Güncel

Doğum davranışları değişiyor mu, sezaryen neden artıyor?

Sezaryen oranlarının azaltılması, normal doğumun özendirilmesi ve nüfus artış hızının sürdürülebilir bir seviyede tutulması amacıyla “Normal Doğum Eylem Planı” hayata geçirildi. Planın en önemli maddelerinden olan ancak son yıllarda hemşirelik alanında istihdam edilen ebelerin mevcut durumu, yetkinliği ve eğitimine ilişkin detayları Anadolu Ebeler Derneği Başkanı Nesibe Üzel, 24 Saat'e anlattı.

Abone Ol

Naz Akman

2022 Sağlık İstatistikleri Yıllığı verilerine göre; 62,8 sezaryen, 32,5 primer sezaryen oranı ile Dünya Sağlık Örgütü’nün ideal olarak kabul ettiği yüzde 15’in üzerinde olan Türkiye’de Sağlık Bakanlığı düğmeye bastı. Bakanlık tarafından başlatılan ve Temmuz 2025’e kadar sürmesi ön görülen “Normal Doğum Eylem Planı” 14 farklı maddeyi içeriyor. Plan, sağlık personelinin eğitilmesi, toplum genelinde farkındalığın artırılması, doğum hizmetlerinin kalitesinin artırılması ve doğum süreçlerinin dijital desteklerle izlenmesini hedefliyor. Planın en önemli hedeflerinden biri de ebelerin normal doğum süreçlerindeki rolünü güçlendirmek ve anne dostu hastane standartlarını yaygınlaştırmak.

Söz konusu planı Cumhuriyet tarihinin en kapsamlı eylem planı olarak değerlendiren Anadolu Ebeler Derneği Başkanı Nesibe Üzel, Türkiye’nin yüksek ebe profiline sahip olduğunu ancak yanlış insan kaynakları planlaması nedeniyle “her gebeye bir ebe” uygulamasının mevcut durumda mümkün görünmediğini anlattı.  

“Doğum şekli kadınları ayrıştırmamalı”

Üzel, “Bu plan uzun bir sürecin sonucu. İlk kez Cumhuriyet tarihinde bu kadar kapsamlı bir eylem planı yapıldı. Planı kamuoyunda tartışma yaratan söylemler üzerinden değerlendirmemek lazım. Bir kadın fiziksel ve psikolojik olarak birtakım aşamaları geçemiyorsa elbette sezaryen olabilir, biz her koşulda kadının yanındayız. Doğum şekli kadınlar arasında ayrışmaya sebep olacak şekilde kullanılmamalı, bu algıya karşıyız. Bu plan gelecek nesilleri olumlayacak sağlık yatırımıdır. Artısı eksisiyle elbette konuşacağız ancak kampanyayı tek bir şeye indirgememek lazım. İyi niyetle planlanmış, radikal bir eylem planından söz ediyoruz. 2025’in sonuna kadar sezaryenin yüzde beş oranında düşürülmesi taahhüt ediliyor. Yazılan klinik rehber bu politikanın arkasında durulacağını gösteren umut verici bir gösterge” dedi.

Doğumların büyük çoğunluğu sezaryenle

Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de doğurganlık hızının düşüş gösterdiğini ifade eden Üzel, Avrupa ülkelerinde nüfusun yenilenmesine yönelik önemli çalışmalar yürütüldüğünü söyledi. Üzel, “Doğurganlık hızı 2001 yılında 2,38, 2023 yılı itibarıyla ise 1,51’e düşmüş durumda. Bu, nüfusun yenilenme düzeyi olan 2,10’un çok altında. Nüfusun kendini yenilemesi için tüm Avrupa ülkeleri çeşitli politikalar izliyor, Türkiye’nin de bunu yapması gerekiyor. Sağlık Bakanlığı’nın istatistiklerine göre ülkemizde doğumlar 97.3 oranında hastanelerde ve sezaryenle gerçekleşiyor. Doğum davranışlarımız değişti. Primer sezaryen oranımız da oldukça yüksek. 2022 yılında özel kurumlarda sezaryen ameliyat oranı yüzde 78,1, primer sezaryen da yüzde 46,2. Sağlık Bakanlığı’nda ise sezaryen 46,4, primer sezaryen da 18,5. Rakamlara baktığımızda özel hastanelerde sezaryenin ne kadar yüksek olduğunu görebiliyoruz. Buna paralel en az ebe sayısı da yine özelde. Burada istihdamı doğru planlamak gerekiyor” bilgisini verdi.

Ebeler yanlış mı istihdam ediliyor?

