Kenan Özgür Sevimli / Gaziantep

Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler (Reporters sans frontières - RSF) örgütünün hazırladığı 2024 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde Türkiye, 180 ülke içerisinde 158’inci sırada yer aldı. 2023 yılında 165’inci sırada olan Türkiye, basın özgürlüğünde zor bir konumda. 

2015 yılında yeni medya yayıncılığı ve gazetecilerin yaşamına odaklanan, daha iyi bir sektör için çözümler öneren Journo sitesinde 2023 yılında Türkiye’de 23 bin 306 kişinin gazetecilik yaptığı yayımlandı. Ayrıca 201 gazeteciyle görüşülerek elde edilen verilere göre, dava veya soruşturma açılan gazeteci sayısı 77 oldu. Gazetecilere yönelik yapılan suçlamaların başında hakaret, halkı kin ve düşmanlığa tahrik, örgüt propagandası, polise mukavemet gibi konular gelirken; haber takibi sırasında gözaltına alınan gazeteciler, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet suçlamasıyla yargılanması ön plana çıkıyor. Haberin yayımlandığı Şubat 2023’te, ülkedeki tutuklu gazeteci sayısının 44 olduğu bilgisi yer aldı. 21 Mayıs 2024’te, Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği’nin (MLSA) sitesinde güncellenen bilgilere göre ise bu sayının en az 24 olduğu belirtildi. 

Türkiye’de gazeteciler, mesleklerini icra ederken çeşitli baskı, yıldırma ve zorluklara maruz bırakılıyor. Bağımsız ve bir kuruma bağlı çalışan gazetecilerden Furkan Tunçdemir, Rojan Mamo ve Gizem Sezer ile yaşadıkları zorluklara ilişkin konuştuk. 

“Fiziksel şiddet tehditleri bazen pratiğe de yansıyabiliyor” 

Furkan Tunçdemir Van12 yıldır yerel ve ulusal gazete, dergi, TV, haber sitesi gibi basın organlarında gazetecilik yaptığını belirten Furkan Tunçdemir, baskı altında çalışmak zorunda kaldığına dikkat çekerek, “Hükümetler, eleştirel haberleri susturmak için sansür gibi yasal kısıtlamaları bir sopa gibi kullanabiliyorlar” dedi.

Gazetecilere yönelik tehdit, gözaltı ve dava işlemlerinin uygulandığını öne süren Tunçdemir, şunları söyledi:  

“Kolluk, haber takibi yapan gazeteciyi gözaltına alabiliyor. Sahada, bu uygulamaların yüzlercesine maruz kaldık. Hâlâ da kalmaya devam ediyoruz. Buna karşılık, herhangi bir haberiniz için onlarca yıl ceza alabilirsiniz. Hak odaklı habercilik kapsamında işçileri, emekçileri işlediğimiz haberlerden sonra patron tehditleriyle de karşılaştığımız oluyor. Fiziksel şiddet tehditleri bazen pratiğe de yansıyabiliyor. Buna ek olarak ‘dava açacağım’ tehditleriyle de sıkça karşılaşıyoruz.

Gazetecilik, burada ideal koşullarda yaşam olanağı sağlayacak kadar ekonomik getiri sunmuyor, emeğimizin karşılığı alınamıyor. Gazeteciler, sıklıkla düşük ücretle çalıştırılıyorlar. Bu durum, gazetecilerin mesleki motivasyonları ve işlerine odaklanma yeteneklerini olumsuz etkileyebilir. Serbest gazeteciler için durumun daha zor olduğunu söylemek mümkün. Bunlara ek olarak, yasalarda tanımlanan basın kartına erişememek, sosyal medya haberciliğinin yaygınlaşması, teknik anlamda kaynak kısıtlamaları da karşılaştığımız zorluklardan bazıları.”

“Sermaye ve medya ilişkisi hiç olmadığı kadar derinleşti”

2015 yılında “Twitter” üzerinden Diyarbakır’da yaşanan toplumsal olayları yayınlayarak gazeteciliğe başladığını anlatan Rojan Mamo, gazetelerde muhabirlik, editörlük, genel yayın yönetmenliği yapmış. Mamo, yaşadıkları sıkıntılar konusunda şöyle konuştu:

Hasta yakınının yaşamdan kopardığı Dr. Ekrem Karakaya, Konya'da anıldı Hasta yakınının yaşamdan kopardığı Dr. Ekrem Karakaya, Konya'da anıldı

“Gazeteciler, açlık ve ilkesizlik arasında sıkıştırılmış durumda. Hem ana akım medyada hem de öteki mahallenin medyasında, meslek ilkelerini uygulamak oldukça güç. Hiçbir gazete ya da televizyon, kendini amorti edemiyor. İlkeli bir yayıncılık yapmanın bedeli, temel ihtiyaçlarınızı bile karşılayamayacağınız bir yaşam. Kimi gazeteciler, editöryal bağımsızlığını, geçinebileceği bir maaşa tercih etmek zorunda bırakılıyor. Sermaye ve medya ilişkisi hiç olmadığı kadar derinleşti. İki kişinin oluşturduğu bir internet gazetesi bile kendi sermayedarını yarattı. Bu şartlarda açlığı göğüsleyip ilkesel bir gazetecilik yapmaya çalışanların payına da iktidar baskısı, sürgünler ve hapishaneler düştü.” 

Gazetecilik öğrencileri, sigortasız ve düşük ücrete çalıştırılıyor

Çeşitli yerel medya kuruluşlarında gazetecilik yapan Gizem Sezer ise, “Gaziantep’te ve diğer şehirlerde gazeteciliğin, muhabirliğin en belirgin sorunu, medya patronlarıyla şanssız ilişkisi” diyerek sözlerini şöyle sürdürdü:

“Her istediği haberi yapma özgürlüğü vaat edilen gazeteciler, birtakım süzgeçlerden geçerek medya patronunun sansürüne uğruyor. Genelde bu soruna yerel medyada, yani ulusal medyanın damarlarında karşılaşılıyor. Haberi, istediğin şekilde doğru ve tarafsız olarak ele alamıyorsun. Buna ek olarak patronlar, kadınların araba kullanamayacağını ya da uzak bir yere habere gidemeyeceğini düşünerek, tercihlerini genelde erkek gazetecilerden yana kullanıyorlar. Bu durum, cinsiyetçiliği ve eşitsizliği de beraberinde getiriyor. Ayrıca hem çalışıp hem eğitim hayatına devam eden gazetecilik öğrencileri olarak, sigorta ve düşük ücret sorunuyla karşılaşıyoruz. Mezun olmadan sigorta yapmayan, düşük ücretler vaat eden ve diğer haklardan yoksun bırakan yerel medya kuruluşları, gazetecilik faaliyetini yürütmek isteyen genç adayları meslekten uzaklaştırıyor.” 

Editör: Web Editör