Can PULAK
Sokakların dilinde çok önemli değişiklikler var.
Öfkeler, homurtular, genel şikayetler inanılmaz ölçüde tırmanıyor. Geçimini iktidara bağlayan fanatik yandaşlar...
Can PULAK
Sokakların dilinde çok önemli değişiklikler var.
Öfkeler, homurtular, genel şikayetler inanılmaz ölçüde tırmanıyor. Geçimini iktidara bağlayan fanatik yandaşlar hariç, genel bir memnuniyetsizlik dikkati kolayca çekiyor. Alnı secdeye değen inançlı insanlarda bile, AKP ile ilgili şüphe ve tedirginlikler köpürmeye başladı. Yandaş yazarların bazıları huzursuz, iktidardaki erimeye (patronu kızdırmadan) işaret etmeye çalışıyorlar. Bazı milletvekilleri ile partinin kuruluşunda emeği geçen deneyimli siyasetçiler dahi, geleceği parlak görmediklerini açıkça ifade ediyorlar.
AKP Genel Başkanı ve yönetimi, aleyhteki tüm olumsuz gelişmeleri pek ciddiye almıyor. Onlara göre Türkiye uçuyor, kalkınıyor, kasada 100 milyar dolardan fazla para var, asgari ücreti 23 misli arttırmışlar. Enflasyon düşüyor, işsizlik azalıyor, Cumhur ittifakı harikalar yaratıyor. Kendi söylediklerine kendileri inanıyor, milletin tümünün de inanmasını istiyorlar. İnanmazsanız hainsiniz, alçaksınız, Bay Kemal’in adamısınız, değilse HDP ya da PKK’lısınız. Onlarla ilginiz filan yoksa, düpedüz kıskançsınız. Avrupa ülkeleri gibi kıskanıyorsunuz yapılanları. Kazın ayağı öyle değil ama, elin ağzı da torba değil ki büzesin.
AKP yönetiminin şunu bilmesinde yarar var. Yolsuzluk, usulsüzlük, adam kayırma, ihale oyunları ve parasal iddialar karşısındaki suskunluk ve kayıtsızlık, Anayasa ve yasaları hiçe sayan davranışlar, dini siyasete dibine kadar bulaştıran uygulamalar, milletin büyük bir bölümünü çileden çıkarıyor. Siyasette ki bu iklim değişikliğinin herkes farkında ama, AKP yönetimi bundan hiç mi hiç etkilenmiyor. Ortalıkta öyle iddialar dolaşıyor ki, basına ve sosyal medyaya da geniş şekilde yansıyan bu iddialara karşı kılını kıpırdatan kimse yok.
Eski bakanlardan biri yargılanmak, yüce divana gitmek istiyor ama gidemiyor. Gerçeklerin ortaya çıkmasından korkan, çekinen bir iktidara sahibiz. Hiçbir şeyimiz şeffaf değil, her şey gizli kapaklı, tüm dolaplar kapalı kapılar ardında dönüyor. Yönetime ne sorsanız (ticari sırdır) deyip geçiştiriyor. Parlamento görevini yapamıyor, basın görevini yapamıyor, soruların hepsi cevapsız kalıyor. Bu nasıl demokrasi böyle? Nerede Anayasal haklar, nerede insan hakları, nerede basın özgürlüğü? Tek adamın diline bakan koskoca bir ülke ve (ben yaptım oldu) gibi garip bir sistem…
Kahvelere, berberlere, taksi şoförlerine, pazarcı esnafına bir kulak verin. Emeklilikte yaşa takılanları, Üniversite’yi bitirip de yıllardır iş bulamayan gençleri, atanamayan öğretmenleri şöyle samimi bir şekilde dinleyin. Dereleri kurutulan, ormanları taş ocaklarına kurban edilen köylülerin, çiftçilerin, kadınların feryatları da mı gelmiyor kulaklarınıza? Durumunuz hiç iyi değil AKP’li dostlarım, günden güne de kötüye gidiyor. Geçim sıkıntısı, yokluk ve yolsuzluk, pahalılık, elektrik-su ve akaryakıta gelen devamlı zamlar, kiralardaki fahiş artışlar milletin belini büküyor. Tuzu kuru olanlar farkında değil ama, millet gerçekten kıvranıyor. Bakmayın siz marketlerden eli kolu dolu çıkanlara, halk borçla, kredi kartlarıyla, taksitlerle yaşamaya çalışıyor. Yüksekten uçan AKP yönetimi halka bir inebilse, gördüklerine mutlaka şaşırır.
