Mersin'de çeltik hasadı başladı Mersin'de çeltik hasadı başladı

İzlenen büyüme stratejileri, vergi ve kültür politikaları, Türkiye’de geleneksel orta sınıfların konumunu tepetaklak etti. Gelir dağılımı eşitsizliği, her yıl artıyor ve ücretli çalışan beyaz yakalılar, profesyonel kentli meslek sahipleri, iyi eğitimliler alıştıkları hayat standartlarını kaybetti. Ankara’da orta sınıf mahallelerine gelen icra ve noter tebligatları toplumun ağırlık merkezindeki sarsılmanın en belirgin kanıtı… Daha dramatik olanı, bir zamanlar öğrenci veya fakir-fukaraya bedelsiz verilen ikinci el eşyaların, pazara sunulması… 

Kelime Ata/ Ankara
1980’li yıllarda dönemin Başbakanı Turgut Özal’ın “orta direk” diyerek gündemimize yerleştirdiği orta sınıf, son yılların en canlı tartışmalarının konusu oldu. Ekonomik, siyasal ve hatta kültürel politikalarla birlikte ele alınan orta sınıfın sıkça dillendirilmesinin nedeni, özellikle son 15 yılda konumunun zayıflaması ve bunun Türkiye’nin sosyo-ekonomik, siyasal ve kültürel dönüşümüne etkileriyle ilgili. 
Gelir kriterine göre tanımlandığı gibi, genellikle ücretli çalışan beyaz yakalıları, profesyonel kentli meslek sahiplerini, iyi eğitimlileri de kapsayan orta sınıf, 2000’li yılların başında dünyadaki parasal bolluktan Türkiye’nin de pay almasıyla birlikte durumunu göreceli olarak iyileştirmişti. AK Parti iktidarının ilk yıllarında Batı ile kurulan olumlu ilişkiler, yabancı yatırımcının Türkiye’ye yönelmesini sağlamış, bu kaynak bolluğunun etkisiyle orta sınıfın alım gücü de yükselmişti. Ancak 2010’dan itibaren Batıyla entegre olmuş Türkiye yerine, İslam ülkelerine liderlik misyonuyla şekillenen dış politika ve bu politikanın içeriye yansımaları bir kopuşu beraberinde getirdi ve Batılı sermayede temkinli davranma refleksi ortaya çıktı. Bu sürece, “seküler hicret” de denilen iyi eğitimli nüfusun ve uluslararası firmaların ülkeden çıkışı eşlik etti. 
Kaldı ki, bolluk zamanlarında kaynaklar, inşaat odaklı büyüme stratejisi gereğince betona yatırıldığı, orta ve yüksek teknolojili ürüne dayalı nitelikli bir ekonomik işleyiş kurulamadığı için sistem tıkandı ve Türkiye, kişi başına gelirin 10 bin doları aşamaması olarak tanımlanan “orta gelir tuzağı”na saplandı. Türkiye büyüdü ama bu büyümenin tabanı genişlemedi. Yabancı yatırımcıyı ülkede tutmak veya girişimciliği teşvik ve destek politikaları gereğince sermaye ve servetin daha az vergilendirilmesi de eşitsizliği derinleştirdi. Örneğin, 1980 yılında yüzde 50 olan kurumlar vergisi, yüzde 25’lere düşürüldü. Oranı düşük olduğu ölçüde vergideki adaletin göstergelerinden kabul edilen dolaylı vergide 2000’de yüzde 42 olan oran, 2018’de yüzde 63’e çıktı. Dolaysız vergilerde ise 2000’da yüzde 35 olan oran, sadece iki puanlık artışla 2018’de yüzde 37’ye yükseldi. Oysa Avrupa ülkelerinde bu oranlar tam tersi… 
2005 yılında yapılan gelir vergisi tarife değişiklikleriyle de ilk dilime giren gelir vergisi mükelleflerinde vergi yükü değişmezken ikinci ve üçüncü dilimdekilerin dördüncü dilime girerek daha yüksek vergilendirildikleri, en yüksek gelirlilerin ise vergi puanı düşürülerek daha az vergilendirildikleri görülüyor. 
