Kültür-Sanat

Şenol Zümrüt “Kendiliğinden” atölyesiyle Kale’de

Abone Ol
NAZ AKMAN/ANKARA- Toplumla hemhal olan fotoğraflarıyla, Başkentteki yapılara, kişilere ve şehrin kültürüne katkılar sunan Ankara’ya gönül veren emekli albay, fotoğraf sanatçısı Şenol Zümrüt, hayalini gerçekleştirdi. 1994 yılında henüz görevli olduğu dönemde Ankara Kalesi’ni sık sık ziyaret eden ve kalenin tarihi atmosferini soluyarak bölgedeki bu atmosferleri fotoğraf karelerine yansıtmak için atölye açmayı hayal eden Zümrüt, Pilavoğlu Han’da “Kendiliğinden” isimli atölyesinin açılışını yaptı. Uluslararası Moskova merkezli “35 Awards” fotoğraf oluşumunun düzenlediği “Gölgeler” temalı sokak fotoğrafçılığı dalında 115 ülke, 1079 şehirden 11935 fotoğrafçının yer aldığı yarışmada, yüzde dörde girerek 2020 yılının en iyi 100 fotoğrafçısı arasında yer alan Zümrüt, Kaleye dair fotoğraflarıyla tanınıyor. 2019 yılında AFIAP (Artiste Fédération Internationale de l’Art Photographique) unvanını kazanan Zümrüt, ulusal ve uluslararası alanda iki altın, iki birincilik, bir bronz, üç özel onur ödülü ve mansiyonlar olmak üzere toplamda 113 ödüle layık görülen bir sokak fotoğrafçısı. “Cebe düşenler”, “Kaleden enstantaneler”, “vay başıma gelenler”, “yazmasam olmazdı”, “bir varmış bir yokmuş” başlıklı çalışmalarıyla fotoğraf, hikâye ve belgesel alanında içerikler üreten Zümrüt, son 10 yıldır Ankara Kalesi’ndeki yaşamı fotoğraflayan, bölgenin değişimine tanıklık eden ve aynı zamanda kareleriyle bir döneme ışık tutan kent belleği açısından önemli bir misyona aracılık ediyor. Bölgeye dair şimdiye kadar çok sayıda sergi açan Zümrüt, Kale halkının sevgisini ve saygısını kazanmış, fotoğraflarına da bu samimi ruhu yansıtmayı başaran bir sanatçı. Ankara’ya dair binlerce fotoğraf Fotoğraflarıyla uluslararası ödüllere layık görülen aynı zamanda Ankara Kalesi ve çevresini belgeleyerek tarihe not düşen, bölgenin panoramik yapısını gözler önüne seren Zümrüt, “Son 10 yıldır Ankara Kalesi’ni fotoğraflıyorum çünkü Kale’nin panoraması değişiyor. Bunu 10 yıldır çektiğim fotoğraflarla belgeliyorum. 1985 yılında öğrenciyken buraları gezmeye geliyordum. O dönemlerden şimdiye değişen her şeye tanıklık etme şansım oldu. Her yıl dört mevsim buraları fotoğrafladım, Ankara’ya dair binlerce kare fotoğraf arşivim var” dedi. “Ruhundan koparılmış bu yapılar beni üzüyor” Bölgenin 40 yıllık değişim ve dönüşümünü değerlendiren Zümrüt, “2013 yılında yeniden gezmek için Ankara’ya geldiğimde açıkçası hayal kırıklığına uğradım. O eski kerpiç evler, sokak araları, sokakta çamaşır yıkayan kadınlar, koşturan çocuklar, sokak satıcıları kısacası o mahalle kültürü yok olmuş, yapılar ise yıkılmıştı. Fotoğraf çekecek özgün bir doku bulamadım. O yaşayan mahalleler ruhunu kaybetmiş. Ulucanlar, Hamamönü ve Hamamarkası dediğimiz yerlerin artık ruhu kalmadı. Yeni yapılaşma mahalle kültürünü, mimariyi ve insan dokusunu bozdu. Benim de kaygım tam olarak bu. Kale ve çevresindeki doku ise