Şimdi bunlara bakıp da ellerini ovuşturan muhalefetin şansının arttığını ve bu iktidarı alaşağı edecek ortam ve imkanın ortaya çıktığını sanmayın sakın. Muhalefet bugünkü yapısı ve dağınıklığı ile bırakın AKP’yi iktidardan indirmeyi, aksine iktidarda kalma süresini uzatır. Millet AKP’ye karşı bileniyor, dişlerini gıcırdatıyor, homurdanıyor ama, kendisini bu durumdan kurtaracak güçlü bir muhalefeti de hala göremiyor. CHP ağzı ile kuş tutsa, başkanını değiştirmedikçe oyları yerinde sayıyor. İyi partinin durumu, Meral Akşener’in cesareti ve halka dokunuşu ile kadın oluşu sayesinde giderek iyileşiyor ama tek başına elbette yetersiz. HDP’ye güven olmuyor, ne yapacağı belli değil. Bir türlü (Bizim PKK ile ilgimiz yok) demiyorlar. Böyle bir millet ittifakıyla başarı sağlanabilir, AKP alt edilebilir mi?
Siyaset ve seçim matematiği, bu görüntüsüyle millet ittifakının Cumhur ittifakına son vermesinin mümkün olmadığını ortaya koyuyor. Elinize kalemi kağıdı alın, toplayın-çıkarın-çarpın-bölün, sonuç ibresi hep AKP’yi gösterir. Peki ne yapmalı ki, sonuç değişsin ve Türkiye hem AKP’den hem de onun getirdiği sağlıksız ve denetimsiz yönetim modelinden kurtulsun? Çare ana muhalefet sahnesindeki başrol oyuncularını değiştirmek, yenilemek, yeni ses ve adaylara fırsat tanımaktır. Bakın bir Mansur Yavaş çıktı ortaya, harikalar yaratmakla kalmadı, dünyada en başarılı belediye başkanı seçildi. Efendim o eski ülkücü ondan olmaz laflarını, atın bir yana artık. Adam beğenmeme gibi bir lüksü kalmadı Türkiye’nin.
Hayli medyatik, boyundan büyük yerlere uzanıyor ama bir İmamoğlu neden olmasın? Efendim soyadı, yine dinin siyasetin içinden çıkamadığını gösterir. Onu da beğenmediniz demek, İzmir’li Tunç Soyer olur mu? Tecrübesini mi az buldunuz, o zaman İlhan Kesici’yi deneyin. Olmadı Mehmet Haberal’la yürüyün. Yılmaz Büyükerşen yaşlı ama, hepsine taş çıkartır. Görüyorsunuz kimseyi beğenmiyor bu CHP’liler.
Eğer bunlardan birini ya da hiç duyulmamış çok başarılı ve donanımlı bir yenisini bulsalar var ya, ortada yüzer-gezer iki milyon DYP-ANAP ve diğer muhafazakar kararsızların oyunu da kolayca alırlar. Yeter ki Türkiye kurtulsun. Ana muhalefette böyle bir başkan değişikliği süratle yapılamazsa,2 milyon Suriye’li ve Afgan’lının oylarıyla Cumhur ittifakı iktidarını kolayca uzatır. Bütün bu tahminleri, seçimlerin zamanında yapılması üzerine bina ettik. Seçimler erken veya zamanında yapılabilir mi? Bunu kestirmek kolay değil gibi görünüyor ama, erken veya zamanında bir seçimin yapılabilmesi ekonominin vizesinden geçiyor. İktidarın anlattığı değil, gerçek ekonomik verilerin ve görünümün üzerinden yürürsek, bu yönetimle seçimlere kadar gidemeyebiliriz. Zaten seçimi kaybedeceğini gören bir AKP, önümüze çok ciddi ve önemli sorunlar çıkarabilir ki, o sorunların gölgesinde bile seçimleri yapamayız.
Bütün bunları akıllı-uslu düşünmek ve Türkiye’nin milli menfaatlerini öne çıkararak süratli bir çözümde buluşmak zorundayız. Aksini aklınıza bile getirmeyin.