MEB, "Maarif Modeli Ebeveyn Okulu" kursları düzenleyecek MEB, "Maarif Modeli Ebeveyn Okulu" kursları düzenleyecek

Akran zorbalığı tüm dünya ve Türkiye’de önemli bir sorun haline geldi. Doç. Dr. Kaya önlem alınmazsa çocuklarda psikolojik rahatsızlıklar görülebileceği, hatta intihara bile sürükleyebileceği uyarısında bulundu. Zorbalığa maruz kalanların ileride depresyon ve özgüven sorunları yaşadığına işaret eden Doç. Dr. Kaya, zorbalık yapanlarda da suç işleme oranları dört kat daha fazla olduğuna dikkat çekti. Ailelerin zorbalığı görmezden gelmek yerine erken müdahale etmesi ve destek sunulmasının önemini vurgulayan Doç. Dr. “Risk altındaki öğrencilere baş etme becerileri kazandırılmalıdır” dedi

Ekran Alıntısı-24Yasemin Dikici / Van
Öğrenciler arasında artan akran zorbalığı tüm dünya ve Türkiye’de önemli bir sorun. Medyada da son zamanlarda sıklıkla gündemde olan konu. Bir çocuğa bir veya daha fazla öğrenci tarafından kasıtlı olarak sürekli saldırgan davranışların uygulanması ve çocuğun bunlara karşı sürekli olarak korumasız durumda olması şeklinde tanımlanabilir okul zorbalığı. Sosyal medyanın yaygınlaşması da sözel ve duygusal zorbalık türlerinin artması ve çeşitlenmesine katkı veriyor. Okulda, sokakta, sosyal medyada, kısacası artık her yerde görülebilen; çocuklar arasında akıl almaz boyutlara ulaşan akran zorbalığına bir yenisi ekleniyor.
Türkiye’de de pek çok aile, çocuklarının akran zorbalığına uğramasından şikâyetçi. Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı’nın (Programme for International Student Assessment - PISA) verilerine göre, Türkiye’deki öğrencilerin yüzde 24’ü ayda en az 1 kez akran zorbalığına uğruyor. Akran zorbalığı ilerde ne gibi sorunlara yol açıyor? Aile ve öğretmenlere hangi görevler düşüyor? Bu soruların yanıtını almak üzere Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Zöhre Kaya ile konuştuk.
Önlem alınmazsa akran zorbalığının çocuklarda psikolojik rahatsızlıklara, hatta zorbalığın çocukları intihara bile sürükleyebileceğine dikkat çeken Doç. Dr. Kaya, çözüm için okul psikolojik danışmanlarına önemli görevler düşüğünü belirterek, “Okullarda psikolojik danışman sayısının artırılması, sınıf mevcutlarının azaltılması, velilerin okula müdahalesinin sınırlandırılması bu noktada çok önemli. Okullarda şiddetin düzenli olarak raporlaştırılması ve takip edilmesi kritik öneme sahip” dedi.
Çocukluk döneminde çocuğun ilk bakıcısının çocuğa yönelik duygusal tutumunun oldukça önemli olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Kaya, “İlgi ve sıcaklıktan yoksun olumsuz tutumlar, çocuğun ileride saldırgan olması ve diğer bireylere karşı nefret duyguları beslemesi yönündeki riskleri arttırmaktadır. Çocuğun ilk bakıcısının aşırı toleranslı ve hoşgörülü tutumu diğer faktördür. Çocuğun ilk bakıcısı; çocuğun akranlarına, kardeşlerine ya da yetişkinlere yönelik saldırgan tepkilerine açık sınırlandırmalar koymazsa çocuğun saldırganlık düzeyinin artma olasılığı yüksektir” diye konuştu. 
Zorbalık yapanların suç işleme oranları dört kat daha fazla 
Akran zorbalığında hem zorba hem de kurban çocukların psikiyatrik yardıma başvurma olasılıklarının daha yüksek olduğunun altını çizen Doç. Dr. Kaya, şunları söyledi:
 “Yapılan çalışmalar, okul yıllarında zorbalık gösteren çocuk ve ergenlerin, yetişkin yaşamlarında suç ve şiddet olaylarına karışma, dürtüsel ve riskli davranışlarda bulunma, iş hayatlarında başarısız olma ve madde kullanımıyla ilgili sorunlar yaşama açısından daha fazla risk taşıdıklarını göstermiştir. Çocukluk ve ergenlik döneminde zorbalığa maruz kalan çocuklar ilerleyen yıllarda depresyon ve özgüven sorunları yaşıyorlar. Zorbalık yapanlar ise diğer bireylere oranla suç işleme oranları dört kat daha fazla olduğu bulunmuştur.
