Soğuk algınlığına karşı doğal destek Soğuk algınlığına karşı doğal destek
Haber: Deniz Ali Tatar Son aylarda artış gösteren kızamık vakalarının yanı sıra; kızamık hastalığının benzeri olan kızıl ve el-ayak hastalıklarında da benzer bir durum söz konusu. Hastalıklar hakkında bilgi veren Akdeniz Üniversitesi Hastanesi - Pediatri Anabilim Dalı üyesi Dr. Muhammet Özkan, hastalığın ortaya çıkış bulgularını 24 Saat’e anlattı. Çocukların havuzdan da hastalık kapabildiğini gözlemlediklerini söyleyen Özkan, yaz aylarında güçlü bir bağışıklık sistemi için sıvı tüketiminin altını çizdi. Hijyen konusunda ebeveynlerin dikkat etmesi gerektiğini belirten Özkan, güneşte çocukların daha az hareket etmeleri gerektiğini söyledi. “El-ayak hastalığının ilk belirtisi yüksek ateş" Kendilerine başvuran çocukların mevsimlere göre semptomlarının değiştiğini söyleyen Özkan, özellikle kış ve yaz aylarında farklı salgınların gözlemlendiğini söyledi. Yaz aylarındaki süreçte özellikle gastroenterit yani bağırsak enfeksiyonu ile karşılaştıklarını belirten Özkan, süreci şu şekilde özetledi: “Çocuklardan en çok karın ağrısı ve ishal şikayeti duyuyoruz. Bu da bağırsak enfeksiyonunun yaygın olduğunu gösteriyor. Ama döküntülü hastalıklar konusunda da başvuruyorlar. Özellikle el-ayak hastalığı ve su çiçeği konusunda ciddi bir şikayet var. Suriye, Afganistan, Pakistan gibi ülkelerden Türkiye'ye gelen göçün ardından kızamık da, ciddi bir salgın haline geldi.” El-ayak hastalığına entro ailesinde yer alan ‘koksaki’ virüsünün neden olduğunu anlatan Özkan, hastalığı şu şekilde anlatıyor: “El-ayak hastalığının bulaşma şekilleri ise; hapşurma, öksürme ve kontamine sularının içilmesiyle oluyor. Spesifik bulgusu ise, ilk üç gün çok ciddi bir ateşle başlıyor. Bu ateş 39-40 derecelere varan yüksek bir ateş. Üç günün ardından ateşin düşmesiyle, içi su solu gibi görünen deri kabarıklıkları görülüyor. Bu kabarıklıklar aslında su Hatalıtğınçiçeğini andırıyor. Çocukların ağız içinde ve ağızlarının etrafında da gözlemlenebiliyor bu kabarıklıklar. Su çiçeğinden farkı ise, el ayalarında ve ayak tabanlarında bu kabarıklıkların görülmesi. Yüksek ateşten dolayı hastalar ajite oldukları için, bazı doktorlar solunum yolu enfeksiyonu nedeniyle antibiyotik de başlatabiliyor. Ama bunun bir faydasını göremiyoruz. Ateşin ardından 7 günlük bir inflamasyon süresi var. 10-14 günün sonrasında ise kendiliğinden kayboluyor bu hastalık.” Uzun zamandır kızıl hastalığının görülmediğini ama yeniden çıktığını söyleyen ve hakkında da bilgi veren Özkan, “Kızıl hastalığı, özellikle Antalya’daki çocuklarda ciddi bir şekilde görülmeye başladı. Staph Enfeksiyonu sonrasında oluşuyor çocuklarda bu hastalık. Antibiyotik deposilini ile tedavi etmeye çalışıyoruz ama %100 bir eminlik alamıyoruz. Ateşle beraber bir eğilim gösteriyor aslında ve birbirleriyle birleşiklik gösteren kızıl renkteki döküntülere de benziyor. Boğaz kültürü alarak sürece başlıyoruz, sonrasında Staph Enfeksiyonu çıkarsa deposilin uyguluyoruz. Ama iki gün öncesinde çıktığı için boğaz kültürü sonuçları, bu süreçte çocuklar antibiyotiksiz kalmasın diye antibiyotik tedavisine başlıyoruz.” diyerek hem hastalığı tanımları, hem de