Fransa-İsrail futbol karşılaşması Paris'te protesto edildi Fransa-İsrail futbol karşılaşması Paris'te protesto edildi

Sanatta 30’uncu yılını geride bırakmaya hazırlanan oyuncu yazar Sevtap Çapan, Türk tiyatrosunda son çeyrekte değişen, dönüşen gelişmeleri, seyir kültürünü, çocuk tiyatrolarının durumunu ve son dönemlerde eleştiri alan festivalleri değerlendirdi. Sanat mutfağının perde arkasını konuştuğumuz ödüllü sanatçı Çapan, popüler kültürün etkisini gösterdiği sanat dünyasında tüketim alışkanlıklarının her geçen gün değişim göstermesiyle beraber sahneye yansıyan gelişmeler ışığında günümüzde artık sanat üretiminin gittikçe zorlaştığını belirtti.

D S F D S F D S FNAZ AKMAN/ANKARA- Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nde tiyatro serüvenine başlayan bugün sanatta 30’uncu yılını kutlayan Sevtap Çapan, onlarca tiyatro oyunu yanı sıra Türk televizyon tarihine damga vuran dönemin en yüksek reytingini alan dizilerinden “Kara Melek”, “Mühürlü Güller”, “Affet Beni” ve “Kalbim Seni Seçti” gibi pek çok yapımda rol alarak izleyicinin beğenisini kazanan çok yönlü bir oyuncu. 18 tiyatro oyununda sahne alan Çapan, 5 çocuk oyununda, 11 sinema ve televizyon dizi ve filmlerinde yer alarak ayrıca 4 senaryo yanı sıra 6 tiyatro oyunu ile 7 kitap kaleme aldı. Peri Kız Müzikali’ni de yöneten Çapan hakkında ayrıca 2016 yılında Hamdi Gültekin tarafından “Aktrist Sevtap Çapan” isimli kitap da yazıldı.  
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nda (İBBŞT) profesyonel oyunculuk hayatına başlayan oyunculuk üzerine çeşitli okullarda eğitim veren Çapan’ın, yazarlığını yaptığı beş oyunun ikisi İBBŞT’de repertuvara alınmış ve yazdığı “Peri Kız Müzikali” oyunu 2019 - 2020 sezonunda kendi rejisiyle İBBŞT’de dünya prömiyerini yapmıştı. Çapan, 7 Aralık 2023’te Cumhuriyet Kadınları Derneği ve Türkiye Sanatçılar Birliği tarafından “Cumhuriyetin 100.Yılı Yükselen Kadın Ödülü”ne layık görüldü. Çapan ayrıca yazdığı kitaplarla Eylül 2021'de Tiyatro Oyunları ve Çevirmenleri Derneği tarafından “Yılın Yazar” ödülüne de layık görülmüştü. Genel sanat yönetmenliğini yaptığı Profesyonel Artı Sonsuz Tiyatro’nun projelendirdiği ve sahnelediği “Ben Serisi Kurtuluş” projesi  5 Mayıs 2023’te “Üstün Akmen Tiyatro Ödülleri Seçici Kurul Özel Ödülü” de almıştı. 30 Ocak 2024 tarihinde Kırmızı Türk Spikerler Dünyası Hayat Dergisi tarafından Altın Başarı Ödülleri töreninde " Yılın En İyi Yazar Ödülünü" aldı.
“Kadınım Ulan” adlı DVD'li kitabıyla görme engelli okuyuculara da hitap eden Çapan, 15. Afife Jale Tiyatro Ödülleri’nde “En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu”, 34. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde ise “En İyi Kadın Oyuncu” olarak sanat yaşamını sürdürüyor. 
Sanatla geçen 30 yıl içinde Türk tiyatrosunu dünyaya taşıyan oyun yazarı Tuncer Cücenoğlu, gazeteci yazar senarist Mahmut Tali Öngören, tiyatro eleştirmeni yazar Seçkin Selvi, şair yazar Cevat Çapa’dan sahne önü ve arkası için çeşitli eğitimler alarak sanatın mutfağında üretken eserler ortaya koyan Sevtap Çapan ile Türk tiyatrosunda son çeyrekte değişen, dönüşen gelişmeleri, seyir kültürünü ve sanat üretimini konuştuk.
