Yasemin Dikici
Millî Eğitim Bakanlığı (MEB), tasarruf önlemleri gereği, 1 Ağustos’ta yaptığı yeni bir düzenleme ile okula belli bir uzaklıktaki öğrencilerin, taşımalı eğitimden yararlanmalarını engelledi. Düzenlemeye göre, taşıma merkezi okula uzaklığı 30 kilometreden fazla, ekonomik olmayan veya elverişsiz yerleşim birimlerinde yaşayan ilköğretim ve ortaöğretim öğrencileri, yatılı bölge okulları ve pansiyonlara yerleştirildi. Bu durum, birçok köyde öğrenci kayıplarına neden olurken, şehir merkezlerinden ailelerinden uzakta kalan öğrencilerinin yaşadığı zorlukları da artırdı. Tasarruf önlemleri nedeniyle taşımalı eğitim ve pansiyonlarda yaşanan olumsuzluklar, öğrencilerin eğitim hakkını ve sağlığını tehdit ediyor. Uzmanlar ve veliler, çocukların eğitime erişiminin zorlaştığı, sağlık sorunlarının arttığı ve pansiyonlardaki hijyen eksikliklerinin olumsuz etkisine dikkat çekiyor.
Tasarruf önlemlerinin eğitim sistemindeki öğrencilere etkilerini Psikolojik Danışman Ramazan Aktaş, Sağlık Emekçileri Sendikası (SES) Eş Başkanı Figen Çolakoğlu, anneler Sibel Çelik, Emine Güler ve Fatma Demir ile konuştuk.
Pansiyonlarda yaşanan eksikliklerin, özellikle küçük yaştaki öğrenciler için travmatik olabileceğine dikkat çeken Aktaş, taşımalı eğitimdeki mevcut risklerin, öğrencilerin geleceğini tehdit ettiğinin altını çizdi. Çolakoğlu ise, hijyen eksikliğinin öğrencilerde stres, kaygı ve sosyal izolasyon gibi ciddi psikososyal sorunlara yol açıp bulaşıcı hastalıkların hızla yayılmasına neden olabileceği uyarısında bulundu.
“Ortaöğretimdeki öğrenciler için durum daha zorlayıcı”
Psikolojik Danışman Ramazan Aktaş, taşımalı eğitimdeki daralmaların yanı sıra, mevcut pansiyonların yetersizliklerine dikkat çekti. Birçok pansiyonun temel ihtiyaçları karşılayacak donanım olanaklardan yoksun, çoğunda temizlik personelinin bile eksik olduğunu belirten Aktaş, bunun öğrencilerin fiziksel ve psikolojik sağlıklarını olumsuz etkileyebileceğini vurguladı. Pansiyonlarda yaşanan eksikliklerin, özellikle küçük yaştaki öğrenciler için travmatik olabileceğinin altını çizen Aktaş, “Çocukların sağlıklı gelişimi için en önemli faktör, ailedir. Aile yanında, çocuklar kendilerini güvende hissederler. Ancak küçük yaşta, ailelerinden uzak kalmak çoğu çocuk için travmatik bir deneyim olabilir” dedi.
Ortaöğretim çağındaki öğrenciler için taşımalı eğitimin daha da zorlayıcı hale geldiğine işaret eden Aktaş, şunları söyledi:
“Ortaokul ve lise öğrencileri, ergenlik döneminde oldukları için sosyal ve psikolojik açıdan daha hassas bir dönemdedir. Bu yaş grubundaki öğrenciler, gruplara dahil olmak ve kimliklerini bulmak isterler. Ancak pansiyon ortamları, özellikle yeterli denetim ve personel eksikliği nedeniyle bu dönemi daha riskli hale getirebilir.
Pansiyon ortamlarında, özellikle zorbalık gibi olumsuz durumlar daha sık yaşanabilir ve zorbalık, öğrenciler üzerinde uzun vadeli psikolojik etkiler yaratabilir. Zorbalığa maruz kalan öğrenciler, sosyal ilişkilerde zorluklar yaşayabilir, depresyon, tükenmişlik ve içe dönüklük gibi sorunlarla karşılaşabilirler. Ayrıca, bu çocuklar ilerleyen yıllarda zorba davranışlar sergileyebilirler, çünkü zorbalık öğrenilen bir davranış biçimidir.”
Veli-okul iletişiminin güçlü ve sürekli olması sağlanmalı
Öğrencilerin eğitim hakkını tam olarak kullanabilmesi için eğitim olanaklarının herkes için eşit ve ulaşılabilir olması gerektiğini vurgulayan Aktaş, sözlerini şöyle tamamladı:
“Öğrencilerin temel ihtiyaçlarını dahi karşılamakta zorlandığı bir ortamda, onları ailelerinden uzakta tutmak, sağlıklı, mutlu ve başarılı olmalarını beklemek gerçekçi değil. Taşımalı eğitimdeki mevcut riskler, öğrencilerin geleceğini tehdit eder. Ailelerin çocuklarının eğitimine daha fazla katılım sağlamaları önemli. Bu nedenle ailelerin çocuklarının pansiyonlarını daha sık ziyaret etmeleri, veli-okul iletişiminin güçlü ve sürekli olmasının sağlanması gerekmektedir. Bu şekilde, öğrencilerin yaşadıkları sorunlar daha erken tespit edilebilir ve önlenebilir.”