Zorba öğrenciler, antisosyal davranışlar sergileyen, bazı toplumsal kuralları ihlal eden, sosyal becerileri düşük ve sorun çözme becerileri az olan kişilerdir. Saldırgan ve sert mizaçlı, düşüncesizce hareket eden, başkalarının duygularını anlamayan, sorumluluklarını yerine getirmeyen, diğer öğrencilere nazaran daha fazla alkol ve sigara kullanan ve okuldaki akademik başarıları diğer öğrencilerden daha düşük olan öğrencilerdir. Zorbalığı başlatıp sürdüren kişiler olarak tanımlanabilen zorbalar dürtüsel, baskın ve fiziksel açıdan güçlü olan kişilerdir, şiddet kullanmayı olumlu bir kişilik imajı olarak görürler, sürekli saldırgan davranış gösterirler. Zorbalar, kurban durumundaki kişilere acı çektirmekten ve onlara zarar vermekten zevk almakta, kurbanlarıyla neredeyse hiç empati kuramamakta ve onları bu şekilde davranmaya kurbanların kışkırttığını söyleyerek kendilerini savunmaktadırlar.” 
 “Görmezden gelmek yerine erken müdahale edilmesi ve destek sunulması önemli”
Kurban öğrencilerin en önemli özelliklerinin fiziksel olarak zayıf olduklarını, utangaç ve öz saygısı düşük bireyler olduklarına işaret eden Doç. Dr. Kaya, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Zorbalığa kurban seçilen öğrencilerde, depresyon, kaygı, psikosomatik semptomlar, davranış bozukluğu ve dikkat eksikliği vardır. İntihar eğilimi taşırlar. Akranlar tarafından kabul edilmeme ve reddedilme, kendini yalnız hissetme, sosyal ilişkilerden kaçınma davranışı vardır. Akademik başarıda düşme, okuldan uzaklaşma eğilimi sergilerler. Kurban kişiler, saldırgan davranışlara etkili şekilde karşılık veremez ve zorbaca davranışlara maruz kaldıklarını bir yetişkine söyleyemezler ya da söyleyebilmek için uzun süre beklemek zorunda kalırlar. Bunun nedeni, zorba öğrencileri rapor etmekten korkmaları ve bunu yapmaları sonucunda ailelerinin onları zorbalardan koruyamayacaklarından endişelenmeleridir.” 
Ailelerin akran zorbalığı karşısında yapması gerekenleri Doç. Dr. Kaya şöyle anlattı:
“Çocuğunuzun yanında olduğunuzu ve ona yardım etmek istediğinizi ifade edin. Yaşadığı durum karşısında neler hissettiğini sormak ve duygularını paylaşmasına ortam hazırlamak oldukça önemlidir. Zorbalığa maruz kalmanın onun bir hatası olmadığını, açık ve net bir şekilde ifade etmek gerekir. Zorbalığın üstesinden gelebilmesine yardımcı olunmalı, uygun stratejiler ortaya koyması sağlanmalı ve bu konuda okul idaresi, öğretmenler ve rehberlik servisinden yardım alması için yönlendirme yapılmalıdır. Unutulmamalıdır ki zorbalığa uğrayan birey, okula gitmek istemez, mutsuz olur, yetenekleri ve potansiyelinin altında performans gösterir. Bu süreç, birey açısından sıkıntılı geçtiği gibi aileyi de oldukça olumsuz etkiler. Görmezden gelmek yerine erken müdahale edilmesi ve destek sunulması önemlidir. Çocuğun sosyal beceriler kazanması, kendini etkili bir şekilde ifade etmesi, olumlu arkadaşlık ilişkilerini başlatma ve sürdürmesi konusunda doğru yardımların sunulması ve teşvik edilmesi zorbalığa karşı mücadele etmesine katkı sağlar. Çocuğun olumlu ve güçlü yanlarına vurgu yapılması, özgüvenin yeniden inşasını destekler. Ayrıca, sorunun okula bildirilmesi, ilgili birimlerle etkin işbirliğinin sağlanması ve ihtiyaç durumunda uzman yardımı alınması gereklidir.