henüz bozulmadı ancak korunmazsa bozulmaya yüz tutacak gibi. Kaledeki etaplarda yapılan restorasyon çalışmalarında insanları uzaklaştırmadan onarım yapılıyor, bu önemli bir şey çünkü diğer yerlerde evler satılınca mahalle kültürü de bozuluyor. Kent kültürüne ve mimarisine duyduğum ilgi ve dolayısıyla bunların nostaljik kayıp olması beni derinden üzüyor, kaygılandırıyor. Tarihe not düşmek için buraları fotoğraflamaya başladım. Buradaki fotoğrafların çoğunda görülen o eski evler maalesef yıkıldı, sokakların, mahallelerin çoğu artık yok, kente ruh atan insanlar bir bir yitip gidiyor. ‘Bir varmış bir yokmuş’ yazı ve fotoğraf serimle de aslında daha önce çektiğim var olan ancak şimdi yerinde yeller esen eksilen yapıları gösteriyorum. Burada her geçen yıl bir şeyler eksiliyor. Ruhundan koparılmış bu yapılar beni üzüyor. Dolayısıyla bu görseller tarihi belge niteliğinde” sözlerine yer verdi. “Buradaki insanlarla gönül bağı kurdum” Görevi nedeniyle bulunduğu Iğdır’dan Hududa, Şırnak’tan Bayburt’a, İstanbul’dan Ankara’ya, Ardahan’dan Kıbrıs’a ve Erzincan’a kadar ülkenin farklı bölgelerinde yaşadığı anıları da kaleme alan Zümrüt, aynı zamanda hikayesi olan fotoğrafları da meraklılarıyla buluşturuyor. Fotoğraf yoluyla her şeyin ifade edilebileceğini söyleyen Zümrüt, Ankara Kalesi’ndeki yeni atölyesinde hikâye, fotoğraf ve belgesel değeri taşıyan çalışmalarını sürdürmeyi planlıyor. Bölgeye fotoğraf çekmek amacıyla gelmediğini dile getiren Zümrüt, “Buraya fotoğraf çekmek için gelmiyorum günün büyük bölümünü burada geçiriyorum. Buradaki galerilerde, müzelerde, esnaf dükkanlarında, mahallelinin avlusunda veya evinde hayatlarına misafir oluyorum. Yıllar içinde kazanılmış bir samimiyet ve güven dolayısıyla ilgimi çeken ve pek çok insanın da çekebileceğini düşündüğüm kareleri günlük hayatın o doğallığını bozmadan yansıtıyorum. Buradaki insanlarla gönül bağı kurdum, bu nedenle çektiğim karelerde samimiyet, hareket, sıcaklık var. Robert Capa’nın dediği gibi ‘bir fotoğraf iyi değilse içine girmemişsiniz demektir’. Ben mahallelinin düğününe, yasına, bayramına, doğumuna, ölümüne, asker uğurlamasına he şeyine tanıklık ediyorum ve bunları ölümsüzleştiriyorum” dedi. Şenol Zümrüt Kimdir? Zümrüt, 1989 yılında Kara Harp Okulu’ndan teğmen rütbesiyle mezun olduktan sonra 2004 yılında İstanbul Yıldız Teknik Üniversitesi, 2007 yılında Ankara Atılım Üniversitesi’nde yüksek lisans, 2017 yılında ise Anadolu Üniversitesi’nde Fotoğrafçılık ve Kameramanlık dalında ön lisans eğitimini aldı. Ankara’da iki kişisel sergisini açan Zümrüt, Yunanistan, Irak ve Bahreyn gibi yedi uluslararası, dört ulusal olmak üzere toplamda 11 karma sergiye katıldı. Ayrıca sanatçının birçok fotoğrafı, kitap kapağı ve çok sayıda yazı içeriğinde yayınlandı. Zümrüt, Ankara Fotoğraf Sanatı Kurumunca yapılan Ayın Fotoğraf Etkinliği (AFE) ve Portfolyo Değerlendirme Etkinliği (PODE) dallarında her iki branşta da yılın en iyi AFE ve PODE fotoğrafçısı seçildi.