Muğla’nın Milas ilçesi İkizköy’de yer alan Akbelen Ormanı’nda YK Enerji’nin maden sahasını genişletmek için başlattığı ağaç kesimine karşı bölge halkı tarafından açılan “ÇED muafiyeti” davası, bugün Muğla 2. İdare Mahkemesi’nde görüldü.

Muğla 2. İdare Mahkemesi’nde gerçekleştirilen duruşmaya, bölge halkına destek vermek için CHP Muğla Milletvekili Gizem Özcan ve CHP Muğla İl Başkanı Zekican Balcı da katıldı.

Duruşmada, davalı ve davacı tarafların ifadeleri alınırken talepleri dinlendi. Duruşmada ayrıca, Muğla Barosu, davaya müdahil olma talebini iletti.

Sarıca: “Kamu yararı nerede burada?”

Davacı müdafi Avukat İpek Sarıca, yürütülen proje ile kamu yararının ihlal edildiğini belirterek şunları söyledi:

"Sağlıklı bir çevre yaşam hakkından önce gelir. Ancak Akbelen için 1955 yılında bir arama ruhsatı çıkıyor. 1979 yılında çalışmalar başlıyor ve çalışmalar yavaş yavaş Akbelen’e giriyor.2005 yılında bir ÇED muafiyeti kararı var. ÇED prosedürünün bir amacı demokratikliktir. Halkın katılımı sağlanır ve halk bilgilendirilir. 2005 yılında verilen ÇED muafiyeti verilmiş. Ama arada şöyle bir şey var... 16 Aralık 2024 tarihli yönetmelikte 2005’teki geçici madde yeniden düzenlenmiş. ÇED muafiyeti verildiğinde, 7 Şubat 1993’ten önce projeleri onaylanmış, yatırım programına alınmış olmalı' gibi koşullar var. Bunlar taşınıyorsa evet ÇED muafiyeti verilebilir diyor. 2005 tarihli ÇED muafiyetinin şekil yönünden kusurlu olduğunun kanıtı. 3 Ağustos 2023 tarihinde Akbelen’de 65 bin ağacın kesiminden sonra burada ÇED muafiyeti olup olmadığını sorduk. ÇED muafiyeti hala var deniliyor. Biz haksız olduğunu söylüyoruz. Onun nedeni de şu... Çevreye etkisi ne olur? TMMOB Çevre Mühendislerinin açıkladığı bir rapor var. Bu raporda 'ölçülen değerlerin 200 değerin üzerinde tespit edilmesi ve hava kalitesinin, sağlıklı bir yaşam açısından tehdit oluşturduğu' denilmiştir. Biz ölçüm yaptık. Saatte 700 pm’in üzerine çıktı. Bunun normali 40-50 pm'dir. Daha sonra tabipler birliği de bir rapor hazırladı. O raporda da çalışmaların durdurulması gerektiğini ve insan sağlığı açısından tehlikeli olduğunu söylediler. Raporda dinamitli patlatma yapıldı. Evlerde çatlaklar oluştu. İnşaat mühendisleri odasından rapor istedim. Evleri gezdiler. Onlar da evlerdeki çatlakların dinamit patlatma ve kamyonlar nedeniyle olabileceğini söylediler. Bir ÇED muafiyetinin sonucu bunlar. Kamu yararı nerede burada? Biz arıyoruz ve bulamıyoruz. Davalı tarafın sunduğu hava emisyon raporunu inceledim. Bu rapora göre her şey güllük gülistanlık. Bizim raporumuzla çelişiyor. Verdikleri koordinat Akbelen’den çok çok uzakta. Bir idari işlem, hukuka ve hakkaniyete uygun olmalı. Kamu yararı gözetmeli. Biz burada bunu görmüyoruz. İdari işlem amacından saptı. Bütün bu tartışmaların nedeni 2005 tarihli OKYAY kararının uygulanmaması. 18 yıldır uygulanmayan bir karar yüzünden biz bunları şikayet ediyoruz."

Yorulmaz: “Ayrıca dinamitler patlatıldığında evler sarsıldı ve duvarlar çatladı”

Davacılardan Hasan Yorulmaz, tarımın olumsuz etkilendiğini belirterek şöyle konuştu:

“Akbelen’e 400 metre mesafede yaşıyorum. 24 dönüm zeytinliğim var. 50 yılda bunu kendi ellerimle kurdum. Her türlü işçiliğimi devam ettiriyorum. Üretimlerin devam etmesini diliyorum. Akbelen’de bir yıldan beri... Ağaçlar kesildi ve kamyonlar çalışmaya başladı. Tam bir yıl sürdü. Her yer yoz duman içerisinde kaldı. O tozlar ağaçlarımızın üzerinde katman oluşturdu. Hayvanlarımız tozlu otları yemek zorunda kaldı ve bundan zarar gördü. Ayrıca dinamitler patlatıldığında evler sarsıldı ve duvarlar çatladı. Patlamalar çok şiddetli oluyordu. 6-7 şiddetinde deprem oluyor sanıyordum. Biz bu ÇED kadarından köylüler olarak zarar görüyoruz. Orada bir hava ölçümü yapıldı. Şirket bunu görünce oraları sulamaya başladı ve çalışmaları uzaklaştırdı. Bizim üretime devam etmemiz, hayatımızın devam etmesi anlamında biz zarar görüyoruz. Adalet istiyoruz.”