İnşaat odaklı yoksullaştıran büyüme stratejileri, döviz kurundaki dalgalanmalar, yüksek enflasyon, orta sınıfın temel niteliğini oluşturan iyi eğitimin yüksek ücret için artık yeterli olmaması, reel ücretlerin gerilemesi, emeklilik sisteminde çalışanın aleyhine olan yeni düzenlemeler vs. eklendiğinde orta sınıf için aşağı yönlü hareketlilik ortaya çıktı.  
Uçlarda yığılma
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2021 yılını referans alarak geçen yıl açıkladığı 2022 yılına ait gelir dağılımı ve yoksulluk istatistikleri, orta sınıfın eridiğini ve hızla yoksullaştığını göstermesi bakımından çarpıcı verilerle dolu. 
“Eşdeğer hane halkı kullanılabilir fert gelirine” göre, 2021 yılında “en yüksek gelire sahip yüzde 20’lik grubun” toplam gelirden aldığı pay, bir önceki yıla kıyasla 1,3 puan artarak yüzde 47,9 oldu. En düşük gelire sahip yüzde 20’lik grubun aldığı pay ise 0,2 puan azalarak yüzde 6’ya geriledi. Bu en zengin yüzde 20’nin toplam gelirin yarısına sahip olduğu anlamına geliyor. 
Tablo 1Aynı istatistiklerde yüzde 5’lik dilimler dikkate alındığında dağılımdaki bozukluk daha da keskinleşiyor. En zengin yüzde 5’lik kesimin gelirden aldığı pay, 2021 yılında yüzde 23,3’e çıkıyor; oysa 2020 yılında bu rakam, 21,3. En yoksul ilk yüzde 5’in payı 2020 ve 2021 yıllarında hiç değişmiyor ve 0,9’da kalıyor. En yoksul ikinci yüzde 5’lik dilimde de 2021 ve 2020 yılı için yüzde 1,4’lük oranla durum aynı oluyor. Hanelerin en zengin yüzde 5’i, en yoksul yüzde 5’ten tam 26 kat fazla kazanca sahip gözüküyor. 
TÜİK’in, ilk defa geçen yıl açıkladığı yüzde 10’luk gelir grupları arasındaki geçişkenlik rakamları ise orta sınıfın konumundaki aşağı yönlü seyre dair fikir veriyor.
Tablo 2Bu hesaplamaya göre, 2021 yılında en yoksul yüzde 10’luk dilimdeki fertlerin yüzde 55,4’ü 2022 yılında da aynı gelir grubunda bulunmaya devam etti. Yüzde 21’i bir üst gelir grubuna çıktı, yüzde 23,7’si ise birden fazla basamak yükseldi. En zengin yüzde 10’luk gelir grubundaki fertlerin ise yüzde 70,5’i konumlarını korurken yüzde 21’i bir basamak geriledi. En zengin yüzde 10 içinde birkaç basamak gerileyenlerin oranı ise sadece yüzde 8.3. Yoksul yoksulluğunu, en zengin ise gelirini daha da artırarak zenginliğini korurken, orta gelir gruplarında aynı gelir seviyesini koruyanların oranı değişiyor. Örneğin, beşinci yüzde 10’luk grupta yüzde 20,4’lik dilimin geliri bir gruptan fazla azalıyor, yüzde 24,3’lük dilimin geliri ise bir grup azalıyor. Yüzde 10’luk gelir grubu değişmeyenlerin oranı ise sadece yüzde 20. Yüzde 15,6 gelir grubunu bir grup artırırken yüzde 19,7’si birden fazla artırıyor. 6 ve 7’nci 10’luk dilimde olan fertlerin gelir grubu birden fazla azalanların oranı, yüzde 19,6 ila 21,7 arasında değişirken bir grup azalanların oranı yüzde 25 civarında. Yüzde 10’luk gelir grubunu değiştirmeyenler ise 24,6 ila 25,1 arasında değişim gösteriyor. Orta üst gelir grubuna dahil edilebilecek sekizinci yüzde 10’luk gelir grubunun ise yüzde 18,8’inin birden fazla, yüzde 27,7’sinin ise gelirinin bir grup azaldığı anlaşılıyor. Bu kategoride gelir grubu hiç değişmeyenlerin oranı yüzde 28,5.