Günümüz teknoloji çağındaki gelişmelerin sanat dünyasına da olumlu olumsuz etkileri olduğunu ifade eden Çapan, “Popüler kültür, tüketim alışkanlıkları, içeriklerin hızlıca tüketilecek düzeye indirilmesi, anlık bilgi bombardımanı her alanı olduğu gibi tiyatroyu da etkiledi. İçinde bulunduğumuz dönemde teknolojinin sağladığı imkanlarla iyiye gitmemiz gerekirken bazı konularda olduğumuz yerde sayıyor hatta bazı alanlarda geriye gidiyoruz” diyerek, gerek oyuncularda gerek seyirci-izleyicilerde gerekse de içeriklerde nitelik kaybına uğrandığına dikkat çekti. 
Dsc03978 CopyÇapan, “Her açıdan nitelik kaybı yaşanıyor” 
Çapan Türk tiyatro ve sinema tarihine ilişkin, “Türk tiyatrosunun öncü isimlerinden Muhsin Ertuğrul döneminde henüz oyun yazarımız yokken çeşitli oyunlar yurt dışından uyarlama ile ülkemize getiriliyordu, daha sonra Türk yazarlarımızın metinler yazmasıyla özgün tiyatro oyunları sahnelenmeye başladı. Bu sadece tiyatro değil sinemada da geçerli. O nedenle pek çok yapım üzerinden yıllar geçmesine rağmen hala izleniyor. O dönemlerden günümüze baktığımızda tüm bu gelişmelere ve imkanlara rağmen ekranlarda veya sahnelerde tek tip senaryolar, diziler, filmler, oyunlar görüyoruz. Uyarlamalardan vazgeçilmiyor. Bu noktada elbette çeşitli kaygılar nedeniyle de yeni bir şeyler denenmiyordur. Sonuçta kültleşmiş oyunlar, filmler, diziler uyarlama da olsa kalitesi veya prestiji nedeniyle ülkemizde izleyici-seyirci kitlesine daha çabuk ulaşabiliyor. Bunlar yüksek reyting getiren veya kapalı gişe oynanan, biletleri hızla tükenen garanti projeler olarak görüldüğü için uyarlamalara devam ediliyor. Bir de bu yapımlarda ünlüler yer alıyor, sansasyonel, entrika gibi seyircinin dikkatini canlı tutacak bir senaryoya da sahipse o zaman izlenmesi garanti oluyor. Popüler kültür maalesef bu tarz projelerin sürekli tekrar edilmesine ve bunun ötesine geçilmemesine neden oluyor. Son yıllarda çıkan farklı içerik platformları ve içerikler genel olarak dünyada farklı bir türün yaratılmaya çalışıldığını gösteriyor. Çağ değiştiği gibi algı da değişti, tüketici de oyuncu da. Teknoloji büyük imkanlar sunuyor, sonsuz içeriklere tek tuşla ulaşılabiliyor, saniyeler içinde bilgi, görsel ve içerik bombardımanına maruz kalabiliyor, çoğunu sindiremeden üzerine düşünemeden hemen tüketip başka içeriklere geçiyoruz. Çocuklar bile erken yaşlarda henüz konuşmaya başlamadan teknolojiyi kullanıyor, ekranlara aşina oluyor ve bu teknoloji akışına çok çabuk uyum sağlıyor. Hal böyleyken iki perdelik oyunlar, sanat filmleri, uzun metraj yapımlar, ünlü değil genç yeteneklerin yer aldığı, sansasyonel değil hayattan senaryoların işlendiği içerikler tercih edilmiyor. Dolayısıyla sabun köpüğü işler artıyor, özgün içerikler azalıyor, izleyici-seyirci kalitesi düşüyor, seyir adabı kayboluyor, her açıdan nitelik kaybı yaşanıyor” değerlendirmesinde bulundu.