tedavi sürecinden bahsetti. “Döküntülü hastalıklar için aşı olmazsa olmaz” Her hastalığın her mevsimde farklı farklı korunma yöntemleri olduğundan bahseden Özkan: “Yaz için özellikle el, ayak ve ağız hastalıkları için değişim korunma yöntemleri mevcut. Solunum yolu enfeksiyonları için, maske iyi bir korunma yöntemi. Ancak el, ayak ve ağız hastalığı için en iyi yöntem, öncelikle hijyen. El yıkama ve yüz yıkama alışkanlığı kazandırılması lazım çocuklara. Döküntülü hastalıklar için aşı olmazsa olmazımız zaten. Özellikle 12 yaşın üstündeki çocuklarda kızamık ve su çiçeği komplikasyonları çok fazla oluyor. O yüzden bir yaşında yapılması gereken suçiçeği ve kızamık aşıları ile dokuzuncu aydaki kızamık aşıları, korunmak için iyi bir yöntem. Bir yandan 2 yaşın altındaki çocuklarda oldukça fazla rota virüsü görüyoruz. Bu yüzden çocuklara rota virüs aşılarını yaptırıyoruz. Çocukların rota hastalığını kapmasını engellemiyor aşı belki, ama hastalığın daha hafif geçmesini sağlıyor. Bağışıklık kazanılınca da hafif geçiliyor. Gastorenterid için ise, çocuklarda viral olan gastroenteridler de yaygın. Bunun için de hijyen diyoruz, temiz sebze meyve olmalı ve iyi pişmeli. Çiğ et yememeliler. Su çok önemli ve iyi hijyene sahip su olmalı.” İdrar yolu enfeksiyonu konusunda da şikayet aldıklarından bahseden Özkan: “Özellikle havuz sezonu açıldıktan sonra, 2 yaş altı hem kız hem erkek çocuklarda görmeye başladık. 2 yaş ütü kız çocuklarda ise bu hastalığın popülasyonu daha yüksek. Üretra olmasından kaynaklı 2 yaş üstü erkeklerde rastlamıyoruz. Temiz olduğuna inandıkları havuzlarda ve hijyenin yüksek olduğu alanlarda bulunmalarını tavsiye ediyoruz. Bol su içmeleri ve kaybettikleri sıvıyı geri almaları lazım. Zaten viral bir gastroentrid geçirdikten sonra biz hastalara destekleyici tedavi konusunda destek olabiliyoruz. Biz kaybettikleri sıvıyı, tedavi yöntemiyle çocuklara vermeye çalışıyoruz.” dedi. Yaz döneminde denize ve havuza giren çocuklarda kulak enfeksiyonu gözlemlediklerini söyleyen Özkan, tıkaçların bu konuda iyi bir korunma yöntemi olduğundan söz etti. Havuza giren çocuklara dikkat etmesi gereken şeyleri önden söylediklerini belirten Özkan: “Çocuklara özellikle havuz suyunu içmemelerini ve enfefte olabileceklerini söylüyoruz. Çünkü o su özellikle el-ayak hastalığının ve gastroenterid olmasında büyük bir neden. Semptomatik bir şey yakalandığında hemen en yakın hastaneye başvurmalılar ve çocuk doktoruna görünmeliler.” Yazın gözlemlenen hastalıklarda çocukların gıda tüketimine de dikkat etmesi gerektiğini söyleyen Özkan: “Yazın çocukların sıvı tüketimini bol yapmalarını tavsiye ediyoruz. Baharatlı ve yağlı gıdalar, sindirim sistemlerinin gelişememiş olmasından dolayı zararlı. Etlerin çok iyi pişirilmiş olması, sebze ve meyvelerin iyi yıkanmış olması çok önemli. Özellikle yeşil sebzelerin yıkandıktan sonra sirkeli suda bekletilmesini mutlaka tavsiye ediyoruz. Günde en az iki litre su içmeleri gerekiyor, çünkü hareketli günlerde çok fazla sıvı kaybı yaşayabiliyorlar. Güneş ışınlarının dik vurduğu saatlerde dışarıda oynamamalarını ve evde oturmalarını tavsiye ediyoruz.” diyerek çocukların hastalıklardan korunma yollarını sıraladı.