İstanbul’da yaşayan Afganistan ve Suriyeli göçmenlerin sağlık ve eğitime erişmekte yaşadıkları sorunlar devam ediyor. MEB’in 2022 yılı verilerine göre, eğitim çağındaki bir milyon 124 bin göçmen çocuğun yüzde 35’i eğitimden yoksun
BERNA KİŞİN- Savaş bölgelerinden kaçarak Türkiye’ye gelen, son 11 yılda sayıları dalga dalga artarak “milyonlara” ulaşan göçmenlerin, sağlık ve eğitime erişimi konusunda herhangi bir iyileşme söz konusu değil. Sağlık ve eğitim, temel insan hakkı olarak kabul edilmesine rağmen, genellikle vatandaşlık hukuku ile sınırlı. Göçmenler sınır dışı edilme korkusuyla ve hastalıkla burun buruna yaşarken, binlerce göçmen çocuk eğitimden yoksun kalıyor. Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) 2022 yılı verilerine göre, eğitim çağında bulunan bir milyon 124 bin göçmen çocuğun yüzde 35’i eğitim göremiyor. Yaklaşık 4 milyon göçmenden ise kaçının ücretsiz sağlık hizmetine erişebildiğine dair yetkili makamlardan ilgili bir açıklama bulunmuyor. Göç edenler, sağlıksız yaşam koşullarının yanı sıra sağlık hizmetlerinin sunumu ve alımında ciddi sorunlar yaşıyor. Geldikleri yerlerdeki sağlık sigortası kapsamına girmemeleri ve işsizlik nedeniyle sosyal güvenliklerinin olmaması, sağlık kurumlarından yararlanamamayı beraberinde getiriyor. Ayrıca göçmenlerin, sağlık hizmetine ulaşılabilirliğinin sınırlı olduğu ve ciddi maddi sıkıntı yaşadıkları biliniyor. Ülkelerindeki savaş dolayısıyla Türkiye’ye zorunlu göç yapan göçmenlerle sağlığa ve eğitime erişimleri hakkında konuştuk. Anne sağlıktan, çocuk eğitimden yoksun! Suriye’de yaşanan çatışmalardan dolayı 10 yıl önce ülkesini terk etmek zorunda kalan Bennazir A.Ö., kronik astım hastası olduğunu ve düzenli tedaviye ihtiyacı olduğunu belirtti. Türkiye’ye geldiğinden beri neredeyse hiç tedavi olamadığına işaret eden A.Ö, yaşadığı sıkıntıyı şöyle özetledi: “İlk geldiğim senelerde hiç Türkçe bilmediğim için dil problemi yaşadım. Bir gün büyük bir astım krizim tuttu, eşim beni hastaneye götürdü. Tedavi olduktan sonra 3 bin TL kadar bir fatura çıkarttılar. Bu faturayı imzalamamızı söylediler. Mecbur imzaladık. İmzaladıktan sonra bize dediler ki ‘Bu ödemeyi yapmadan ülkeden çıkamazsınız.’ Sonra uzun seneler gitmedim hastaneye. Çok kötü olduğum zamanlarda da gidemedim.” Biri 16, diğeri 25 yaşında iki çocuğu olduğunu söyleyen A.Ö., sözlerini şöyle sürdürdü: “Biz Türkiye’ye geldiğimizde kızım 6, oğlum 15 yaşındaydı. Eşimin tek bacağı yok, çok genç yaşta çalıştığı yerde makinaya kaptırarak kaybetmiş. O yüzden ağır işlerde çalışamıyor. Buraya göç ettiğimizde oğlum çalışmak zorunda kaldığı için okula devam edemedi. Kızımı da ancak 10 yaşında yazdırabildik okula. Çok denedik ama kimlik yok, vatandaşlık yok, statü yok diyerek geri çevirdiler. Biz kendimiz okuma-yazma evde öğretmeye çalıştık arkadaşlarından geri kalmasın diye. Şimdi ortaokula gidiyor, dersleri iyi ama devlet okuluna gitmesine rağmen çok fazla masraf oluyor. Her şey pahalı ama elden ne gelir mecbur okutuyoruz kız çocuğu okuması lazım. Ben de ayda bir iki ev temizliğine gidiyorum destek olmaya çalışıyorum.” Sınır dışı edilmek mi korkutucu, hastalığa yakalanmak mı?.. Afganistan’dan 3 yıl önce Türkiye’ye göç eden bir başka göçmen Nagham Z. Bir fabrikada, kayıtsız işçi olarak çalıştığı için Sosyal Güvenlik Sigortası (SGK) olmadığını bildirdi. Birkaç kez hastalandığını ve bu dönemde hastaneye gitmeden eczaneden ilaç yazdırdığını anlatan Z., durumuna ilişkin şunları söyledi: “SGK olmadığım için en ufak bir muayenede yüklü miktarlarda para isteniyor. Ben gündelik çalışan bir işçiyim. Hastalandığımda 2-3 gün işe gidemiyorum. Bir de hastaneye para versem yiyecek ekmek alamadığım için daha çok hasta olup daha uzun yatmak zorunda kalırım. Ailem Afganistan’da kaldığı için burada çalışıp aldığım 3 kuruşu bölüştürüp onlara da yolluyorum. Annem, anneannem, 5 kardeşim bir evde yaşıyorlar. Evde benden para bekleyen 7 boğaz var.” 3 Afgan göçmenle aynı pansiyon odasını paylaştığını ve hastalandıklarında çözümü internetten aradıklarını sözlerine ekleyen Z., konuşmasını şöyle tamamladı: “Sınır dışı edilmek mi daha korkutucu, hastalığa yakalanmak mı bilmiyorum. Birimiz hastalandığında diğerimiz internetten çözüm arıyoruz. Sayıyla meyve alıyoruz. Hasta olan arkadaşımıza, eczaneden ağrı kesici, soğuk algınlığı ilaçları alıyoruz. Kış sert geçmesin diye dua ediyoruz çoğu zaman. Bir arkadaşımızın annesi böbrek hastası, diyalize girmesi gerekiyor ama bunun altından kalkabilmesi için gece-gündüz 1 saat bile uyumadan çalışması lazım. Bunun gibi birçok göçmen var, tanık oluyorum. Şimdi bu insanlar, ölmemek için savaştan kaçıp bir ülkeye sığınıyor ama o ülkede sağlık hizmeti alamadığı için yine ölümle göz göze diz dize kalıyor. Göç etmişiz ama aslında edememişiz. Resmiyette ülkemizdeyiz, beden olarak Türkiye’de.” Kimlik yoksa okul da yok… İki yıl önce Afganistan’dan göç eden Güssam H. H. ise, okul çağında olan 3 çocuğunun okula gidemediğine dikkat çekti. 9 yaşındaki kızının yeni yeni okuma yazma öğrendiğini sözlerine ekleyen H.H, “Biz kendi çabalarımızla okuma yazma öğrettik ama zor oluyor. Kimlik olmadığı için okula yazdıramıyoruz. Başvuruyoruz ama geri çeviriyorlar. Çocuklarım okula gitmek için sürekli ağlıyor. Sokakta okula giden çocukları gösterip ‘Herkes okula gidiyor biz de gidelim’ diyorlar. Bugün yarın diyerek oyalıyoruz. Çocuklarımız okumak, okula gitmek istiyor” diye anlattı yaşadıklarını.
Editör: Ahmet Ertüm