Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile ekonomi programı çalışmayacaklarını belirterek, "Mehmet Şimşek ile görüşme fikri Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan çıktı. Bizim kemer sıkma veya örtülü IMF politikalarına destek verme gibi bir şeyimiz söz konusu olamaz. Tam tersine krizin çözümü garibanın kemer sıkması değil, vergi vermesi gerekenlerden vergi almak” dedi.
CHP lideri Özgür Özel, Ekol TV’de Armağan Çağlayan’ın ‘Hepsi Bu hafta Oldu’ programına katılarak, kendisine yöneltilen soruları yanıtladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile olan görüşmesi ve normalleşme tartışmaları hatırlatılarak, "İnsanlar, iki liderin görüşmesine niye karşı çıkıyorlar" sorusuna cevap veren Özel, şu ifadeleri kullandı:
“Biz siyasetçilerin görüşüp konuşmasının normal olduğunu söylüyoruz. İki grup var burada. Birincisi iyi niyetli endişeliler. Çünkü Türkiye’nin geçmiş pratiklerine bakıyorlar. ‘AKP ne zaman zora düşse bir yolunu bulup birileriyle hayatiyetini devam ettirip yeniden güç kazanıyor. Buna yaşama gücü veren biz olmayalım’ diyorlar. Bu arkadaşlar veya büyüklerimiz kötü niyetli değiller. Endişelerini saygıyla karşılıyorum. Geçmiş pratikleri bunu düşünmeye müsait. Bazı süreçleri birlikte yaşadık. Bu endişeler haklı, dikkatli olmak lazım. Her iki tarafta birden bu kutuplaşma ortamından beslenenler var. Normal bir siyasi düzlemde kendilerine yer olmadığını düşünenler var.”
Özel'in açıklamalarında öne çıkan başlıklar şöyle:
“Biz Mehmet Şimşek’le ekonomi programı çalışmayacağız. Mehmet Şimşek ile görüşme fikri Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan çıktı. 10 bin lira maaşla geçinen emekli, temmuz maaşında zam yapmayacağınızı söylediğiniz asgari ücretli, açıkladığınız fiyatlara isyan eden çay ve buğday üreticileri ve borçlarını ödeyemeyen dünya kadar insan. Emekli maaşının asgari ücret seviyesine çıkarılmasına, asgari ücrete hiç olmazsa enflasyon farkının verilmesine, buğdayda 15 TL, çayda 25 TL taban fiyatına ihtiyaç var. Bunun için para lazım. Mehmet Şimşek kemer sıkıyor. Krizin sorumlularına değil krizin mağdurlarına yönelin. Bu insanlar KKM’den paralarına para katanlar değil, KKM için 1.2 trilyon lirası alınıp zenginlere verilen garibanlar bunlar. Bu kişilerden krizin faturasını çıkartamazsınız. Bunun için bu vergi sisteminin değişmesi lazım. Dolaylı vergiler yüzde 10, maaştan vergiler yüzde 10, doğrudan vergi yüzde 80 olursa buradaki insanlara istediğinizi verirsiniz. Benim tek önerim, Türkiye’deki gelir adaletsizliğine müdahale etmek için adil bir vergi sistemi. Biz iktidara gelince bunu yapacağız. 'Bu insanlara acıyorsak vergi reformu yapmamız lazım. Bunu Meclis’te yapmamız lazım' dedim. Erdoğan, 'Mehmet Şimşek gelsin, onunla görüşün' dedi. Biz Mehmet Şimşek’le onun neoliberal politikalarını, eskiden irrasyoneldi şimdi çok rasyonel... Sen zengine rasyonelsin şu anda. Yoksullar için irrasyonelsin hala. Bizim kemer sıkma veya örtülü IMF politikalarına destek verme gibi bir şeyimiz söz konusu olamaz. Tam tersine krizin çözümü garibanın kemer sıkması değil, vergi vermesi gerekenlerden vergi almak. Kayıt dışı ekonomiyi kayıt içine katmak. Ben AK Parti’nin 22 yıllık yükünü sırtlanacak bir işin içine girmem.”
"Sokakta gençlerin gözünün feri söndü"
“Kutuplaşmadan korksaydım evden dışarı çıkamazdım. Her gün tehdit, birtakım gerginlikler falan.. O öyle bir faktör değildi. Biz o kutuplaşmış iklimin içinde siyaset yapmaya alışmıştık. Türkiye Cumhuriyeti’nde Meclis’te grubu bulunan siyasi partiler tarihinde, ciddi siyasi partiler içinde genel başkanı seçimle değiştiren ilk partiyiz ve ilk örnek biziz. O yüzden de teoride olup pratiği olmayan, o imkansızlığa herkesin birtakım gerekçeler bulduğu... ‘CHP’de genel başkan seçimle değişmez’ diye bir kabul var. O yüzden kalkıştığınız iş kolay bir iş değil. 14-28 Mayıs seçimlerinde çok çalıştım, çok istedim. Cumhurbaşkanı adayımız kadar motiveydim ben meseleye. Süreçte bir sürü yanlış yapıldı. O yanlışları kendi yönetim kademelerimizde dile getirdik, eleştirdik. Var gücümüzle o seçimi almak için çalıştık. Olmadı. Sokakta gençlerin gözünün feri söndü. 14 Mayıs’a kadar kazanacağımıza inanmışlardı. Gözleri ışıl ışıldı. Gözlerinin feri söndü."
