Kültür-Sanat

Gurbetçi arkeolog, Zile'nin kerpiç evlerini geleceğe taşımanın uğraşını veriyor

- Yurt dışında edindiği mesleki deneyimini köyündeki ata yadigarı kerpiç evleri ayakta tutabilmek için kullanan arkeolog Bilgehan Köhler: - "Kerpiç evlerin ne kadar değerli olduğunu bir kez daha kendi insanlarımıza anlatıp, UNESCO'ya dahil etmek istiyoruz" - "Betonarme yapıyı imal etmesi hem pahalı hem de kırıldığında onu kullanamıyorsun. Kerpiç hem ekonomik oluyor hem de yenilemesi kolay. Aslında batıda buna 'geleceğin malzemesi' deniliyor"

Abone Ol

KAYSERİ (AA) - MURAT ASİL - Almanya'da doğup büyüyen 55 yaşındaki arkeolog Bilgehan Köhler, Kayseri'deki köyünde bulunan tarihi kerpiç evleri geleceğe taşımanın uğraşını veriyor.

Develi ilçesinin kırsal mahallesi Zile'den 1967 yılında Almanya'ya giden öğretmen anne ile işçi babanın kızı olarak dünyaya gelen, eşinin işinden dolayı da birkaç yıldır İsviçre'de yaşayan Köhler, kılık kıyafetinden yaşam tarzına Türk-İslam kültürünü yaşatmaya çalışıyor.

Yurt dışında akademik kariyeri olmasına rağmen köyünden kopamayan ve her fırsatta Zile'ye gelen Köhler, başta anneannesinin evi olmak üzere 3 kerpiç evi satın alarak restore ettirdi ve Türkiye'ye geldiği dönemlerde bu evlerde yaşamaya başladı.

Köhler, Rumlar ve Türklerin tarih boyunca birlikte yaşadığı Zile'deki 100'e yakın kerpiç evin korunması ve gelecek nesillere aktarılması için çaba sarf ediyor.

Arkeolog Bilgehan Köhler, AA muhabirine, dünyanın birçok ülkesini görme imkanı bulduğunu ama Zile'nin dünyada eşi benzeri olmayan bir köy olduğunu söyledi.

Annesinin hayatında çok önemli bir yere sahip olduğunu ve kendisini memleket sevgisiyle yetiştirdiğini belirten Köhler, "Almanya'da doğdum ve hayatım boyunca orada yaşadım. Annem her yaz tatilinde bizi köye gönderirdi. Ondan dolayı bağlantılarımız hep iyiydi. Anneannemler Ankara'da kalıyordu ama tatillerde hep Zile'deydik. Burada çok maceralarım oldu." dedi.

Roma tarihi üzerine doktora yaptığını, Almanya'da önemli kazılarda bulunduğunu ve müzecilik alanında çalıştığını anlatan Köhler, şöyle devam etti:

"Bizim köylerimiz çok özel. Zile bu yörenin en enteresan köyüdür. Kerpiç mimarisi bir numara. Arkeolog olduğum için bazı konularda çok hassasım, özellikle tarih korumasında. Burada en kıymetli, en güzel şeylerimiz Zile'de yok ediliyor. Buna çok üzüldüm. Halk 'zaten bu ev yıkılacaktı' diyor ama Avrupa'da duvar bile olsa korunuyor. Biz de bu evlerin korunması için Nuh Naci Yazgan Üniversitesi ile temasa geçtik ve eylülde kerpiç kongresi yapacağız. Kongreye Amerika'nın bir üniversitesinden şehirleşmeyle ilgili çalışma yapan profesör arkadaşımı getireceğim. Kerpiç evlerin ne kadar değerli olduğunu bir kez daha kendi insanlarımıza anlatıp, UNESCO'ya dahil etmek istiyoruz."

- "Türk-İslam kültürüyle yetiştik"

Köhler, Anadolu'nun zengin bir kültürünün olduğunu, buna sahip çıkılması gerektiğini vurguladı.

Annesinin Ankara Kız Lisesi'nde Almanca ve Latince okuduğunu dile getiren Köhler, "Onun üzerine 1967'de Almanya'ya davet edildi. Almanya'da üniversite okudu. Orada öğretmen oldu ve Türk çocuklarına ders verdi. Din, Almanca, felsefe derslerine girdi. Alman çocuklarına da Türkçe öğretti. Annem Almanca ve Latince üzerine çalışmasına rağmen, İslam kültürüne yöneldi. Biz de Türk-İslam kültürüyle yetiştik. Bu bağlantıyı hiç koparmadık." ifadesini kullandı.

- Dünyada yenilenebilir malzemeler ön planda

Dünyada maliyetlerden dolayı yenilenebilir malzemelerin ön planda olduğunu ve batıda inşaat alanında kerpiç üzerine çalışmaların başladığını dile getiren Köhler, şunları kaydetti:

"Kerpiç batıda önem kazanıyor. Betonarme yapıyı imal etmesi hem pahalı hem de kırıldığında onu kullanamıyorsun. Kerpiç hem ekonomik oluyor hem de yenilemesi kolay. Aslında batıda buna 'geleceğin malzemesi' deniliyor. Beton bitti, kerpiç geliyor onu unutmayalım. Batıda üniversitelerde bu konu harıl harıl araştırılıyor. Biz bunu gözümüzden kaçırmayalım. Türk kültürüne sahip ve çok şık bir hayat. Köyde bunu görüyorum. Onun için milli kültürümüzü elimizde tutmak istiyoruz. Güzel bir kültürümüz var, anlamak ve anlatmak gerekiyor. Başımda yazmam ve üzerine tasarladığım örtüyle dünyanın her yerinde geziyorum, Türk milli kıyafetlerini yansıtıyorum. Onu da yaşıyorum. Türk kültürü o kadar güzel merhametli bir kültür ki bundan uzaklaşmamamız lazım."