Deniz Ali Tatar
Ankara’da "ciğerin en geç bozulduğu yer" olarak anılan Abidinpaşa tepesine bulunan ve Cumhuriyet yıllarında Türk ordusunun subay ihtiyacını karşılayıp Sınıf-i Muhtelife Zabit Namzetleri Talimgâhına ev sahipliği yapan Abidin Paşa Köşkü, yenilenerek ziyaretçilere açıldı. Çankaya Belediyesi tarafından Ankara Kulübü Derneği’nden kullanım hakkı alındıktan sonra müzeye dönüştürülmesine karar verilen köşk, artık “Abidin Paşa Köşkü: Milli Mücadele Müzesi” adını taşıyor. Çankaya Belediye Başkanı Alper Taşdelen’in girişimiyle açılan müze, Milli Mücadele dönemine teknolojik bir bakış açısı sunuyor. Bu noktada Ankara’da da bir ilk olan Abidin Paşa Köşkü: Milli Mücadele Müzesi’nde dair Müze Müdürü İlyas Can Hergül, 24 Saat’e değerlendirmelerde bulundu.
“Burayı yaşayan bir kültür noktası haline getirmeyi amaçlıyoruz”
Abidin Paşa Köşkü’nün 1994 yılında devletten satın alınıp kültür varlığı olarak tescil ettirildikten sonra, 2005 yılında Ankara Kulübü Derneği’ne kullanım hakkı olarak sunulduğunu söyleyen Hergül, “2022 yılında Çankaya Belediyesi, binanın kullanım hakkını Ankara Kulübü Derneği’nden alıyor. Belediye de, meclis kararıyla burayı Milli Mücadele temalı bir müzeye dönüştürmeye karar veriyor. 1,5 yılı bulan çalışmalar sonucunda, her şeyimizi tamamladıktan sonra 20 Ocak’ta müzemizi açtık” dedi. Şehir dışından gelen birçok turistin de müzeyi ilgi gösterdiğini söyleyen Hergül, “Emekli amiraller ve generalleri, hukuk dünyasından isimleri, emekli savcıları ve profesörleri ağırladık. Okullardan da yavaş yavaş toplu ziyaretler başladı. Bizim amacımız en başından beri, burayı yaşayan bir kültür noktası haline getirmek. Müzeciliğin çok ötesinde ve kendimizi geliştirerek bir müze hazırladık. Çankaya Belediyesi olarak bunca vizyonu gerçekleştirdikten sonra bundan sonraki vizyonumuzda da olumsuz bir şey yapmamaya gayret ediyoruz. Abidin Paşa Köşkü’nün yaşayan bir müze olması için elimizden gelen her şeyi yapmaya çalışıyoruz” diye ekledi.
Abidin Paşa Köşkü’nün ilk olarak talimgah olarak kullanıldığına değinen Hergül, 16 Mart 1920’de İstanbul’un işgali ile başlayan süreçle, Kuleli Askeri Lisesi ve Harbiye Lisesi öğrencileri, okullarından oluyor. Milli Mücadele Dönemi’nde de Ankara’ya gelen öğrenciler, ilk olarak Cebeci Hastanesi’nin bir katına yerleştiriliyor. Ancak oraya sığmadıklarını, ziyaret esnasında Mustafa Kemal Paşa fark ediyor. Yaveri Rüsuhi Bey’e talimat veren Paşa, genç subay adaylarının eğitimlerinin devam etmesi gerektiğini ve yeni yere yerleştirilmeleri gerektiğini söylüyor. Bu noktada Abidin Paşa Köşkü, Temmuz 1920’de talimgah olarak subay adaylarına açılıyor ve ilk mezunlarını Kasım ayında veriyor” diye özetledi.
“Anıtkabir’i ziyaret eden turistlerin ikinci durağının müzemiz olmasını istiyoruz”
Hergül, müzeye dair gelecek planlarından da şu şekilde bahsetti: “Müzemizin açık hava avantajı da var. 360 derece açık hava sergileri, paneller, konuşmalar, sempozyumlar ve çocuk etkinlikleri gibi şeyler de yapmayı hedefliyoruz. Yaz aylarına doğru bu tarz planlarımız da var. Ulaşımı kolay bir bölgede olduğumuz için avantajlıyız. Anıtkabir’i ziyaret eden turistlerin ikinci durağının Abidin Paşa Köşkü Milli Mücadele Müzesi olmasını istiyoruz. Çünkü bizim burada anlatmaya çalıştığımız, bilinmeyen geçmişi bir kültür durağı aracıyla keşfettirmek. Abidinpaşa semtinin mesela Abidin Paşa’dan geldiğini bile yeni yeni biliyor birçok kişi. Ayrıca Milli Mücadele döneminde yani 1920 Temmuz’unda, İstanbul’daki okulları işgal edildikten sonra Ankara’ya gelen Askeri Lise ve Harp Akademisi’nde okuyan genç Harbiyelilerin, Mustafa Kemal Paşa emriyle burayı talimgah olarak kullandıklarını öğrenenler de çok şaşırıyor. Bu nedenle, yeni öğrenilen ve önemi yeni olarak halkımıza arz edilmeye başlanan bir merkez olduğumuz için, bu bizim için bir avantaj. Ama aynı zamanda çok fazla çalışmamız gerektiğini gösteren bir durum.”
“Müzeler dijitalleşiyor"
İletişime geçtikleri kurumların da katkısının olduğunu söyleyen Hergül, vatandaşlardan gelen katkıların da önemli olduğunu söyledi. Ankara’daki diğer müzelerle ve üniversitelerle de çalışmalar yapmayı planladıklarını belirten Hergül, ilkokulların da ziyaretlerine açık olduklarını ve öğrencilerin interaktif yaklaşımının önemli olduğunu belirtti. Müzenin dijital olması ile ilgili hem olumlu hem de olumsuz eleştiriler aldıklarını da söyleyen Hergül, “Müzedeki dijital öğeler konusunda eleştiriler de aldık. Ama bence haksız eleştirilerdi, çünkü artık müzecilik gitgide dijitalleşen bir hale geldi. Müzeyi ziyaret edenler interaktif ekranlara dokunduklarında ve ilgi görsellerle karşılaştıklarında, oldukça büyüleniyorlar. Ayrıca isimlerin yanındaki o interaktif noktalara dokunduklarında, karşılarına canlandırma olarak o kişi de kendini ve dönemini anlatıyor. Böylece daha farklı ve teknolojik bir yaklaşımla müzemizden bilgi alıyor ziyaretçilerimiz" dedi.
Müzedeki dijital ekipmanlar konusundaki çalışmalardan da bahseden Hergül, “Teknolojik konusunda anlaştığımız firma, gerekli altyapı kurdu ve müzede gördüğünüz tüm teknolojik aletlerin yapımını sağladılar. Gördüğünüz interaktif ekranlardan vitrinlere, sunumlardan slayt screen uygulamalarına, hologram çalışmaları ve gösterim odalarındaki filmlere kadar hepsini, son teknolojik alt yapıyla hazırlandı. Canlandırmalar konusunda da, hazırladığımız metinlerle Devlet Tiyatrosu sanatçısı oyuncularıyla çalıştık. Ziyaretçilerimizin çoğu, gezdiği pek çok müzeden daha teknolojik bir yapıyla karşılaştıklarını söylüyorlar” dedi.