Bursa'da "Zeki Müren Şarkılarıyla Masal Tadında" konseri verildi Bursa'da "Zeki Müren Şarkılarıyla Masal Tadında" konseri verildi
[caption id="attachment_330058" align="alignright" width="465"] OSBÜK Başkanı Memiş Kütükcü[/caption] Fatma Tuğçe Sağdıç / Ankara Türkiye’nin müreffeh yarınları için çalışmalar yapan, katma değerli üretimde lokomotif görevi gören organize sanayi bölgeleri (OSB), 6 Şubat’ta gerçekleşen Kahramanmaraş merkezli iki büyük depremin vurduğu 11 kentin yanında… Listeye sonradan Elazığ’ın da eklendiği Adana, Adıyaman, Diyarbakır, Gaziantep, Malatya, Kilis, Osmaniye, Şanlıurfa, Hatay ve Kahramanmaraş’a deprem olduğu andan bu yana gıda, giyim, insanî ihtiyaçlar ve barınma gibi başat konularda destek sevk eden OSB’ler; depremde canını, malını, sevdiklerini, iş yerlerini ve hatıralarını kaybeden vatandaşların yaralarını sarmak için inisiyatif alıyor. Uzmanlar, bölge genelinde rüzgâr ve güneş enerjisi gibi temiz enerjinin daha fazla kullanılmasını öngörürken bölgenin yalnızca fiziken değil, siber anlamda da korunması gerektiğine dikkat çekiyor. Her biri “kara gün” dostu… Yıkılan kentlerin yeniden imar edilmesi, hiç şüphesiz deprem sonrası en fazla önem arz eden konulardan… Deprem bölgesinde sürdürülen yeniden imar ve onarım çalışmalarıyla, riskli bölgelerdeki yenileme ve güçlendirme çalışmaları, sanayideki hareketliliği artırdı. Türkiye’de sayıları 390’ı bulan OSB’lerde faaliyette olan birçok sektöre bu anlamda büyük görevler düşüyor. OSB’ler demir-çelikten elektriğe, camdan boyaya, plastikten çimentoya kadar yapım ve imar süreçlerinde rol oynayacak tüm sanayi sektörleri yoğun teyakkuzda. Çimento sektörü, 11 kentin ayağa kalkması için yıllık yaklaşık 12 milyon tonluk katkı sağlamayı hedeflerken, demir-çelik sektörü en az 3-4 kat fazla kapasiteyle ihtiyaca karşılık verebilecek potansiyele sahip olduğunu dile getirmişti. Ahşap sektörü de deprem sonrası meydana çıkan barınma sorununun çözümü için yine OSB’ler inisiyatif alıp 650 bini aşkın hane ve işletmenin dönüşümünde rol oynayabileceklerini açıklamıştı. Türkiye genelinden afet bölgesine yardımda bulunan OSB’ler, depremden bir ay sonrasının verilerine göre, bin 417 tır gıda, su ve temel ihtiyaç malzemesini bölgeye gönderdi. 344 tır giysi, battaniye ve uyku malzemesi gönderen OSB’ler; 151 tırlık ısıtıcı, tüp, ilaç ve hijyenik ürünü de vatandaşlara ulaştırdı. Battaniye ve hazır giyim sektörlerinin mesai ve emekleri sonucunda, 1,5 milyonu aşkın battaniye, depremzedeleri ısıtırken, 125 bin litreden fazla benzin ve mazot ulaşım ve lojistik işleri için sevk edildi. OSB’ler bölgeye 2 binden fazla jeneratör, 20’yi aşkın itfaiye ve 650’den fazla konteyner ve sahra mutfağı ulaştırdı. İnsan kaynağı, “ağır hasar” gördü Foto altı yazısı: OSBÜK Başkanı Memiş Kütükcü, afet bölgesinin yeniden imar sürecinde OSB’lerin önemli bir rol üstlendiğini açıkladı. Kahramanmaraş depremlerinden zarar gören 11 kent, işletme aşamasındaki 38 OSB’ye ev sahipliği yapıyor. 38 OSB’de mevcut olan 5 bin fabrikada ise 550 bin kişi istihdam ediliyor. Bu istihdam sayısı, neredeyse Şırnak’ın nüfusu ile eşdeğer. Çok ağır bir fizikî hasarın söz konusu olmadığı OSB’ler, ellerindeki en kıymetli hazineyi; insan kaynağını depremle birlikte enkazın altında bırakmış durumda… Deprem bölgesinde yürütülen çalışmalara ilişkin sorularımızı, Organize Sanayi Bölgeleri Üst Kuruluşu (OSBÜK) Başkanı Memiş Kütükcü’ye yönelttik. Deprem sonrası OSB’lerin nasıl aksiyon aldığını anlatan Kütükcü, “OSBÜK olarak, deprem anından itibaren bölgedeki 11 şehrin ve bu şehirlerdeki OSB’lerin yanında olduk” dedi. Afet bölgesindeki sanayinin bir an önce ayağa kaldırıp hızla üretime geçmesine odaklandıklarını belirten Kütükcü, bölge OSB’leriyle görüşerek, istişareleri hızlandırarak süreci yönettiklerine dikkat çekti. 6 Şubat’tan bu yana süreci yakından takip ettiklerini ve bölge OSB’leriyle iletişimi koruduklarını açıklayan OSBÜK Başkanı Kütükcü, “Türkiye’nin toplam Gayrisafi Yurt İçi Hasılası’nın yüzde 10’unu oluşturan 11 kentte, OSB’lerin liderliğinde sanayinin büyük bir payı var. Bunun için bölgedeki sanayi tesislerini hızla ayağa kaldırmak zorundayız” vurgusu yaptı. Gıda, giyim ve ısınma sorunu çözüldü Deprem anından itibaren bölgeye OSB’lerden sevk edilen insanî ve teknik yardım tırının sayısının ikinci ayın sonunda bin 845 olduğunu kaydeden Kütükcü, lojistik desteği kesmediklerini bildirdi. İhtiyaçların anlık olarak değiştiğine işaret eden Kütükcü, “İlk günlerdeki ihtiyaçlar daha çok gıda, kışlık kıyafet, ısınma ve arama-kurtarmaya yönelik iken, artık gündemimizde konteyner konusu var. Bölgedeki fabrikalarımızın üretime hızla geçebilmesi ekseninde bölgeye kurulacak konteyner yaşam merkezlerinin, OSB’lerimizin yakınlarına kurulmasını doğru buluyor, bununla ilgili çalışmalar yapıyoruz” diye konuştu. OSB’ler, afet kapsamında eşleşti Depremden kısa bir süre sonra, OSB yetkilileri ile “Deprem Özel” teması kapsamında on-line bir platformda bir araya gelen OSBÜK, SeferBİRLİK Programı başlatarak, OSB’leri eşleştirdi. Kütükcü, programla ilgili şu açıklamayı yaptı: “Depremden en fazla etkilenen 5 ilimiz; Adıyaman, Gaziantep, Hatay, Kahramanmaraş ve Malatya’daki 23 OSB’mizi, birinci halkada 25 OSB’mizle, ikinci halkada 49 OSB’mizle eşleştirdik. İlk halkadaki 25 OSB’miz, destek verecek, 23 OSB’mizden birinci derecede sorumlu olacak. İhtiyaç duymaları halinde ise, ikinci halkadaki OSB’lerden destek alabilecekler. Şu anda bu sistem sahada aktif olarak çalışıyor. OSBÜK’te görevlendirdiğimiz yönetim kurulu üyelerimiz, tüm bu bölgelerle sürekli iletişim ve koordinasyon halindeler. Bu eşleştirme programımızın yanı sıra, zaten tüm OSB’lerimiz ve katılımcı sanayicilerimiz, eşleştirmeye bağlı kalmaksızın yapılacak her türlü yardım ve desteği zaten yerine getirmeye devam ediyorlar.”

