Orhan GÜRDİL
Türk sanat müziğinin tiz sesli sanatçısı Safiye Ayla, ünlü bir şarkıcı olmasının ötesinde mal varlığını Türk Eğitim Vakfı’na bağışlayan muhteşem bir hayırseve...
Orhan GÜRDİL
Türk sanat müziğinin tiz sesli sanatçısı Safiye Ayla, ünlü bir şarkıcı olmasının ötesinde mal varlığını Türk Eğitim Vakfı’na bağışlayan muhteşem bir hayırseverdir. Atatürk'ün de sevgisini kazanmış olan Safiye Ayla’yı ne yazık ki genç nesil tanımamaktadır. Yaşamı, sanat yeteneği ve hayır amaçlı verdiği sayısız konserleri, Türk sanat müziği tarihine adını “muhteşem bağışçı” olarak yazdırmıştır.
Safiye Ayla, 1907 yılında İstanbul’un Kadırga semtinde dünyaya geldi. Sanatçı ne yazık ki hayata yokluk içinde başladı. Babası Hafız Abdullah Bey’in ardından Osmanlı sarayına Suudi Arabistan’dan getirilen annesi Seyide Hanım’ın ölümü ile kimsesiz kaldı. Yetim kalan Safiye, Çağlayan’da bulunan darüleytama bırakıldı. Burası kimsesiz çocukların bakımının yapıldığı bir yerdi. Safiye, burada ilkokulu bitirdi. Bursa Milletvekili şeyh servet Efendi tarafından evlatlık alınan sanatçı; Bursa, Konya ve Adana gibi illerde bulunan muallim mekteplerinde eğitimini sürdürürken piyano dersleri alıp sesinin güzel olduğu anlaşılınca okuldan ayrıldı. Çeşitli hastalıklarla mücadele ederken Eyüp’te bir ilkokulda öğretmen yardımcılığı görevi buldu. Devrin ünlü isimleri Eyyubi Mustafa Efendi, Yesari Asım Bey'den dersler aldı. İlk plağını 1930 tarihinde Colombia Plak şirketinde yaptı. “Sevda yatan gözlerin” ve “bekledim de gelmedin” sözleri ile başlayan Yesari Asım Bey’in bu şarkıları ile Safiye Ayla, bir anda İstanbul’da meşhur oldu. Darüttalim-i Musiki Heyeti’nin konserlerinde sahneye çıktığı için öğretmenlik görevine son verilen Ayla, gazinolarda çalışmaya başladı. Bu arada Hafız Ahmet Irsoy, Selahattin Pınar, Saadettin Kaynak ve udi Nevres Bey gibi devrin müzik üstatlarından dersler aldı. Küçük Çiftlik Parkı ve Mulen Ruj adlı gazinolarda solist olarak sahneye çıktı. Safiye Ayla, artık bir öğretmen değil, tiz sesi ile en zor şarkıları ve yanık türküleri icra eden ünlü bir solist olmuştu. “Çile bülbülüm” adlı şarkısı ile ünü yurdun dört bir tarafında yayıldı.
ATATÜRK'ÜN İLGİSİNİ ÇEKTİ
1932 yılında İstanbul Vali Yardımcısı Nuri Bey’in evinde verdiği davetin şeref konuğu, Gazi Mustafa Kemal Paşa idi. O yıllarda Safiye Ayla ise sesi ve Sadettin Kaynak’ın ulusal kurtuluş savaşını konu alan “yanık Ömer” adlı bestesini okuyarak şöhretine şöhret katıyordu. Nuri Bey, bu davetinde bir konser vermesi için Safiye Ayla’yı saz ekibi ile evine davet etmiştir. İlk kez Mustafa Kemal’in önünde şarkı söyleyen sanatçı, programın sonunda “yanık Ömer”i tiz sesiyle icra edince Mustafa Kemal duygulanmıştır. Eseri tekrar okuması için Safiye Ayla’ya rica eder. Ayla, gururlanarak yaşlı gözlerle “yanık Ömer”i tekrar okur. Büyük alkış alan sanatçıya Mustafa Kemal, “Safiye, çok güzel yorumladın, teşekkür ederim. Bu türküyü bir operada söylemeni çok isterim. Bunu başarırsın. Beni çok mutlu edersin” der. Safiye Ayla, Ata’nın ölümünden sonra büyük önderin bu isteğini yerine getirir. Muammer Sun’un yönetiminde Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası eşliğinde “yanık Ömer”i çok sesli olarak okur.