Hijyen eksikliklerinin fiziksel ve psikolojik etkisi
Sağlık Emekçileri Sendikası (SES) Eş Başkanı Figen Çolakoğlu, okul ve pansiyonlarda yaşanan hijyen eksikliklerinin hem fiziksel hem de psikolojik olumsuz etkileri olacağını belirtti. Hijyen eksikliğinin öğrencilerde stres, kaygı ve sosyal izolasyon gibi ciddi psikososyal sorunlara yol açarken özellikle toplu alanlarda bulaşıcı hastalıkların hızla yayılmasına neden olabileceğine dikkat çeken Çolakoğlu, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Hijyen koşullarının yetersiz olduğu ortamlarda eğitim gören öğrenciler, genellikle sürekli bir endişe hali yaşar. Temizlik eksiklikleri, öğrencilerde hastalık kapma korkusu yaratabilir. Bu kaygılar, öğrencilerin kendilerini dışlanmış ve rahatsız hissetmelerine yol açabilir. Hijyenik olmayan bir ortamda bulunan öğrencilerin özsaygılarının olumsuz etkilenebilir, bu da özgüven eksikliği ve psikolojik zorluklar yaratabilir.
Hijyen eksiklikleri, öğrencilerin derslere odaklanmalarını zorlaştırabilir ve akademik performanslarını doğrudan etkileyebilir. Ayrıca, hijyen koşullarının kötü olduğu ortamlarda öğrencilerde öfke, agresyon veya olumsuz tutumlar gelişebilir. Bu durum da bireysel ve grup dinamiklerini olumsuz şekilde etkileyebilir.”
Ayrıca hijyen eksiklikleri, özellikle toplu yaşam alanlarında bulaşıcı hastalıkların hızla yayılmasına neden olabilir. Bu durum, yalnızca fiziksel sağlık sorunları yaratmakla kalmaz, aynı zamanda öğrencilerin psikolojik sağlığını da olumsuz etkileyebilir. Hijyenik olmayan koşulların cilt hastalıkları (örneğin uyuz) ve solunum yolu enfeksiyonları gibi hastalıkların yayılma riskini artırır. Bu tür ortamlarda sindirim sistemi hastalıkları da hızla yayılır. Kış aylarının yaklaşmasıyla, damlacık yoluyla bulaşan solunum yolu hastalıklarının daha da yayılma riski artar.”
Veliler de şikâyetçi…
Üç çocuk annesi Sibel Çelik, taşımalı eğitimin getirdiği zorlukları şöyle anlattı:
“12 yaşındaki çocuğum her hafta hasta eve geliyor. Hep öksürüyor ben hastalığının ilerlemesinden korkuyorum. Çocuğum merdivenlerden düştü, yanında olamadım. Onları her an yanımda korumak isterken, onları tek başına okula nasıl gönderebilirim? Çocuklarımın sağlık sorunları eğitime devam etmelerini engelliyor. Eğitim imkanlarının kısıtlanması beni çok endişelendiriyor.”
Dört çocuğu olan Emine Güler, özellikle kızının pansiyon koşullarındaki olumsuzluklar nedeniyle sık sık ağladığını aktarıp sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Kızım her gün ağlıyor, ‘Beni götürün’ diyor. Derslerine odaklanamıyor. Psikolojisi bozuldu ve ders ortalaması düştü. Biz mecburen araba tutup gitmek zorunda kalıyoruz. Hijyen koşullarından kaynaklanan sağlık sorunları yüzünden çocuklarım çok sık hasta oluyor. Çocuğuma 5 günlük kıyafet hazırlıyorum. Yaşı daha küçük olduğu için kirli çamaşırlarını çantaya koyup getiriyor ve biz kokudan o çantayı içeriye alamıyoruz. O, daha çocuk annesinden uzakta nasıl kalsın ki.”
İki çocuk annesi Fatma Demir, eğitimde tasarrufun ülkenin geleceğini tehlikeye atacağını belirterek şöyle konuştu:
“Çocuklarım, kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor, pansiyon koşulları onları zor durumda bırakıyor. Okuldan almamak için direniyorum. Eğitimde tasarruf yapılmaz; bu olursa ülkenin geleceği tehlikeye girer.
Ayrıca çocuğum sürekli üşütüyor, ateşi çıkıyor, hastalığı artıyor. Arkadaşları ona destek oluyor ama ben yanında değilim. Yaşadıkları sağlık sorunları, çocuklarımın eğitimine ciddi engel oluyor. Eğitimde yapılan kısıtlamalar, aile ve çocuklar üzerinde olumsuz etkilere yol açıyor.”