3-19“Her dizi veya içerik sabun köpüğü olmak zorunda değil”
Sanatta kalite ve niteliğin artması gerektiğini ifade eden Çapan, “Sokakta büyüyen nesiller olarak kısıtlı imkanlar arasında bir kitaba sahip olmak, sinemaya tiyatroya gidebilmek, kültürü, sanatı, sanatçıyı, eğitimciyi veya yaşamın diğer alanlarındaki pek çok şeyi bir değer olarak görüp sahiplenmek eskide kaldı. Her şey çok değişti, sürekli bir değişimin içindeyiz bunda çağın etkisi büyük. Ancak sanatçı, gazeteci, oyuncu ve yazarlar olarak topluma karşı bir diğer önemli sorumluluğumuzun halkı bilinçlendirmek, iyi olanı daha da iyiye taşımak, ona artı değer kazandırmak gibi bir vazifemiz olduğunu hatırlamakta yarar görüyorum. Bizler halkın, izleyicinin, seyircinin, okuyucunun veya dinleyicinin nabzını tutan gruba mensup kişileriz. Doğru yönlendirmelerde bulunabiliriz. Bunu pek başaramıyoruz. Sanat alanında hiçbir zaman bir politikamız olmadığı gibi izleyiciye ne verirsek onu izlemeli mantığını da hiç kuramadık. Dolayısıyla her seferinde seyirci şunu istiyor mantığının arkasına gizleniyoruz. Bundan derhal kurtulmalıyız. Her yere oyun götüreceğiz politikasını yanlış buluyorum bu tiyatronun değerini düşürüyor, nitekim belli başlı yerlerde zaten tiyatrolarımız var. Bazı şeyleri ulaşılabilir kılmaya çalışırken aslında farkında olmadan cazibesini yitirmesine de zemin hazırlamış oluyoruz. Oyunculuk alanında da ücretsiz oyunların değer kaybı yarattığı kanaatindeyim. Genç yeteneklere fırsat tanınmalı, kaliteli işler yapılmalı, dizilerin süresi kısalmalı, izleyiciyi sıkmamalı. Her dizi veya içerik sabun köpüğü olmak zorunda değil, herkesin derdi olabilecek insani konular, içerikler üretilebilmeli. Ülkemizde oldukça başarılı işler yapılıyor elbette ama bunların sayısı neden artmasın?” diye konuştu. 
“Kişisel yaklaşımlarla sanat değerlendirilmez”
Türkiye’de kültür sanat alanında düzenlenen prestijli festivallerin hem oyuncular hem de yönetmenler açısından önemli bir motivasyon ve onur kaynağı olduğunu vurgulayan Çapan, son olarak geçtiğimiz aylarda 60’ıncısı planlanan Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde yaşanan olumsuz gelişmeler nedeniyle festivalin iptal edilmesi özelinde festivalleri değerlendirdi. Daha önce 15. Afife Jale Tiyatro Ödülleri “En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu” ve 34. Antalya Altın Portakal Film Festivali “En İyi Kadın Oyuncu” adaylıkları bulunan Çapan, “Bunlar prestiji yüksek festivaller ama artık değil. 1999’da Romeo & Jüliet oynarken İstanbul Tiyatro Festivali’ne davet edilmiştim, orada oyun oynamak muazzamdı. Afife Jale Türk kadınlarının tiyatro sahnesinde yer almasına öncülük eden Türk tiyatrosundaki sembol isimlerden biridir. Oldukça önemli bir isim bunu korumak ve devam ettirmek gerekir. 2010 yılında Tuncel Cüceloğlu’nun ‘Çığ’ oyunu ile aday gösterilmiştim. Başrol oyuncusu olmama rağmen yardımcı kadın oyuncu kategorisinde gösterildim. Yine 1996 yılında ‘Kuşatma Altında Aşk’ sinema filmi ile Altın Portakal’da en iyi kadın oyuncu adaylığım olmuştu. Festivaller gerçekten festivaldi, bizim için oldukça önemli ve anlamlı organizasyonlardı. Afife Jale veya Altın Portakal gibi diğer festivaller son dönemlerde oldukça eleştiriliyor. Maalesef çeşitli ilişki ağları, oyuncuların veya yönetmenlerin ortaya koyduğu eserler veya sanatları yerine kişisel tutumları gibi sübjektif nedenlerle değerlendirilmeleri festivalleri farklı noktalara getirdi. Oyuncuların şahsından bağımsız bir şekilde oyunculuğu değerlendirilmelidir, diğer kimlikler üzerinden bir değerlendirmede bulunmak yanlıştır. Kişisel yaklaşımlarla sanat değerlendirilmez, ortaya konan işe bakılmalıdır. Sanatı edebiyatı değerlendirmek başka bir vizyon gerektiriyor” sözlerine yer verdi. 