Sürekli yoksulluk oranı ise 2018 yılında yüzde 12,7 iken 2022’de 14.0’a çıkıyor. Konut sahipliği 2021 yılında yüzde 57,5 iken 2022’de 56,7’ye geriliyor. Maaş ve ücretlilerin milli gelirden aldığı pay 47,1’den 46,2’ye düşüyor. Krizin başladığı 2018 yılında bu rakam, yüzde 48,5. Müteşebbislerin geliri 2021 yılında 17,5 iken 2022’de yüzde 21’e yükseliyor. 2020 ve 2021 yılları arasında işverenlerin esas iş gelirleri yüzde 61,8 artarken kendi hesabına çalışanların yüzde 55, maaşlı ve ücretli çalışanlarınki ise yüzde 21,5 artmış durumda. Krizin ağırlaştığı 2022 ve 2023 yılı için bu rakamların daha kötü olduğunu söylemek kâhinlik sayılmaz. 
Asıl vahamet ise eğitimin statü ve daha yüksek gelir elde etme bakımından taşıdığı değeri yitirmesi. Çünkü eğitim durumuna göre, yıllık ortalama esas iş gelirleri kategorisinde okur-yazar olmayan ve bir okul bitirmeyenlerle yükseköğretim mezunu olanlar arasındaki makas tamamen kapanmış durumda; hatta yıllık ortalama esas iş gelirinde en yüksek artış yüzde 34,1 ile bir okul bitirmeyenlerde. Oysa yükseköğretim mezunlarının 2022 yılındaki artışı bir önceki yıla göre sadece yüzde 28. 
Tablo 3Türkiye’de orta sınıfı tanımlama kriterlerinden biri olan tüketim harcamalarına bakıldığında da kötüye gidiş söz konusu. İki günde bir et, tavuk ya da balık içeren yemek masrafını karşılayanların, tasarruf edebilenlerin oranının, otomobil ve ev sahipliğinin düştüğü, tiyatro, sinema, tatil gibi alışkanlıklardan büyük oranda vazgeçildiği, bir restorana gidip dostlarıyla birlikte yemek yiyebilme, sosyalleşme imkânının kalmadığı kısacası hayat kalitesinin düştüğü anlaşılıyor. 
Bedelsiz verilen ikinci el eşyalar, para için pazara sunuluyor
Ankara’da son yıllarda kurulan semt dernekleri ve sosyal medya üzerinden örgütlenen, sayfa oluşturan mahalle sakinleri oldukça faal. Bulundukları semtin sorunlarına sahip çıkmak üzere bir araya gelirken aynı zamanda dayanışmayı da geliştirmek istiyorlar. Küçükesat, Ayrancı, Bahçelievler, Anıttepe gibi mahalleler, “Cumhuriyet mahalleleri” olarak da bilindikleri gibi geleneksel orta sınıfın da yaşam alanları kabul ediliyorlar. Genellikle, entelektüel kesimin, asker ve sivil bürokrasiye mensup fertlerin yaşadığı bu mahalleler, büyük bir dönüşüm geçirdikleri gibi orta sınıfın konum kaybının da bütün alamet-i farikalarını barındırıyorlar. Bunlardan biri, icra tebligatları ve noter evrakları. 
