Güncel

Aktepe: Çocuklarımızı ekranların maruz bıraktığı tehditlerden korumak hepimizin sorumluluğu

Eskişehir’de beş kişinin yaralanmasına neden olan saldırının ardından çevrim içi oyunların gençler üzerindeki yıkıcı etkisi yeniden gündeme geldi. Türkiye Bilişim Derneği Başkanı Rahmi Aktepe, çocukları ekranların maruz bıraktığı tehditlerden korumak için dijital okuryazarlığın geliştirilmesi ve toplumun her kesimine yayılması gerektiğini ifade etti.

Abone Ol

Naz Akman

Geçtiğimiz yıllarda dünya çapında pek çok genci intihara sürükleyen sanal ölüm tuzağı olarak bilinen “Mavi Balina” oyununun ardından Eskişehir’de “oynadığı bilgisayar oyununun etkisinde kaldığı” iddiasıyla saldırı girişiminde bulunan henüz 18 yaşındaki genç beş kişinin yaralanmasına neden oldu. Uzmanlar şiddet içerikli oyunların bazı gençlerde agresif davranışları tetiklediğini, oyunların sürekli oynanmasının ise şiddeti normalleştirdiğini veya empati duygusunun azalmasına neden olduğunu belirtiyor. Günümüz dijital çağında bireylerin bilgiye erişimi, değerlendirme, yaratma ve paylaşma becerilerini geliştirmeleri için oldukça gerekli bir kavram olan dijital okuryazarlık bu noktada hayati öneme sahip. Bireylerin dijital dünyanın sunduğu fırsatlardan en iyi şekilde yararlanmalarını ve karşılaştıkları zorluklarla etkili bir şekilde başa çıkmalarını sağlayan dijital okuryazarlık bu nedenle günümüz toplumlarında neredeyse temel bir gereklilik haline geldi.

Yıl içinde güvenli internet kullanımı ve teknoloji becerilerinin geliştirilmesi için özellikle ebeveynlerle çeşitli farkındalık eğitimleri düzenleyen Türkiye Bilişim Derneği (TBD), dünya genelinde gençlerin dijital oyunların olumsuz etkilerine maruz kaldıklarını belirterek bu kapsamda ailelere dijital okuryazarlığın arttırılması konusunda önerilerde bulunuyor. 

“Kamuoyunda dijital okuryazarlığı geliştirmeli, yaygınlaştırmalı”

TBD Başkanı Rahmi Aktepe, “Tüyleri diken diken eden bir olay yaşadık, detaylarını henüz bilmiyoruz ancak oyun etkisinde kalındığını görüyoruz. Y kuşağı dijital dönüşüme tanıklık eden, internetin ve mobil teknolojilerin hızla yaygınlaştığı bir dönemde büyüyen ve teknolojinin evrilmesini birebir deneyimleyen dolayısıyla hem analog hem de dijital dünyaya aşina olan bir kuşak. Sosyal medyanın da ilk kullanıcıları diyebiliriz. Z kuşağı da teknolojiyle çevrili bir dünyaya doğan, internet, akıllı telefonlar, sosyal medya ve dijital cihazlarla büyüyen bu nedenle teknolojiye doğrudan ve çok daha doğal bir yaklaşımla entegre olan hatta dijital yerliler dediğimiz bir kuşak. Ancak ondan önceki kuşak yani ebeveynlerimiz böyle bir altyapıya, bu enstrümanlara sahip değil, dolayısıyla çocuklarının veya torunlarının bilgisayar ekranlarında maruz kaldıkları şey hakkında fikir sahibi değiller. Dünyanın içinden geçmekte olduğu değişim ve dönüşüm sürecinin can alıcı kavramlarından biri dijital okuryazarlık. Bizim STK, devlet ve özeldeki paydaşlarımızla daha sık bir araya gelip kamuoyunda dijital okuryazarlığı geliştirmek ve yaygınlaştırmak için hep birlikte çalışmamız gerekiyor. Elbette medyanın da bu konuya daha fazla yer vermesi, en fazla izlenmelerin olduğu zaman dilimlerinde (prime time) yasakçı bir anlayış veya negatif olaylar ekseninde değil de bilgi aşılayıcı bir misyonla bu konuyu işlemesi bekleniyor. En nihayetinde bizler medyadan, yeni medya araçlarından bilgi edinmek için de faydalanıyoruz. Ekranların maruz bıraktığı tehditlerden çocuklarımızı korumak hepimizin sorumluluğu olmalı, böyle bir hassasiyetle konuya yaklaşılması gerektiği kanaatindeyiz” dedi.

Ebeveynler çocuklarını ekranlardan nasıl koruyabilir? 

Dijital teknolojilerin baş döndürücü bir hızla gelişiminin ekonomik ve sosyal hayatın yanında güvenlik tanımını da önemli hale getirdiğini ifade eden Aktepe, benzer olayların yaşanmaması için kuşaklar arası ortak teknolojik dil becerisinin sağlanmasının elzem olduğunu vurgulayarak, “TBD olarak bu konunun öneminin farkındayız bu nedenle sayısız farkındalık eğitimleri, konferanslar gerçekleştiriyoruz. Bunlara gençlerin katılımı için çaba sarf ediyoruz. Gerek Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) gerek Dijital Ofis gerekse Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) ile işbirlikleri geliştiriyoruz. Bu anlamda devletimizin ilgili kurumlarının çeşitli politikaları mevcut, komisyonlarımız var. Bu mekanizmaları daha işler hale getirmeliyiz. Ailelerimize çocuklarınızı ekranlardan koruyun, dijital ayak izlerini kontrol edin veya yasaklayın demek yerine bir bilinç aşılayıp güvenli internet kullanımı konusunda onları donatmanın çok daha faydalı olacağını düşünüyoruz. Kısacası ebeveynlerimizi uyarmakla kalmayıp onların üzerine düşen görevi yerine getirmeleri için yol göstermeli ve elbette bu yeni becerilerle donatmalıyız ki benzer olaylar yaşanmasın. Teknoloji bilgisi, dijital okuryazarlık şart ve farkındalık eğitimlerinin daha fazla yayınlaşması gerekiyor” sözlerine yer verdi.