“Siyaset, sokağın sesini duyma sanatıdır”
"CHP’nin iktidar olduğunu görmeden gidersem gözüm arkada gider’ diyen bir kitle var. 70 yaş üzeri, Ecevit’i görmüş, o günden beri ızdırap çeken insanlar. Yaşlı partililerimizin öldüğü haberlerinde algıda seçicilik. Gözü açık gitti işte. İnanılmaz bir duygusal travma vardı. Bu işin gidemeyeceğini düşündüm. 31 Mart akşamı seçim sonucu bir tek bize sürpriz değildi. Bütün Türkiye şaşırdı. Anketlerde gördük. Biz bu seçimde sahadaki duyguyu doğru okuyan tek partiydik. Değişimciler olarak da bu duyguyu doğru okuyan kadro bizdik. Siyaset, sokağın sesini duyma sanatıdır. Sokakta, evde, tarlada, fabrikada konuşulan şeyden bir mesaj almıyorsan, o duyguyu hissedip de ona göre bir tavır tutum belirleyemiyorsan sen siyaset yapmıyorsun. Siyasetçilik oynuyorsun.”
"Gezi meselesini üçe ayırıyorum"
“Gezi meselesini üçe ayırıyorum. AİHM kararlarına uysanız Kavala’yı bırakmanız lazım. AYM kararlarına uysanız Can Atalay’ı bırakmanız lazım. Kanun yararına bozma meselesini de gerçekten görseniz diğer arkadaşları bırakmanız lazım. Geziyle ilgili 7 belgesel var. Çekenler dışarıda, çekemeyen içeride (Çiğdem Mater). Çiğdem Mater'in bir belgeseli yok ortada niyetlenmiş, çekememiş.. Mine Özerden güya kavalanın talimatıyla fon bulmak için güya hesaplar açmış, iki mahkeme bile ispat edemedi. Tayfun Kahraman da Gezi'de müzakere heyetindeydi. "
“Cumhurbaşkanı 'Gezi benim kişisel davam' noktasına getirdi"
"Ben bunları Sayın Erdoğan'a gösterdim, dosya olarak gösterdim. Bu bu kadar netken 'Allah aşkına hukuka uyalım' diyorum. AYM'de yıllar başvuruları bekliyor, onu halledelim. 'Can'ın, Kavala'nın kararı çıktı, halledelim' diyoruz. MHP 'Anayasa Mahkemesi kapatılmalıdır' diye ayar veriyor, Cumhurbaşkanı 'Gezi benim kişisel davam' noktasına getirdi. Gezi yaşandıktan 5 yıl sonra dava açıldı. Gezi yaşandıktan 10 yıl sonra halen daha olmayan bir darbe çıkarttırılıyor. Hiçbiri kişisel değil, A'YM ve AİHM kararlarını uygulayın' diyoruz. Biz tutup da Cumhurbaşkanına verdiğim dosyada 'siz bunları affedin' demedik, olmaz. O yetkiyi kullanacakları belli. Benim bu konuda en önemli paydaşlarımdan biri Tuğrul Türkeş. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'nde Türk Delegasyonu'nun Başkanı. Delegasyonu odada ziyaret ettim, orada bana kendisinin anlattığı 'Kavala orada tutuklu, biz de burada tutukluyuz ve ya o orada hapiste, biz de bu odada hapisteyiz."
“Kavala bir sembol dava”
"Kişisel olarak Kavala'yı o insanlar tanımazlar, Kavala bir sembol dava. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ni tanımama, Avrupa Konseyi'ni tanımamaktır. Ve Konsey, 'AİHM kararlarına uyun' diyor. Saat sorsalar, 'Siz önce Gezi'dekilerin işini halledin saati sonra sorun' derler. Bu yüzden Sayın Tuğrul Türkeş de samimi bir gayret içinde. Kanun yararına bozma dilekçeleri hazırlandı, bir takım hukuki yardımlar yapıldı. Şimdi de dosya Adalet Bakanlığı'na çekildi. Oradan ümit ediyorum ki kanun yararına bozma yoluyla hem tutukluluk hallerinin sona ereceği hem de Türkiye'nin AİHM kararlarına direnen üçüncü dünya ülkesi görüntüsünden veya muz cumhuriyeti görüntüsünden kurtulacağını ümit ediyorum.”