Safiye Ayla, sayısız hayır amaçlı konser vermiş, hiçbirinden ücret almamıştır. Üstelik herkesten sakladığı kişisel yardımlarda da bulunmuştur. Nazım Hikmet Bursa cezaevinde tutukluyken ünlü şaire de yardımcı olduğu biliniyor. İstanbul ve Ankara radyolarında verdiği konserlerle yurt içinde ve yurt dışında ünlü bir ses olan sanatçı, beş yüzün üstünde plak doldurdu. Plakları hep satış rekorları kırdı. Bir ara “İstanbul Belediye Konservatuarı İcra Heyeti”nde görev yaptı. Sanatçı burada Hz. Muhammed'in soyundan gelen son Mekke şerifi Vezir Ali Haydar Paşa’nın oğlu Bestekar Şerif Muhittin Targan ile 8 Nisan 1950 de tanıştı ve evlendi. 17 yıl süren bu mutlu evlilik, 1967 yılında Şerif Muhittin Targan’ın vefatıyla son buldu. Safiye Ayla, gazino çalışmalarına son verip sadece ayda bir Saray Sineması'nda sevenleriyle buluşma konserleri verdi. 1974 tarihine kadar süren bu çalışmaları Atatürk anısına, “Türk Kültürüne Hizmet Vakfı” yararına 1987 yılında İstanbul'da Atatürk Kültür Merkezi'nde verdiği konserle noktaladı. Tiz sesli sanatçı “seninle doğan güldür bu gönül” ve “aşk yaprağına konarak koza öresim gelir” adlı şarkıların da bestekarıdır.
1942 yılında Rey Kardeşler'in “alabanda” revüsünde Kraliçe Mimoza rolünü canlandırdı. 1968 yılında tüm mal varlığını Türk Eğitim Vakfı’na bağışlayan ünlü ses, 14 Ocak 1998 tarihinde hayata gözlerini yumdu. Cenazesi Zincirlikuyu Mezarlığı’nda defnedildi.
TANIDIĞIM SAFİYE AYLA
Sivas Lisesi’nde eğitim yaptığım yıllarda okul aile birliği ünlü sanatçıyı bir konser vermesi için Sivas’a davet etmişti. 2. Dünya Savaşı’nın son yıllarında geçim mücadelesi içindeki toplum, Ayla’nın Tan Sineması’ndaki konserine ilgi göstermemişti. Biletler elde kalmıştı. Okul aile birliği Ayla'yı bir salonda ağırlamak zorunda kalmıştı. Hayırsever sanatçı ne ücreti ne de yer için hiç zorluk çıkarmamıştı. Ben o yıllarda gazeteciliğe hevesli bir genç olarak Ayla’nın kaldığı “Türkeş” adlı oteli ziyaret etmiş, kendisiyle uzun süre sohbet etmiştim. Bu arada rahmetli annemin zeytinyağlı yaprak sarması pek meşhurdur. “Eli boş gidilmez” diyerek Safiye Ayla’ya da annemin meşhur yaprak sarmasından bir tabak götürdüm. Sanatçı yaprak sarmasını öyle beğendi ki “utanmasam daha yok mu diyeceğim” dedi. Ben; gazeteci heveslisi, “Safiye Ayla, Sivas'ta umduğunu bulamadı” diye haberini yazdım. Ayrıca sanatçıyı öven pek çok cümle de kullanmıştım. Sivas'ta günlük yayın yapan bir gazetede çıkmıştı. Aradan yıllar geçti. Ben tahta bir valizle Ankara’ya gelmiş tanınmış bir gazeteci olup evlenmiştim. Türkiye Kızılay Derneği, Ankara’nın o tarihte en ünlü oteli olan Büyük Otel’de Safiye Ayla’ya bir konser düzenlemişti. Gazeteci eşim ve ben, o gecenin onur davetlisi olarak protokol masasında oturmaktaydık. Safiye Ayla, zengin bir saz topluluğu eşliğinde birbirinden güzel şarkılarını icra ederken gözü bir ara bizim masaya ilişti. Elindeki seyyar mikrofon ile masamızın önüne kadar geldi ve gözümün içine bakarak şarkısının bir bölümünü okudu. Konser sonrası Safiye Ayla için otelde bir akşam yemeği verilecekti. Vakit hayli ilerlemişti. Biz başkandan müsaade istediğimiz sırada karşımıza çıkan Ayla’nın “yanılmıyorsam sen Sivas'ta bana yaprak sarması getiren gazetecisin” demesi, çevremizdeki herkesi çok şaşırtmıştı. Bunun üzerine Safiye Ayla'nın yemeğine katılıp ünlü sanatçıyla yemek boyu sohbet etmek imkânı buldum. Beni hatırlaması ve yaprak sarmasının tadını unutmaması karşısında sanatçının zarafetine ve zekasına hayran kalmıştım. Türk sanat müziğinin usta yorumcusu Safiye Ayla ile bir kez de İstanbul’da Tarabya Oteli’nin plajında karşılaşmış ve eşimle birlikte otelin restoranında bir akşam yemeği yemiştik. Kibarlığı, düzgün Türkçe ifadeleri ve geniş kültürü ile Safiye Ayla, Türk sanat dünyasının unutulmaz, emsalsiz bir örneğidir. Yaptığı muhteşem bağış ile yüzlerce genç öğrenci onun sayesinde yurt içinde ve yurt dışında eğitim görmektedir. Mekânın cennet olsun, muhteşem hayırsever…