü İlksen Mavituna da karasal yayıncılığa geri dönülmesi konusunda ısrarcı olduklarını ifade ederek, “Açık Radyo ruhu 30 yıl boyunca gerek kültür hayatımızda gerek sosyal gerekse siyasi hayatımızda pek çok meyvesi olan, bugüne kadar bin 500’e yakın programcının binlerce ayrı başlık altında mikrofonun başına geçip konuştuğu, milyonlarca dinleyicisi olan internetin olanaklarıyla beraber dünyaya yayılan ve bünyesinde 29 kitap üreten bir mecra. Açık Radyo dinleyicisine nerede ulaşabiliyorsa bunu yapmaktan çekinmedi. 29 yıl 11 ay süren bu yayının bir gelenek olarak farklı mecralarda devam edeceğini söylemek lazım. Buna yürekten inanıyoruz. Açık Radyo’nun karşı karşıya olduğu dava genel ifade özgürlüğü mücadelemizin önemli momentini teşkil edecek diye düşünüyorum. Temelde bir İstanbul radyosu olduğunu söylemem lazım. İstanbul’un ruhunu, çeşitliliğini çok katmanlılığını yansıtan bir yayın yapıyor. FM bandında yayına geri dönmek için başlattığımız hukuki sürecin sonuçlanmasını bekliyoruz. Radyonun herkes tarafından erişilebilir bir formatta devam etmesi bir deprem kenti olan İstanbul’da anten yayınında ısrar ediyor olmamız cezaevinden dinleyicilerimizin olması, mültecilerin program yapması ve mültecilerin bu programları dinlemesi dijital dünyada çok da karşılığı olmayan bir şey, bu nedenle FM yayınına dair hukuki sürecimizde ısrarcı olacağız” dedi.
“Utanç veriyor”
Madra, radyonun dinleyici kitlesinin çeşitliliği ve içerik zenginliğinin önemine de değinerek, “Açık Radyo dinleyicileri başta olmak üzere tarihte sık rastlanmayacak şekilde destek gördük. İlk kurulduğu andan itibarenki formatı aşağı yukarı hiç değişmeden devam etti, kâinatın tüm renklerine seslerine titreşimlerine açık bir radyo. Açık Radyo bizim ortak projemiz, bir müşterektir ve her zaman öyle kaldı. Türkiye’de ilk internet radyoculuğu yapanlardan olduk. Yeryüzündeki tüm konuları işledik, işlemeye devam ediyoruz. Bütün müzik türlerini, unutulmaya yüz tutmuş dilleri yaşatan bir radyonun kapatılması, anayasaya aykırı bir uygulamanın yapılması ve bunu konuşmak utanç veriyor” sözlerine yer verdi.
Mavituna da son olarak “Türkiye’de görsel ve işitsel alanın medyanın hayatına belirli standartlarda devam edebilmesi ve bu sürekliliğin sağlanması için RTÜK’ün hayatta olduğunu biliyoruz ve kararın da buna göre alınması gerekirdi. RTÜK’ün umarım bu kararın gözden geçirilmesine yönelik bir tadilatı olur” diye konuştu.