Mavinin ressamı: İlhan Aydan

Cemre Polat

Okul müdürlüğünün yanı sıra ressamlık mesleğini sürdüren İlhan Aydan, doğada gördüklerini sadeleştirip yalın bir dille anlatıyor. Eserlerinde ağırlıklı olarak mavi ve tonlarını kullanan Aydan, insana dair olan her şeyi minimum ölçüde kullanarak güçlü kompozisyonlar yaratıyor. Özellikle deniz temalı resimleri, izleyicilere sadece bir manzara sunmanın ötesine geçip doğayı ve yaşamı anlamalarına yardımcı oluyor.

Yalova’da deniz kenarında yaşayan ressam, gördüğü manzaraları hafızasına işlediğini, aklında kalanları birleştirerek izleyicilerine aktarmak istediğini söylüyor…

İşimin gücüm budur benim

Gökyüzünü boyarım her sabah

Bursa'daki tarihi mevlevihanede "751. Vuslat Yıl Dönümü Sema Mukabelesi" icra edildi

Hepiniz uykudayken

Uyanır bakarsınız ki mavi

Deniz kimi zaman yırtılır

Bilmezsiniz kim diker

Ben dikerim

Orhan Veli Kanık

Sanat yolculuğunuz nasıl başladı?

25 yıldır resim çiziyorum. Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim bölümünden mezun olduktan sonra resim çalışmalarına başladım. Başlarda daha soyut ve geometrik şekiller üzerinde çalışıyordum fakat Yalova’ya taşındıktan sonra denizle olan ilişkim başladı ve eserlerimde minimal değerlere daha fazla yer verdim.

Eserlerinizde mavi tonlarını kullanmanızın sebebi nedir?

Mavi rengin insanlar üzerinde sakinleştirici ve huzur verici bir etkiye sahip olduğunu düşünüyorum. Genellikle gökyüzü ve denizle ilişkilendirildiği için zihni rahatlatıyor. Aynı zamanda güven ve sadakat duygularını da güçlendirdiği biliniyor. Mavinin çoğu insan için rahatlatıcı ve güven verici bir renk olduğunu düşünüyorum.

Evim deniz kenarında olduğu için denizle iç içe yaşıyorum ve bu durum doğal olarak resimlerime yansıyor. Bulunduğum yerin manzaralarını, yaşantımı dışarıdaki insanlara aktarmak istiyorum. Deniz manzaraları, aslında benim kendi manzaralarım.

İstanbul'un sizin için özel bir yeri var gibi görünüyor. İstanbul’u nasıl resmediyorsunuz?

İstanbul çok büyük ve karmaşık bir şehir. Ancak onun içinde bazı duygular var; örneğin, martısız İstanbul olmaz. Martı, umudun sembolüdür. Tarihî yarımada olmadan İstanbul olmaz… İstanbul’un naif noktalarına değinerek insansız, sadece duygunun olduğu yerleri çiziyorum. İstanbul’un karmaşasının içinde insanlara nefes alabilecekleri bir alan sunmaya çalışıyorum.

İzleyiciler eserlerinizi nasıl değerlendiriyor?

Eserlerimi izleyen birçok insan, resimlerimin üzerlerinde dinginlik ve huzur yarattığını söylüyor. Koleksiyonerlerimin çoğu işlerinde stres altında olan avukatlar ve psikologlardan oluşuyor, bu da çalışmalarımın insanlara nasıl bir etki yaptığını gösteriyor.

Uluslararası sergilerde de yer alıyorsunuz. Gelecekteki projeleriniz neler?

Geçtiğimiz sene Paris’te iki sergi açtık. Önümüzdeki süreçte Türkiye’nin pek çok yerinde ve yurt dışında sergiler açmayı planlıyoruz. Paris ve İtalya’ya gitmeyi planlıyoruz. Amacımız, ülkemizin sanat tarzını yurt dışındaki sanatseverlere tanıtmak ve Türkiye’de ne kadar değerli sanat eserleri ve sanatçılar olduğunu göstermek.