Cemre Polat
Türkiye’de cam işçiliği, bir zamanların en prestijli sanat dallarından biri olarak kabul edilse de bugün yavaş yavaş kaybolma tehlikesiyle karşı karşıya. Genç nesillerin bu sanata olan ilgisinin azalması, usta-çırak zincirinin kırılmasına neden oluyor.
Neredeyse yarım asırdır cam sanatçılığı yapan Zeynep Dilmen Türker, mesleği devam ettirecek çırak bulmakta güçlük çektiğini belirtiyor. Türker, “Yetiştirebileceğim iyi birini bulmayı çok istiyorum çünkü gerçekten bu işi yapan kişiler kayboluyor” diyerek mesleğin geleceği için duyduğu endişeleri dile getiriyor.
Zanaatin devamı için yeni nesillerin bu sanata yönlendirilmesi gerektiğini savunan Türker, cam sanatında geleneksel ustalık ile modern sanat anlayışını harmanlayarak hem işlevsel hem de estetik anlamda yeni eserler ortaya koyuyor. Türker, cam işlemeye nasıl başladığını, camla uğraşmanın hayatına neler kattığını ve bu yolculukta nelerle karşılaştığını samimi bir dille anlatıyor…
Zeynep Dilmen Türker, geleneksel teknikleri, modern yorumlarla günümüz tasarım ve sanat dünyasına kazandırıyor. Türker, camla tanışma hikâyesini şöyle anlatıyor:
“18 yaşımdayken İtalyan bir sevgilim vardı, cam işlemeyi bana o öğretti. Camlarım İtalya’dan geliyor, burada farklı tasarımlar yapıyorum. Hayatımıza giren herkes bize yeni şeyler katıyor veya alıp götürüyor. O da giderken bana camı bıraktı. O bana aşık olmamıştı ama ben cama aşık oldum.”
Ayvalık’ta, Cunda Adası’ndaki atölyesinde çalışmalarını sürdüren Türker, sıcak yaz günlerinde dahi, bin 200 derece ateşte camları eriterek çeşitli objeler ve takılar üretiyor.
Türker, camcılığın meşakkatli bir iş olduğunu fakat aynı zamanda bir terapi yöntemi oludğunu da belirtiyor.
“Camla uğraşmak terapi gibi”
Özellikle nazar boncuğu yapımında ustalaşan ve geleneksel mavi-beyaz nazar boncuklarını değiştirerek ebruli desenlerle farklı eserler ortaya koyan Türker, nazar boncuğunun iyileştirme gücüne inandığını belirterek ustasından öğrendiği bu sanatı titizlikle sürdürdüğünü dile getiriyor:
“Çocukluğumdan beri nazar boncuğunun iyileştirme gücü olduğuna inanırım. Nazar boncuğu yapmayı Eyüplü dindar bir ustadan öğrendim. Ustam, nazar boncuğunun dinimizce günah olduğunu söylerdi ama ‘Boncuğu işlerken iyi niyetlerini okursan bir şey olmaz’ derdi, ben de öyle yapıyorum.”
“Yeni neslin geleneksel sanatlara ilgisi yok”
Bu zanaatin Türkiye’de yaygınlığını yitirdiğini ve ilgilenen kişilerin az olduğunu söyleyen Türker, cam sanatını gelecek nesillere aktarmak için hevesli olduğunu vurguluyor. “Yetiştirebileceğim iyi birini bulmayı çok istiyorum çünkü gerçekten bu işi yapan yok. Cam sanatının geleceği için gençleri teşvik edici projelerin hayata geçirilmesi, zanaatin hem kültürel miras olarak korunmasına hem de modern sanat dünyasında yeniden yer bulmasına katkı sağlayabilir. Geleneksel el sanatlarının sürdürülebilirliği, sadece ustaların elinde değil, aynı zamanda gençlerin bu sanata sahip çıkmasıyla da mümkün olacaktır” diye anlatıyor.
“Gençlerin teşviki için devlet projeleri gerekli”
Geleneksel el sanatlarının korunması için devlet destekli projeler yürütülmesi ve gençlerin teşvik edilmesinin önemli olduğunu vurgulayan Türker, bu tür çalışmaların gençlerin dikkatini çekecek ve modern çağa uygun şekilde yapılması gerektiğini şu sözlerle anlatıyor:
“Son yıllarda bazı sanat okulları ve atölyeler, cam işçiliğini gençlere tanıtmak ve bu zanaati yeniden popüler hale getirmek için çalışmalar yapıyor. Fakat bu girişimler henüz geniş bir kitleye ulaşabilmiş değil. Modern tasarım dünyasında, cam işçiliği gibi geleneksel sanatların yeniden canlanabilmesi için devlet destekli projeler ve sanatsal etkinliklerin artırılması gerekiyor. Kültürel mirasın korunması için cam sanatının da çağın ihtiyaçlarına adapte edilerek daha cazip hale getirilmesi önem taşıyor.”