ANKARA (AA) - Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, "İslam tarihi boyunca mabet ile mektep, cami ile camia, yani üniversite hep iç içe olmuştur. Maveraünnehir'den Endülüs'e kadar uzanan devasa coğrafyamızdaki tüm İslam şehirleri bu gerçeğin şahitleridir." ifadelerini kullandı.
Diyanet İşleri Başkanlığından yapılan açıklamaya göre, Erbaş, Mir Arap Medresesi'nin 500. yılı dolayısıyla Özbekistan'ın Buhara şehrindeki "Buhara'nın İslami Gelişimdeki Yeri" konulu konferansa katıldı.
Buradaki konuşmasında, İslam'ın okumayı, yazmayı, anlamayı, aklı kullanmayı, düşünmeyi üstünlük vesilesi saydığını vurgulayan Erbaş, Hazreti Peygamber'in "İlim kadın, erkek bütün Müslümanlara farzdır." buyurup, bütün Müslümanlara ufuk çizdiğini ve sorumluluk yüklediğini anımsattı.
Bu inanç ve anlayışla hareket eden Müslümanların asrısaadetten bu yana asırlarca ilmin bütün alanlarında insanlığın inkişafına rehberlik ettiğini belirten Erbaş, şunları kaydetti:
"Dinimizin idealleri doğrultusunda insan yetiştirmeyi ve insanlığa hizmet etmeyi kendileri için vazgeçilmez bir görev addetmişlerdir. Bu kutlu görevin ifasında ise tıpkı Resulullah gibi mabetleri birer ilim merkezine dönüştürmüşlerdir. Bu sebeple İslam tarihi boyunca mabet ile mektep, cami ile camia, yani üniversite hep iç içe olmuştur. Maveraünnehir'den Endülüs'e kadar uzanan devasa coğrafyamızdaki tüm İslam şehirleri bu gerçeğin şahitleridir."
- "İnsanın inşası demek, geleceğin, istikbalin inşası demektir"
Erbaş, İslam tasavvurunda şehirlerin de insanlar gibi ruhunun olduğunu belirterek, "Şehir, o ruh ile anlam kazanır. Şehirleri güzelleştiren bu cevher, her şehrin tarihi, kültürü, mimarisi, edebiyatı, sanatı, maddi manevi zenginliği ve yetiştirdiği seçkin insanlardır, ulemadır, alimlerdir." ifadelerini kullandı.
Erdemli şehirlerin inşasının öncelikle insanın inşasını gerektirdiğini vurgulayan Erbaş, şu değerlendirmede bulundu:
"İnsanın inşası demek, geleceğin, istikbalin inşası demektir. Bu bakımdan İslam medeniyetinin gelecek inşasında önemli roller üstlenmiş bir şehir olarak Buhara, tam anlamıyla bir medeniyet merkezidir. Nitekim Kur'an-ı Kerim'in ve sünnet-i Nebi'nin rehberliğinde Buhara'da yetişen alimler, peygamberlerin mirası üzerine yükselen ve hikmete dayalı köklü bir ilim geleneği oluşturmuşlardır, İslam'ın hakikatleri ile insanlığın ufkunu aydınlatarak büyük medeniyetlerin kurulmasını sağlamışlardır. Sadece kendi dönemleriyle sınırlı kalmayıp yüzyıllar sonrasına yön verecek eserler telif eden bu alimlerimiz, İslam'ın huzur, hikmet ve esenlik iklimini bütün dünyaya taşımışlardır. Büyük alim, muhaddis ve aynı zamanda fakih olan İmam Buhari bunlardan birisidir. Çok yönlü bir İslam bilgini olan İbn-i Sina, bir başka örnektir. İbn-i Sina, bir düşünür olduğu kadar aynı zamanda bir hekim, tabip, matematikçi, astronom, hukukçu, ahlak bilimci, şair ve aynı zamanda musiki ile de ilgilenen büyük bir alimdir."
- "Yedi kıtaya ilim, hikmet ve muhabbet taşıyan bir medeniyetin mensuplarıyız"
Erbaş, toplantının hayırlı ve bereketli sonuçlara vesile olmasını dileyerek, sözlerini şöyle tamamladı:
"Fergana Vadisi'nden, Buhara'dan yedi kıtaya ilim, hikmet ve muhabbet taşıyan bir medeniyetin mensupları olarak bizlere düşen, bu coğrafyanın ilim, hikmet ve kültür dünyamıza kazandırmış olduğu zenginlikleri nesillerimize en güzel şekilde aktarmaktır. Hiç şüphesiz coğrafyamız ve tüm İslam ülkeleri için huzurlu ve güvenli bir geleceğin yolu, İslam'ın şehir ve medeniyet mefkuresiyle buluşmaktan geçmektedir. Hem bu coğrafyanın hem de ümmetin ve insanlığın geleceği açısından bunun oldukça önemli olduğunu vurgulamak istiyorum. Zira bugün Müslüman toplumların en temel sorunlarından biri, bilgi kaynaklarını ve bilgi üreten mekanizmalarını ihmal etmiş olmalarıdır. Bu ilmi çalışmanın, toplantının, bu manada farkındalığa ve duyarlılığa önemli katkılar sunmasını temenni ediyorum."