Ekonomi

TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi toplantısı yapıldı (1)

- TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Tuncay Özilhan: - "Yeni ekonomi yönetimiyle birlikte piyasaların ekonomi politikalarına güveninin yükseldiği bir döneme girdik" - "Teoride ve uygulamada performansını iyi değerlendirebildiğimiz bu politikalar, yatırımcılar için yatırım ufkunun uzamasını sağlıyor" - "Merkez Bankamızın para politikasında sıkılaşma yönünde doğru adımlar atmaya başlaması, enflasyon sorununun çözüleceğine duyduğumuz umudu pekiştiriyor"

Abone Ol

ANKARA (AA) - Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Yüksek İstişare Konseyi (YİK) Başkanı Tuncay Özilhan, yeni ekonomi yönetimiyle birlikte ekonomi politikalarına olan güveninin yükseldiğini belirterek "Teoride ve uygulamada performansını iyi değerlendirebildiğimiz bu politikalar, yatırımcılar için yatırım ufkunun uzamasını sağlıyor." dedi.

Özilhan, Ankara Sheraton Otel'de düzenlenen YİK toplantısının açılışında, güçlü bir piyasa ekonomisinin temel özelliğinin, güçlü kurumsal yapı ve sağlam hukuk sistemi olduğunu söyledi.

Güçlü piyasa ekonomilerinde yönetim sistemi ve kararlarda öngörülebilirliğin esas olduğuna işaret eden Özilhan, "Şeffaflık ve hesap verebilirlik güvence altındadır. Güçler ayrılığı ve denge ve denetleme mekanizmaları etkin çalışır. Çoğunlukçuluğa değil, çoğulculuğa önem verilir. Düzenleyici kurumlar özerktir. Atamalarda sadece liyakat etkili olur. Böyle bir ortamda girişimler ekonomik kararlarını alırken geleceğe güven içinde bakarlar. Güçlü piyasa ekonomilerinde ekonomik kararlarda klientalizme yer olmaz, sadece ekonomik değişkenlere göre karar alınır." diye konuştu.

Makroekonomik istikrar ve hukukun üstünlüğünün uzun vadede öngörülebilirlik sağlayarak yatırım kararlarının alınmasını kolaylaştırdığına dikkati çeken Özilhan, teknolojik ilerlemeye dayanmayan büyüme süreçlerinin cılız ve dengesiz olduğunu, devamlılık göstermediğini vurguladı.

Özilhan, 100 yıl önce Cumhuriyet'in tam bağımsızlık, laiklik, demokrasi, bilimsel ve ekonomik ilerleme, yurtta ve dünyada barış hedefleri şiar edilerek kurulduğunu belirterek söz konusu dönemde uygulanan ekonomi politikalarını anlattı. Bu başarının üstüne çıkmak, bir süredir hapsolunan orta gelir tuzağından kurtulmak ve yüksek gelirli ülkeler arasında yer almanın zorunlu olduğunu söyleyen Özilhan, şunları kaydetti:

"Bugün, bu hedeflere ulaşmak konusunda 6 ay önceye oranla daha umutlu bir noktadayız. Yeni ekonomi yönetimiyle birlikte, piyasaların ekonomi politikalarına güveninin yükseldiği bir döneme girdik. Ekonomi politikalarında son 10 yılda öngörülebilirliğin azaldığı ve oynaklığın yüksek olduğu bir dönemin ardından mayıstan bu yana, geleneksel politikalara dönüldü. Teoride ve uygulamada performansını iyi değerlendirebildiğimiz bu politikalar, yatırımcılar için yatırım ufkunun uzamasını sağlıyor. Seçimlerin öncesinde 900 baz puana dayanmış olan ülke risk priminin 350 baz puana kadar gerilemesi, uzun vadeli yatırımların finansman imkanlarını genişletiyor."

Özilhan, geçen hafta açıklanan büyüme verilerine de değinerek yüksek enflasyonun geçmiş dönemde büyümenin yapısını bozduğunu, ekonominin, ihracat ve yatırıma değil yüksek tüketime dayalı bir patikaya oturduğunu aktardı. Büyümede artık dengelenme sürecinin başladığını vurgulayan Özilhan, aşırı tüketime dayanan bir büyüme modelinin sürdürülebilir olmadığını belirtti.

