MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Meclis açılışında DEM Partililerle tokalaşması sonrası olası çözüm süreci iddiaları siyaset gündeminde yer aldı. Mardin Büyükşehir Belediye Eş Başkanı Ahmet Türk, Halk TV'nin yayınında İsmail Saymaz, Barış Terkoğlu ve Kürşat Oğuz'un sorularını yanıtladı.

"Ciddiyet ve gelişmelere göre karar veren bir partiyiz"

Kürşat Oğuz- DEM Parti ya da siz Cumhurbaşkanı Erdoğan 'ın tekrar adaylığına kategorik olarak karşı mısınız? Yoksa "bizim için sorun yok olabilir tekrar görüşürüz" mü dersiniz?

Biz bir siyasi partiyiz. Elbette ki bunun kararını verecek olan benim partimdir. Başından beri şunu söylüyoruz. Ciddiyet ve gelişmelere göre her şeye karar veren bir partiyiz. Ciddiyet ortada mı? Beklentilere yanıt verecek bir süreç başlar mı? Başlamaz mı? Elbette ki bunu izliyoruz. Yani biz isteseydik geçmişte de destek verirdik ama hiçbir dönemde destek vermedik. İstanbul'da bizim oyumuz yüzde 10 civarındayken Belediye Başkanlığı seçiminde yüzde 2,9'a düştü. E peki nereye gitti? Sayın İmamoğlu'na burada açık bir destek verildi açıkçası. Evet aday çıkardık ama herkes de biliyordu ki İmamoğlu 'na destek veriyor. Yoksa bizim oyumuz 2,9'da kalmazdı.

Kürşat Oğuz- Peki şimdi bu süreçte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Kürt sorununa yönelik dönem dönem çok da ileri çok da demokratik açıklamaları oldu. Işte ana dilde eğitimden [...] daha geçenlerde söyledi. Evet. Yani işte konuştukları dil yüzünden. "Ana dili yasaklandı insanların" dedi. "İnsanlar ötekileştirildi" dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan bunları duymaya biz alışığız. Şunu soracağım size. Bu sürecin bir şekilde Devlet Bahçeli eliyle, MHP lideri eliyle başlamış olması bu sürecin olumlu yönde evrilmesi için bir avantaj mıdır? Bunun bilinçli olarak yapılmış olabileceğini düşünüyor musunuz?

Tabii bugün milliyetçi bir parti, en aykırı parti, Kürtleri hep yargılayan bir parti; hatta işte "partiyi kapatın, meclisten atın" diyen bir şahıs bugün bunu söylüyorsa elbette ki bunu çok doğru bir şekilde düşünmemiz lazım. Nedenlerinin ortaya çıkması gerekiyor. Şimdi tabii ki Erdoğan geçmişteki dönemde tek başına yürüttüğü bir şeyde gerçekten sınıfta kaldı. Başarılı olamadı. Ama bugün ittifak ettiği en milliyetçi kesimle, cepheyle bu meseleyi gündeme getiriyorsa bunu doğru bir şekilde izlememiz lazım.

Şimdi arkadaşlar şöyle bir şey var. Yani tartışmalar yürütülüyor ama Kürt meselesi veya demokratik bir sürecin başlaması o kadar hassas bir konudur ki, yani bunun doğru bir şekilde yürütülmesi konusunda herkesin sabırla bunu .......gerekiyor. Yani tartışmalarla bu ülkede olmaz. Yine bu sorunun çözülmesi için halkı hazırlamak lazım. Vatandaşın bu sorunun çözümü, Kürtlerin dili, kültürünün özgür olması konusunda Türkiye halkına, Türkiye Cumhuriyeti'ne hiçbir zararının olmadığını aktarmaya, bu süreç öyle basit bir süreç değil. Bir iki günde çözülecek bir süreç değil. Yani toplumun düşüncelerini almak lazım, değiştirmek lazım, dönüştürmek lazım. Böyle bir sürü aslında herkese bir yararın olduğunu doğru bir şekilde aktarmak lazım. Ha şimdi biz bunları tartışın. bunlar gelişecek, olacak gibi bir düşüncede değiliz. Yani böyle olacak diye bir şeyimiz yok. Ama gelişir mi? Veyahut bir iki sözde mi kalır? E biz sözlerle ikna olacak bir durumda değiliz. Söylenenlerle ikna olacak bir durumda değiliz ki. Pratikte ne olacak? Bunun pratiğini görmemiz lazım. Buna göre o pratik sonucunda "evet doğru bir şey yapılıyor. Toparlayıcı bir şey yapıyor. Kucaklayıcı bir gelişmedir" diye bu şekilde değerlendiririz. Ama şimdi hiçbir şey yok.

İsmail Saymaz- Ihtiyatlı bir iyimserlik. Öyle anladım.

Zafer Partisi Genel Başkanı Özdağ, partisinin İstanbul İl Başkanlığı 2. Olağan Kongresi'nde konuştu: Zafer Partisi Genel Başkanı Özdağ, partisinin İstanbul İl Başkanlığı 2. Olağan Kongresi'nde konuştu:

Elbette ki, buna ihtiyatla bakıyoruz. Yani neler olacak, neler gelecek? Ancak ben başında şunu söyledim, Kürtler artık kanacak bir Kürt değil, bunun görülmesi lazım. Kim başlatırsa başlatsın, "ben Kürtleri kandıracağım, Kürtlerin desteğini alacağım" gibi bir mantıkla ayarlanıyorsa o yanlış yapıyor, kaybeder. Bunu ifade etmeye çalıştım.

Editör: Ziya Burak Erol