Ayrancı Mahallesi Muhtarı Elif Doğan, muhtarlığa gelen icra tebligatları ve ev sahibi-kiracı anlaşmazlıklarına dair noter evraklarının artışına dikkat çekti. Son zamanlarda da banka alacaklarına dair evrakların gelmeye başladığını belirten Muhtar Doğan, 2024 yılının ilk 12 gününde kendisine 100 evrak bırakıldığını, bunlardan 15’inin icra 4’ünün banka alacaklarına ilişkin olduğunu söyledi. Muhtarlığına noter ihbarnamelerinin yağdığını, özellikle depremden sonra ev sahibi-kiracı anlaşmazlıklarının arttığını anlatan Doğan, “Kira artırımı konusunda anlaşamayan ev sahibi, tahliye için gerekli prosedürlerden biri olan noter ihbarnamesini gönderiyor. Bir yıl önce 3-4 bin liraya kiraya verdiği ev için sahibi, 18 bin lira istiyor. Kiracı kabul etmeyince ev sahibi tahliyeye zorluyor. Eskiden bölgemizde ikamet eden çok öğrenci olurdu. Şu anda mahallemde, öğrenci hiç kalmadı” dedi. 
Karı-koca memur emeklisi bir çiftin kira artışını karşılayamadığı için Polatlı Temelli’ye gittiğini söyleyen Doğan, eski binaların yenilenmesi sürecinin de durduğuna işaret etti. Kentsel dönüşümde ev sahiplerinden bir ev bedeli kadar ek para edildiğini, artık bu istenen bedeller karşılanamadığı için dönüşümün de büyük ölçüde durduğunu belirten Doğan, bazı memur emeklilerin Büyükşehir Belediyesi’nden yardım almak üzere muhtarlığa başvurduğunu aktardı. 
Eskiden genellikle öğrenci veya fakir-fukaraya verilen ikinci el eşyaların da satılmaya başlandığının altını çizen Doğan “Ayrancı bölgesinde benim bildiğim iki tane, ikinci eşya alım satımı yapılan dükkân açıldı. Ayrıca Ayrancı pazarında Çarşamba günleri ikinci el pazarı kuruluyor. İsteyen mutfak eşyalarını, giysilerini veya antika değeri olan eşyalarını burada satıyor” diye konuştu. 
Tablo 3İkinci el eşya satan sitelerde orta sınıf 
“Ayrancı ahalisi”, “Esat ahalisi” gibi isimlerle sosyal medya gruplarında ikinci el eşyalarını satışa çıkaran orta sınıf, e-ticaret imkânlarını da değerlendiriyor. Örnek vermek gerekirse, 12 Ocak Saat 10:52 tarihli güncel kayıtlara göre www.sahibinden.com adresinde Çankaya bölgesinde “ev dekorasyon” başlığı altında 7292 ürün satışa sunulmuş görünüyor. “Ev dekorasyonu” kategorisinde aydınlatma, dekoratif ürünler, el işi&sanat, ev tekstili, mobilya, mutfak gereçleri bulunuyor. Klasik görünüme sahip, Türkiye’nin en iyi markalarının adını taşıyan bu eşyalar, daha ilk bakışta orta sınıf mensupları tarafından kullanıldığı hakkında fikir veriyor. 
Ev dekorasyon başlığı altında, Anıttepe semtinde 93 kayıt mevcut. Ayrancı’da 362, Bahçelievler’de 399 kayıt var. Bu veriler, orta sınıfa mensup bireylerin e- ticaret fırsatlarını değerlendirme imkân ve potansiyeline kanıt oluştursa da işin gerçeği, konforunu büyük ölçüde kaybeden orta sınıfın, eskiden yardım sever duygularla bedelsiz verdiği ikinci el eşyalardan gelecek parayı vazgeçilebilir bulmaması… 

Editör: Ramazan Atabey