- "Hukuk sistemine güveni sarsacak girişimlerden uzak durulmalı"

Geçmiş dönemin ekonomik sorunlarının nedeni olan enflasyonla mücadelede başarının önemine vurgu yapan Özilhan, şöyle konuştu:

"Merkez Bankamızın para politikasında sıkılaşma yönünde doğru adımlar atmaya başlaması, enflasyon sorununun çözüleceğine duyduğumuz umudu pekiştiriyor. Kademeli şekilde ilerleyen bu süreçle birlikte önümüzdeki yıl fiyat istikrarının sağlanmasında önemli bir aşamaya geleceğimizi umuyoruz. Ancak uzun vadeli ekonomik performansın artırılmasında para politikasının etkisi hiç şüphesiz sınırlı. Ekonomi yönetiminin başarısı için belki de en belirleyici konu hukuk sistemine duyulan güven. Bu yüzden, hukuk sistemine duyulan güveni sarsacak girişimlerden uzak durulmasını, ekonomik performansımız açısından çok önemli buluyoruz. Umuyorum ki gelecek seneden itibaren makroekonomik istikrarın sağlanması konusunda bir mesafe katederiz ve esas gündemimizi, yapısal reformlara, sanayi politikalarına, sektörel politikalara, çevre ve iklim politikalarına, istihdam ve eğitim politikalarına ve sosyal yardım politikalarına ayırabiliriz."

- "Her işin başı üretim ve adil rekabet"

İçinden geçilen dönemin "çoklu krizler çağı" olduğunu söyleyen Özilhan, ivmesi hızlanan teknolojik dönüşüme, küresel ısınmaya, ekolojik krize, dünyada yaşanan güç mücadelelerine ve toplumsal gerilimler gibi sorunlara dikkati çekti. Özilhan, şöyle devam etti:

"Teknolojinin gelişmesiyle birlikte ortaya çıkan yeni becerilere sahip eleman ihtiyacı, zaten halihazırda sıkıntı yaşanan nitelikli eleman sorununu daha da ağırlaştıracak. Uzunca bir süredir binbir emekle okutup yetiştirdiğimiz nitelikli insan gücümüzü daha cazip ekonomik fırsatlar, sosyal haklar ve yüksek yaşam standartları sunan gelişmiş ülkelere kaybetmeye başlamıştık. Nitelikli insan gücünde görülen sıkıntı son zamanlarda insan kaynaklarının tümüne yayıldı. Geniş işsizlik oranı diyebileceğimiz atıl işgücü oranı yüzde 22'ler bandında dolaşıyor. Ortalama ücret ile asgari ücret arasındaki makas giderek kapanıyor. Üniversite eğitiminde nitelik düşüşü ile birlikte üniversite ile lise mezunları arasındaki ücret makası daralıyor. Yani üniversite eğitiminin getirisi düşüyor. Bir tarafta çalışkan ve başarılı gençlerimizin emeği var, diğer tarafta yasa dışı yollara sapanların gözler önüne serilen yaşantıları. Hep tekrar ettiğim gibi üretmeden olmuyor. Her işin başı üretim ve adil rekabet. Ekonomi kayıtlı ve kural bazlı olmalı. Rekabet ortamı düzgün çalışmalı. Yolsuzluk ve kara parayla etkin biçimde mücadele edilmeli."

Özilhan, ikinci yüzyıla girerken Türkiye'yi çağdaş uygarlıklar seviyesine yükseltecek ve insanları mutlu ettirecek bir programa ihtiyaç olduğunu dile getirerek "21. Yüzyıl'da çağdaş uygarlığa giden yol hukuk devletinden, demokratik standartların yerleşik hale gelmesinden, laiklik anlayışının içselleştirilmesinden, bilimin yol göstericiliğinden, eğitimde fırsat eşitliğinden, kadınların her alanda eşit katılımından ve sürdürülebilirlikten geçiyor. Bunu gerçekleştirmek için geleceği geçmişin kazanımlarının üzerine inşa edeceğiz. Birinci yüzyılın eksikliklerini tamamlayacağız. Çözülememiş sorunlarımızın üstüne gideceğiz." ifadelerini kullandı.

(Sürecek)