Haber: Ahmet Çağatay Bayraktar
Disney+’ın yapımcılığını üstlendiği 6 bölümden oluşan Atatürk dizisini yayınlamama kararı kamuoyunun tepkisini toplamıştı. Dizinin Temmuz ayında şirketin dijital yayın platformu Disney+'da yayımlanacağı duyurulmuştu. Şirketin Türkiye genel müdürü Cenk Soner, yapımın FOX TV ekranlarında ve sinemalarda yayımlanacağını, bu sayede Atatürk’ün “çok daha geniş kitlelere ulaştırılacağı” şeklinde bir açıklama yapmıştı. Bu açıklama dizinin dünyanın farklı noktalarındaki platform kullanıcılarına değil, sadece Türkiye’de gösterileceği şeklinde yorumlandı.
Kararda Ermeni lobisinin etkisi var
Disney+’ın kararının arkasında ise Ermeni lobisinin, dizinin gösterimi öncesinde gerçekleştirdiği protestoların etkili olduğu düşünülüyor. Dizinin yayınlanmasına karşı protestoların başını çeken Amerika Ermeni Ulusal Komitesi’nin (ANCA) Haziran ayında yaptığı açıklamalar ise bu kanıyı güçlendiriyor. Açıklamada Mustafa Kemal Atatürk’e yönelik gerçeklere dayanmayan ifadeler yer alırken platform yöneticileri ise “beceriksizlikle” suçlandı. Platformun Türkiye temsilciliğinden yapılan açıklamada ise Ermeni lobisinin protestoları dahil olmak üzere alınan karara dair herhangi bir gerekçe gösterilmedi. Dizide Mustafa Kemal Atatürk’ü canlandıran Aras Bulut İynemli ise yaptığı açıklamada “Benim oynayan ve bu sorumluluğu alan kişi olarak Atatürk’e ve projeye sahip çıkmak en önemli görevim. Yapım şirketi, platform böyle bir karar aldı bu konuda. Atatürk'ün zaten dünyanın en büyük liderlerinden biri olduğunu anlatmaya gerek yok. Hatta bence en büyüğü" dedi. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Başkanı Ebubekir Şahin de konuyla ilgili inceleme başlatıldığını duyursa da mevzuatta bir kanal tarafından henüz yayınlanmamış bir program, dizi veya filmle ilgili herhangi bir cezai işlemin uygulanmasına ilişkin bir madde yer almıyor. Uzmanlara göre ise Ermeni lobisinin Türkiye ve Mustafa Kemal Atatürk karşıtı çalışmaları yeni değil. Yaşanan gelişmeler Ermeni Lobisi hakkında birçok soru işaretine neden olurken Türk-Ermeni ilişkilerinin içyüzünü Gazi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Nejla Günay 24 Saat’e anlattı.
Tanzimat Fermanı dönüm noktası oldu
Prof. Dr. Nejla Günay
Ermeni - Türk ilişkilerinin ilk olarak Tanzimat ve Islahat Fermanları ile değiştiğini söyleyen Prof. Dr. Nejla Günay, değişimle birlikte Osmanlı Devleti’nden ABD dahil olmak üzere Ermenilerin birçok ülkeye göç ettiğini ekledi: “Osmanlı Devleti, dünyada meydana gelen değişiklikler ve kendi toplumunun eğilimlerini göz önüne alarak önce Tanzimat ve Islahat Fermanlarını, daha sonra 1876 yılında Meşrutiyet’i ilan etti. Böylece anayasal yönetime geçerek bütün unsurları eşitlik prensibi içinde yönetmeyi esas aldı. Bu gelişmeler Ermenilerin yabancı devletlerle ekonomik ve kültürel bağ kurmasını kolaylaştırdı. Hatta Osmanlı topraklarında yabancı devletlerin misyonerlik ve konsolosluk ağı bulunması sebebiyle onların vatandaşlığına geçmelerini mümkün kıldı. Bu da Ermenilerin Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere birçok yabancı ülkeye göç etmelerini ve oralarda Osmanlı Devleti’ne karşı örgütlenmelerini beraberinde getirdi.”