[caption id="attachment_330055" align="alignright" width="200"] Prof. Dr. Nazan Kırcı[/caption]

Prof. Dr. Kırcı: Depreme dayanıklı bina tasarımında mimarın ana görevi, sistemin dengesini kurmak

Gazi Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nden Prof. Dr. Nazan Kırcı, bölgenin yeniden inşa sürecine ilişkin teknik açıklamalarda bulundu. Bu süreçte rol ve sorumluluk üstlenmesi gerekenler arasına birçok meslek grubunun girdiğini belirten Prof. Dr. Kırcı, “Yapı üretimi; karar alıcı politikacılardan, zemin araştıran jeoloji- jeofizik mühendisliğine, kent planlamacılara, mimarlara, inşaat mühendislerine, şantiye denetimine ve şantiyedeki işçilere kadar uzanan bir zincirin kararlarıyla, bilgileriyle ve uygulama becerisiyle oluşur” dedi. Her bir meslek grubunun, sağlıklı ve sağlıksız yapılaşmada önemli rol üstleneceğine dikkat çeken Prof. Dr. Kırcı, depreme dayanıklı bina tasarımına ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı: “Yapı sistem seçiminde; binaların yapı sistemlerinin yığma, betonarme, çelik gibi malzemelerden seçimi, binanın yeri, fonksiyonu, kullanım yoğunluğu ve ekonomisine göre değişebiliyor. Zeminin türüne bağlı olarak, yüke dayanıklı uygun temeller oluşturulmalı. Mimari planlamanın, ‘strüktür tasarımında’ etkisi büyüktür. Tasarlanan strüktürün statik hesaplamaları ise inşaat mühendislerinin sorumluluk alanındadır. Binalar, yukarıdaki yükü aşağıya, toprağa, yani zemine aktaracak düşey taşıyıcılara olduğu kadar; rüzgâr ya da deprem gibi yanal yüklerin de etkisine dayanımlı yatay/yanal taşıyıcılara, yani kirişlere sahiptir. Denge, sistemin stabilizasyonu için elzemdir. Hem düşey, hem yatay taşıyıcıların, binanın geometrisinde dengeli dağılımı sağlanmalıdır. Düşey taşıyıcıların dengeli dağılımı, onları birbirine bağlayacak kirişlerin de dengesini sağlayacaktır. Müzikten örnek verecek olursak, taşıyıcı sistem tasarımında aksak ritim yaratılmamalıdır. Projedeki bazı özel durumlardan ötürü geometrik dengenin korunamadığı durumlarda; ritmin bozulduğu aksları ana taşıyıcı paternine kavuşturmak üzere perde duvarlarla uzatmak sistemi dengeli tutabilmek için yararlıdır. Dengenin kat seviyeleri oluşumunda da gözetilmesi önemlidir. Binaların zemin katlarının yüksekliklerinin diğer katlardan daha fazla olduğu durumlarda, kolonun yük altındaki davranışları farklılaşacaktır. Binada yaratılacak farklı kat yükseklikleri, ek önlemlerle dengelenmelidir. Depreme dayanıklı bina tasarımında mimara düşen ana görev, sistemin dengesini kurmaktır.”

Editör: Ahmet Ertüm