“Çocuk tiyatroları derhal denetim altına alınmalı”
Son olarak “Büyülü Göl”, “Haydi Marsa Gidelim”, “Kurşun Askerin Utancı”, “Bir Yıldız Seç Kendine” ve “Fareli Köyün Kavalcısı” gibi çocuk oyunları ile masal kitapları perspektifinde çocuk tiyatrolarını da değerlendiren Çapan, bu alanların daha sık denetlenmesi gerektiğini belirtti. Çapan, “Teknoloji çağının getirdiği hız, kadınların iş yaşamında ve sosyal hayatın içinde daha fazla yer alması çocuk bakımı veya gelişimine detaylı bir şekilde zaman ayırmamasına neden olabilir. Ebeveynler ve çocuklarla bağı güçlendirecek şeylerden birinin masallar olduğunu düşünüyorum. Kırmızı başlıklı kızı bilmeyen çocukları gördükten sonra bu alana daha fazla yöneldim. Masallar çocukları hayata hazırlayan en önemli enstrümanlardan biridir. Çocuklara hayal etmeyi öğreten, evrensel değerleri erken yaşta öğreten, aşılayan araçlardır. Masallar gerçek değildir ama yalan da değildir. Gerçek hayatın alıştırmasını yapar. Bunun çocuklara aşılanması için elbette ailelerin bireysel çabası yeterli olmayabilir, bir eğitim politikası ile yaygınlaştırılabilir. Yine çocuk tiyatrolarının da oldukça önemli olduğunu belirtmekte fayda var. Gözlemlerime dayanarak şunu söyleyebilirim ki; çocuk tiyatroları derhal denetim altına alınmalıdır. Büyük yanlışlar var. Pedagog onaylı çocuk oyunu yazan tenzih ettiğim isimler elbette var ancak çoğunluk denetime tabi tutulmalıdır. Pedagog onaylı oyunlar da bile sorunlar, çünkü para karşılığı bu onaylar alınabiliyor. Savaşta her şey mubahtır ama sanatta değildir. Öte yandan çocuk tiyatrolarında çocuklara hitap şeklimiz artık değişmeli, çağın çocukları çok daha akıllı, farkındalığı yüksek çocuklardan oluşuyor, onlara hitap edecek oyunlar yazılmalı. Geleceğin sanatçılarını kazandıracak yerler çocuk tiyatrolarıdır, vizyonumuzu genişletmeliyiz. Eksikliğini fark ettiğim ve bu alanda çalışmalar yapmaya başladığım bir diğer konu ise ne çocuk ne de yetişkin olarak görmediğimiz ergen diye tanımladığımız çocuklarımızın hayatın diğer alanlarında olduğu gibi kültür ve sanatta da görünmeyen kesim olması. Bu ergenlerimiz ne çocuk tiyatrolarında ne de yetişkin oyunlarında izleyici seyirci olarak yer alamıyor, onlara hitap edecek içerikler oldukça kısıtlı. Bunlar kaybettiğimiz bir kuşak. Onlara hitap edecek içerikler üretilmeliyiz. Ne çocuk ne yetişkin skalasında olmayan bu kuşağımızı ahlak, kültür, edebiyat, tarih ve sanatla donatmalıyız. Onlara vizyon katacak adımlar atmalıyız” dedi. 

Editör: Ramazan Atabey