“Risk altındaki öğrencilere baş etme becerileri kazandırılmalı”
Okullarda akran baskısını önlemede, öncelikle okulun ihtiyaç analizi yapmasının önemine dikkat çeken Doç. Dr. Kaya, sözlerini şöyle tamamladı:
“Etkili bir müdahale programı için sorunun derecesinin belirlenmesi gerekmektedir. Okulda kuralların belirgin, açık, tutarlı ve herkesçe anlaşılır olması önem taşımaktadır. Ayrıca akran baskısı ile mücadele, tüm öğretmenlerin bu konuda hassas olmasını gerektirir. Olumlu sınıf atmosferi yaratmak amacıyla, öğrencilerden diğerlerini saygıyla dinleme, söz kesmeme, alay etmeme vb. gibi sınıf kurallarına uymaları gerekir. Öğrencilerin oyun alanlarında iyileştirmeler yapılması, gözlenmesi ve denetim altına alınması önemlidir. Risk altındaki öğrencilere baş etme becerileri kazandırılmalıdır. Zorba ve kurban arasındaki çatışma çözümünde akran arabuluculuğu yapılmalı ve anlaşmaya varılması sağlanmalıdır.” 
Örnek olaylar…
Korkuyor ve okula gitmek istemiyor

“Benim ismim Kemal. 7. sınıfta okuyorum. Biraz kiloluyum ve ‘r’ harflerini söyleyemiyorum. Okuldaki arkadaş grubumun çoğunu seviyorum fakat konuşmamla dalga geçmeleri beni rahatsız ediyor. Ayrıca üst sınıfta bir grup var. Teneffüste sürekli benimle dalga geçiyor. Bana ‘dört göz’, ‘şişko’ gibi isimler takıyorlar. Kantinde sıra beklerken beni itip önüme geçiyorlar. Geçen gün teneffüste bahçede yürürken aralarından biri, gelip bana omuz attı. Sonra da ‘Önüne baksana şişko’ diye bağırdı ve üzerime yürüdü. O sırada nöbetçi öğretmen bizi gördü ve hepimizi müdürün odasına yolladı. Müdür, okulun içinde kavga ettiğimiz için hepimize çok kızdı ve sonra da ‘Hadi, el sıkışıp barışın’ dedi. Müdürün odasından çıktığımızda beni hâlâ tehdit ediyorlardı.
Akşam eve gittiğimde anneme neler olduğunu anlattım. O da babama söyledi. Babam ‘Oğlum erkek adamsın, sen de onlara vuramadın mı?’ diye benimle dalga geçti. Annem de çok sinirlenmişti. Ertesi gün okula gelip müdürle ve rehber öğretmenle konuşacağını söyledi. Anneme okula geldiğinde o çocukların benimle daha fazla dalga geçeceğini söyledim. Annem bana ‘Korkma oğlum, benim okula geldiğimi kimse bilmeyecek’ dedi ama yine de korkuyorum. Artık o okula gitmek istemiyorum.”
“Öğretmenimin yanında bile bağırıyorlar”
“Benim adım Eyüp. 7 yaşındayım. 2. Sınıfa gidiyorum. Kulaklarım biraz büyük olduğu için benimle dalga geçiyorlar. Her sınıfa girdiğimde, ‘Kepçe kulak’ diye arkamdan bağırıyorlar. Çok utanıyorum ve hep üzülüyorum. Keşke kulaklarım onların kulağı gibi küçük olsaydı. Anneme anlatıyorum o da onların saygısız olduğunu ve ilerde onlara çok kötü yansıyacağını söylüyor. Ben duymamaya çalışıyorum ama çok dalga geçiyorlar. Derste, öğretmenimin yanında bile bağırıyorlar. Bazen öğretmen soru soruyor, kalkıp cevaplamak istemiyorum.
Eyüp’ün annesi ise şunları söyledi: 
“Çocuğum için çok üzülüyorum. 1. Sınıfta dersleri çok güzeldi. Ama bu sene hiç çalışmıyor, zar zor okula gönderiyoruz. Ders notları çok düşük, öğretmeni Eyüp’ün çok sessiz olduğunu ve derse hiç katılmadığını söylüyor. Okuldan eve gelince yüzü asık.”  
“Aileme söyleyemedim, korktum”
“Benim adım Fatma. 4. Sınıfa gidiyorum. Okula gitmek istemiyorum çünkü sınıfımızda bir grup kız var ve benimle dalga geçiyorlar. Ben onlara hiçbir şey yapmadım, bazen lavaboya gidince saçımı çekiyorlar. Bazen de küfür ediyorlar. Okulun ilk haftalarında başladı ama ben aileme söyleyemedim, korktum. Çünkü söylersem annem okula gelir, annem gittikten sonra beni döverler diye korktum.

Editör: Ramazan Atabey