Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Aydın Milletvekili Bülent Tezcan, "Milletin seçtiği belediye başkanlarına kayyum atanarak görev yapmalarını engelleme Anayasa’nın ürünü değil, Anayasa'ya aykırı iktidar pratiğinin ürünü" dedi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Plan ve Bütçe Komisyonu'nda Adalet Bakanlığı'nın 2025 yılı bütçesi görüşülüyor.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'un bütçe sunumunda yer verdiği; "Yeni ve sivil bir anayasaya ihtiyacımız var" söylemine tepki gösteren Tezcan, şunları kaydetti:
"Sizin yeni ve sivil bir anayasaya, hak ve özgürlükleri güvence altına alan bir anayasaya değil, Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın önündeki bütün sınırları kaldıracak bir yeni düzene ihtiyacınız var, bunu da 'yeni ve sivil bir anayasa' üzerinden tarif etmeye çalışıyorsunuz. Sayın Bakan, Türkiye'nin yeni ve sivil bir anayasaya ne kadar ihtiyacı var ne kadar yok, tartışılır ama Türkiye'de Anayasa'ya saygılı bir iktidara ihtiyaç var, Türkiye'de Anayasa'ya saygılı bir Cumhurbaşkanı'na ihtiyaç var, Türkiye'de Anayasa'ya saygılı bir Adalet Bakanı'na ihtiyaç var, Anayasa'ya saygılı yargı organlarına ihtiyaç var, iktidarın talimatıyla hareket etmeyen, Anayasa’nın çizdiği çerçevede, hukukun çerçevesinde hareket eden bir yargı pratiğine ihtiyaç var.
"Can Atalay'ın Meclise gelmesine Anayasa engel değil"
Sayın Genel Başkanımıza bir belediye başkanımızı ziyaret etmek için yirmi sekiz gün izin vermediniz, en son lütfetmişsiniz, dünkü o sert konuşmadan sonra bu sabah izin verdiniz veya DEM milletvekilleri 'Abdullah Öcalan'la görüşsün' dediği için Sayın Bahçeli salı günü belki de o açmazdan kurtulmak için verdiniz, bilemiyoruz ama bildiğimiz bir şey var. Şimdi, Türkiye'nin birinci partisinin Genel Başkanı'na kendi belediye başkanıyla hakkı olan görüşmeyi yapmak üzere vermeniz gereken bir izni dönüp de bir pazarlık konusu, ne söyleyeceğini önceden planlama konusu ya da bizim haklı bir şekilde 'seyyar giyotin' dediğimiz Akın Gürlek'in ambargosu üzerinden tarif edemezsiniz; Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakanlığına yakışacak bir tutum değildir. Milletin iradesine saygı göstermeye Anayasa engel değil, Can Atalay'ın Meclise gelmesine Anayasa engel değil. Milletin seçtiği belediye başkanlarına kayyum atanarak görev yapmalarını engelleme Anayasa’nın ürünü değil, Anayasa'ya aykırı iktidar pratiğinin ürünü."
Tanhan: 'Kaç kişi kaybedilmiştir bugüne kadar' sorusuna net sayı vermek zor
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Mardin Milletvekili Kamuran Tanhan, ''gözaltında kayıpların uzun süredir bir devlet pratiği olduğunu'' ifade ederek, yargı baskısı ve polis şiddeti eşliğinde de olsa devam ettirilen hakikat mücadelesinin süreceğini belirtti.
Tanhan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Türkiye'nin yüz yılına damga vuran en önemli insan hakları sorunlarından biri de insanlığa karşı suçlar bağlamında tanımlanan ve muhalifleri yok etmek, toplumda korku ve belirsizlik yaratarak mücadeleden vazgeçirmek amacıyla uygulanan gözaltılar ve zorla kaybettirmeler ve bu suça ilişkin kalın cezasızlık zırhıdır. Türkiye'deki durum da pek farklı değil. İnsanlığa karşı suça maruz kalanların oranı suçun yaygınlığını göstermek bakımından önemlidir tabii ki ancak 'Kaç kişi kaybedilmiştir bugüne kadar' sorusuna net sayı vermek zor çünkü devlet arşivleri açılmıyor bu konuda.
Bu alanda en uzun soluklu çalışmayı yürütmekte olan İnsan Hakları Derneği dahi başlangıçta başvurular üzerine yaptığı tespitler konusunda herhangi bir ihtilaf oluşmaması için sayısal verileri açıklarken bugün resmî makamlarca da teyit edilmiş bilgileri öne almaktadır. Bu nedenle sayısal verilerde kimi değişiklikler ve farklılıklar, kurumların farklı sayılar içeren açıklamaları anlayışla karşılanmalıdır ki sayıyı aynı tarihlerde İnsan Hakları Derneği bin 388; Hafıza Merkezi bin 352 olarak açıklamıştır. Yine, Hafıza Merkezinin 'İç Hukuk Süreçlerinin Seyri' başlıklı çalışması bugüne kadar zorla kaybedilen 344 kişinin hukuki dosyalarına ulaşıldığını belirtiyor.
"Ne kadar vahim bir cezasızlık politikasıyla karşı karşıya kaldığımızı gözler önüne seriyor"
Bu veriler üzerinden yaptığımız incelemelerde 218 kişinin kaybedilmesine dair soruşturmalar sürüncemede kaldı, yüzde 63; 24 kişiyle ilgili soruşturma zaman aşımı kararıyla sonlandırıldı, bu da yüzde 7 ve 18 kişiyle ilgili soruşturmada ise kovuşturmaya yer olmadığına dair kararı sonucu dava açılmadığını gördük, yüzde 5; 84 kişinin zorla kaybedilmesiyle ilgili davalarda ise yüzde 24. Toplam 15 dava açılmış bunlarla ilgili. Bu davalardan 36 kişinin zorla kaybedilmesini içeren 8 davada beraat kararı verildi, 46 kişiyle ilgili açılan 5 dava da hala devam ediyor. Bir başka deyişle, '1990'lardan bugüne otuz yıllık süre zarfında yapılan 344 şikayete ancak iki mahkumiyet getirildi' denilerek aslında ne kadar vahim bir tabloyla, bir cezasızlık politikasıyla karşı karşıya kaldığımızı gözler önüne seriyor. İnsanlığa karşı suçlarda zaman aşımı işlemez kuralı Türk Ceza Kanunu'nun 'insanlığa karşı suçlar' başlıklı 77'nci maddesinde. Bu suçlar sayılırken gözaltında ve zorla kaybetme suçu belirtilmemiştir. Uygulamada gözaltında kaybetme olaylarına suçun işlendiği tarihte yürürlükte bulunan kanuna göre kasten öldürme suçuna dair zaman aşımı kuralı uygulanmakta, yirmi yıl veya her halükârda otuz yıl geçince dosyalar zaman aşımına uğramakta ve kapatılmaktadır.''