Türkiye’nin ebe profilinin yüksek olduğunu belirten Üzel, “OECD ülkeleri arasında ebe oranımız oldukça yüksek. Ülkemizde güncel aktif olarak 61 bin 500 ebe çalışıyor. 100 bin kişiye düşen ebe sayımız 71.5. Dünyayla karşılaştırdığımızda en yüksek ebe profiline sahibiz. Ancak insan kaynakları yönetimi noktasında bir hata var. Ebe profilinin böylesine yüksek olduğu bir tabloda bizim ebelik hizmetleri arasında sayabileceğimiz üreme sağlığı, aile planlaması, ebelik danışmanlığı, gebelik planlaması, emzirme danışmanlığı gibi pek çok hizmete de kolaylıkla ulaşabiliyor olmamız gerekirdi. Ulaşamıyoruz çünkü hızla artan hastane ve yatak sayısı hemşire yetersizliği sorunu üzerine ebelerin yüzde 35’i hemşirelik alanında istihdam edilmeye başladı, bu da çoğu ebenin mesleki pratiklerinden uzaklaşmasına neden oldu. Bakanlık verilerine göre 2022 yılında 59 bin 632 ebe mevcuttu, bunun 55 bin 900’u bakanlıkta, 981’i üniversite hastanelerinde, 2 bin 700’ü ise özel hastanelerde. Ebelerin yüzde 90’ı kamuda çalışıyor ancak bakanlık hastaneleriyle başa baş giden doğum sayısı özel hastanelerde. Özelde bu kadar fazla doğum oluyor ve en az ebe de özelde. Bu durum ne kadar mantıklı? Ebelerin mevcut sağlık kurumlarındaki istihdam oranı sayıca yüksek görünmesine rağmen ebelerin gerçek ebelik alanında istihdam edilmemeleri yanlış istihdam politikasından kaynaklı bir yetersizlik söz konusu” dedi.

“Kadınların sağlık savunucusu ebelerdir!”

Küresel ebe sorunsalına dikkati çeken Üzel, “Türkiye’de 100 ebelik bölümü var. Şu an öğrenimine devam eden 21 bin ebelik öğrencisi var ve her yıl ortalama okullara 5 bin ebelik kaydı yapılıyor. Dünya Sağlık Örgütü, dünyada 2030 yılı sağlık personeli ihtiyacı öngörüsünde küresel sağlık hedeflerine ulaşmak için insan kaynaklarını öncelikliyor ve bir milyon 200 bin sağlık personeline ihtiyaç duyulduğunu, bunun 900 bininin ebeler olduğunu vurguluyor. Ebe ihtiyacı her zaman vardır, bunu sadece doğum odaklı düşünmemek gerek. 15-49 yaş aralığındaki tüm kadın nüfusu ergenlik, üreme sağlığı, cinsel deneyim, genital hijyen, menopoz, gibi hayatının her döneminde ebeye ihtiyaç duyar. Bir kadının sağlık savunucusu nitelikli bir ebedir. Genç kızlığı, evliliği, gebeliği, doğum kararı, menopozu, adet döngüsündeki sorunları gibi her koşulda ebeler yanındadır. Dolayısıyla ebelik eğitiminin iyileştirilmesi, mesleki otonomisi yüksek ebelerin yetiştirilmesi şart. Hemşirelik alanında çalışan ebelerin aktif doğum yönetimine çekilmesi için entegrasyon yapılması lazım. Eylem planı bu entegrasyona da hizmet ediyor. Bunu yapabilirsek gelecekte her kadının bir ebeye ulaştığı bir sağlık sistemi inşa edebiliriz” diye konuştu.

Her bölgeye farklı ebe bakım modeli uygulanmalı

Üzel eylem planı maddelerinden biri olan ebelerin görev ve yetkilerinin genişletilmesi konusunun da yanlış anlaşılmalara sebep olduğunu belirterek, ebe bakım modeli sorununa da değindi. Üzel, “Ebelerin görev ve yetkileri genişletilemez. Bir ebenin görev ve yetkisi aldığı lisansla diplomasıyla ilgilidir. Bu madde Bakanlığın sınırları genişletip daraltabileceğini belirtiyor, bunu bu şekilde yorumlamak lazım. Bakanlık ebelerin uygulama alanını genişletiyor, çalışma alanında seçeneklerini artırıyor diyebiliriz. Dünya Sağlık Örgütü, tüm dünyada ebelik bakım modellerini anlatan bir rehber yayınladı. Bizler de yılladır ülkemizde ebelik bakım modellerinin uygulanması gerektiğini söylüyoruz. Çünkü geniş bir coğrafyamız var, bölgesel yaşam standardımız kültürümüze bağlı olarak değişiyor. Güneydoğu’daki doğum davranışı farklı, Marmara, Karadeniz farklı. Ebelik bakım modelleri birebir ebe desteğinin olduğu o dinamiği de yakalayan bir modeldir. Bu modelle çalışan ülkelerde sezaryen doğum oranı azalıyor” dedi.