Ermeniler üst mevkilerde yer aldı
Osmanlı Devleti’nde 19 yüzyıl itibarıyla Rum ve Sırpların kendi devletlerini kurduğunu söyleyen Günay, Ermenilerin de kendi devletlerini kurmak için ayaklanmalar çıkardığını vurgulayarak bu ayaklanmaların Müslüman nüfusun çoğunlukta olduğu yerlerde de gerçekleştirildiğini ekledi. Yaşanan ayaklanmalar ile Osmanlı Vatandaşlığı kavramını içeren ve “Eşitlik, özgürlük, adalet” anlayışını ele alan 1908 tarihli İkinci Meşrutiyet’in ilan edildiğini dile getiren Günay, özgürlükçü bir anayasa olan 1909 Anayasından önce de Ermenilerin devlet kademelerinde yer aldığını vurguladı: “Osmanlı idaresinde 1850’den itibaren Ermenilerden 29 kişi paşalık unvanı aldı, 22 Ermeni hükümet üyesi oldu, 33 Ermeni Meclis-i Mebusan üyeliği, yedi Ermeni Büyükelçilik, 11 Ermeni Başkonsolosluk görevlerinde bulundu.”
İşgal güçlerinin yanında yer alanlar oldu
Yapılan reformların Trablusgarp, Balkan ve Birinci Dünya savaşlarının çıkmasıyla etkisinin yok olduğunu hatırlatan Günay, bu savaşlar sırasında ayrılıkçı Ermeni isyanlarının tekrar yoğunlaştığını söyledi. Özellikle Birinci Dünya Savaşı sırasında ilan edilen seferberlikte eli silah tutan erkeklerin askere alınmasının kadın, çocuk ve ihtiyarları savunmasız bıraktığını ekleyen Günay, Ermeni ve Rus iş birliği ile işgal edilen şehirlerde yaşanan katliamın sonuçlarını anlattı: “Van, Bitlis, Muş, Erzurum, Erzincan ve Trabzon’un işgale uğramasıyla buralarda yaşayan Müslüman ahali Ermeni çetelerinin saldırıları sonucunda kıyıma uğratıldı. Bu ortam, Osmanlı yöneticilerinin çeşitli tedbirler almasını zorunlu kıldı. Çünkü hükümet, hiçbir ayrım gözetmeksizin halkının güvenliğini sağlamak zorundaydı. 27 Mayıs 1915 tarihinde hükümetin “Sevk ve İskân Kanunu” çıkarması da toplumun güvenliğini sağlayıp ordunun ikmal hatlarını açık tutmaya yönelik tedbirlerden biriydi. Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşı bittiğinde 30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Mütarekesi ile fiilen sona erdi. Daha önce sevk edilen Ermeniler için geri dönüş kararnamesi çıkarıldı ve Ermeniler memleketlerine geri döndüler. Mütarekenin imzalanmasından hemen sonra Anadolu; İngiltere, Fransa, İtalya ve Yunanistan ordularınca dört bir yandan işgal edildi. Mustafa Kemal Paşa önderliğinde kurulan millî kuvvetler; işgalci devletlerle Kasım 1918’den Eylül 1922’ye kadar mücadele etmek zorunda kaldı. Ermeniler Fransa ile Yunanistan başta olmak üzere işgalci devletlerin ordularında yer alıp vatandaşı oldukları Osmanlı Devleti’ne karşı savaştılar.”
İddialar 1960’larda başladı
Sürecin içinde Osmanlı Devleti mensubu Ermenilerin işgalci ülkelerin yanında savaştığını belirten Günay, 1915 yılında Ermenilerle ilgili alınan kararların çarpıtılmasının 1960’lı yıllarda başladığını dile getirerek, ASALA terör örgütünün faaliyetlerini de bu düşünceye dayandığını söyledi: “Ermeniler, 1960’lı yıllarda geçmişin acılarından türetilen yeni bir tarih yazımı hareketi başlatıp Birinci Dünya Savaşı sırasında yaşananları sadece Ermenilerin gözünden anlatarak Birinci Dünya Savaşı sırasında alınan bazı kararları organize bir propaganda kampanyasıyla dünya gündemine yerleştirme çabasına girdiler. Dünyadaki Ermeni gruplar arasında hızla yayılan bu radikalizm ve tek taraflı tarih anlayışı sonucunda Türkiye ve Türk kimliğine karşı şiddet eylemleri ortaya çıktı. 1973’ten itibaren 37 Türk diplomat ve aile mensupları Ermeni teröristlerce gaddarca katledildi.”
ABD'de yer alan Ermeni lobisinin yayın organı The Armenian Weekly, dizi üzerinden Atatürk'e yapılan saldırının merkezi oldu.
Soykırım iddiası "üst kimlik" için kullanılıyor
“Ermeni diasporası, vatandaşı olduğu Batılı ülkelerdeki geniş olanakların da yardımıyla 1965 yılından bu yana Ermeni söylemini temel alan çok sayıda yayın bastırdı” hatırlatmasında bulunan Günay, “Bu yayınların çoğu kabul görecek belgelere dayanmadığından tartışmaya açık. Türkiye, 1915 olaylarının gerçek yüzünün ortaya çıkarılması için girişimlerde bulundu, ancak Ermeniler bu çabayı görmezden gelip cevap dahi vermediler. Çünkü Ermeni diasporası için ‘soykırım tezi’ dünyanın dört bir yanındaki Ermenileri bütünleştiren bir ‘üst kimlik’ unsuru olarak kullanılıyor. Bütün bu çalışmalar Ermeni lobisinin ilgili ülkelerde güçlenmesini beraberinde getirdi ve Ermenilerin her fırsatta Türkiye ve Türk karşıtı davranışlarını devam ettirmelerini mümkün kıldı” şeklinde konuştu.
İki ülke de normalleşme istiyor
Türkiye ve Ermenistan arasındaki ilişkilerin bugününe değinen Günay, iki ülke arasındaki ilişkilerde yaşanan normalleşmenin Ermeni diasporası tarafından olumsuz görüldüğünü de belirtti: Ermeni lobisi gücünü Türklere yönelik iddialardan aldığı için Türkiye ve Ermenistan arasında normalleşme girişimlerinin olduğu dönemlerde Türkiye’ye ve Türkiye’nin değerlerine yönelik saldırılarını artırıyor. Türkiye ve Ermenistan sınır komşusu olmalarının bilinciyle 2022 yılı içerisinde normalleşme süreci başlattılar ve bunun için karşılıklı temsilciler atadılar. İstanbul ve Erivan arasında 2 Şubat 2022 tarihinden itibaren direkt uçuşların yeniden başlaması ve iki tarafın Dışişleri Bakanları ve Cumhurbaşkanları düzeyinde görüşmelerin yapılması tarafların samimiyetini ortaya koyuyor. Özel temsilcilerin görüşmeleri de aralıklarla devam ediyor ve iki ülke arasında sınır kapılarının açılıp ticari ilişkilerin başlatılması çalışmaları sürdürülüyor. Bunlar her iki ülkenin de menfaatine olan gelişmelerdir.”
Ermeni lobisinin yaklaşımı saygıdan uzak
Türkiye’nin Ermenistan’a ve Ermenilere yönelik bakışının geçmişte de olumlu olduğu değerlendirmesinde bulunan Günay, bunun temelinde Mustafa Kemal Atatürk’ün “Yurtta barış, dünyada barış” ilkesi olduğunu ifade etti: “Ermeni diasporası demokrasi, hoşgörü, değerlere saygı ve ifade özgürlüğünden tamamen uzak bir anlayışla Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ü hedef alıp etkili oldukları bir platformda onun hayatını anlatan bir dizinin yayınlanmasını engellediler. Bu, düşünce özgürlüğü ve empatiden uzak kışkırtıcı bir yaklaşımdır. Ermeni lobisinin Türk kimliğine saldırılarının esef verici boyutlarını ortaya koyması açısından da düşündürücüdür.”
Ermeni lobisi sosyal medya üzerinden dizinin iptali için çağrıda bulunmuştu.