Yıldırım: “Bizi insan yerine koymuyorlar”

Davacılardan Mustafa Yıldırım, ifadesinde şunları kaydetti:

“Bu hafriyattan çok etkileniyoruz. Bizi insan yerine koymuyorlar. Evlerimizin, ağaçlarımızın üstüne toz giriyor. Ağaçlarımız verimsiz oldu.”

Saraçoğlu: “Akbelen çukuru bir zamanlar cennetti şimdi cehennem oldu”

Davacı Tuncer Saraçoğlu, ifadesinde şunları söyledi:

“İkizköy’de zeytin bahçem var. Kömür madeni Işıkdere Mahallesi’ne kadar geldi, orayı yok etti. Bu esnada tarihi eserleri de yok ettiler. Belki de yurt dışına kaçırdılar. Geriye bir Akbelen Ormanı kalmıştı. Onu da kömür var yalanıyla yok ettiler. Şu anki Akbelen Ormanı’nın olduğu yer tamamen çöl gibi oldu. Toprağımızı öldürdüler. Şu ana kadar zeytinliklerimizi kaybettik. 35 bin zeytin ağacını Limak, çeşitli entrikalarla köylüye kestirdi. 165 bin tane kızımçam ağacımızı, incir bahçelerimizi kaybettik. Ceviz bahçelerimiz, 5 bin 500 ceviz ağacımız gitti. Çam balının merkezi İkizköy. Hiç arı yok, çam balı üretimi tamamen bitti. Tertemiz orman havası yerine sanayi tozuyla yaşıyoruz. Uykularımız kaçtı, sabaha kadar kırma sesleri. Evlerimizin duvarları patladı. Köylülerin sağlığı çok olumsuz etkilendi. Anayasanın bize tanıdığı sağlıklı bir çevrede yaşama hakkını sonuna kadar savunacağız. Yaşam hakkımız gasp edilemez. Son bir yılda kanserden ölenler oldu. Limak şirketi aşağıya indi ormanda. Kömür çıkmadı, çakıl taşı çıktı. Şu anda Akbelen çukuru bir zamanlar cennetti şimdi cehennem oldu. Bunu düşman yapmaz.”

Demir: “Evlerimiz çatladı”

Davacı Haydar Demir, şunları kaydetti:

“Akbelen evimin 500 metre mesafesinde. Tam otlar çıkacağında sabah baktım buraya kar mı yağmış dedim. Hayvanlar malları yiyemiyor tozdan. Tozdan çok rahatsız olduk. Evlerimiz çatladı.”

Çulhan: “Tozdan duramadık, hepimiz kanser oldu”

Davacı Melahat Çulhan, bölgedeki bal üretiminin de şirketin faaliyetleri nedeniyle bitme noktasına geldiğini belirterek şöyle konuştu:

“Bizim arımız var. Bu şirket başlamadan önce 6-7 tır bal geliyordu. Ama bu sene ne çiçek oldu ne yağmur oldu ne zeytin alabildik. Ne arımız ne zeytinimiz kaldı. Tozdan duramadık, hepimiz kanser olduk. Arımız kalmadı. 500 arımız vardı 40 arımız kaldı. Hepsi bu şirketin ve tozu toprağı yüzünden.”

Gürceğiz: “Ağaçlarım kurudu”

Davacı Nurettin Gürceğiz, şu ifadeleri kullandı:

“Ben kuyu kazdım. Suyum 60 metredeydi şimdi 110 metreye indi. Ağaçlarım da kurudu.”

Günal: “Akbelen’de yaşamak çok zor”

Davacı Cafer Günal, incir üretiminin de durduğunun altını çizerek şunları söyledi:

“Önceden incir yerdik. Şimdi sıfıra düştü. Ne yaptılar ne ettiler bilmiyoruz. Durum çok feci. Akbelen’de yaşamak çok zor. Bizim köyde artezyen kuyularımız var. Bunların yüzde 80’i kurudu. Tarım bitti köyde. Fuzuli giden para devletten gidiyor. Limak vermiyor. Çalışan kamyon bin-2 bin tane. Kömür somadan geliyor.”

Kürüm: “Çevre ve imar hukukunda hukuksuzluklar karşılaştığımız ortada”

Davaya müdahil olmak isteyen Muğla Barosu adına konuşan avukat Mert Kürüm, şunları kaydetti:

“Biz Muğla Barosu olarak davaya katılma dilekçemizi gönderdik. Dayanmamız gereken nokta anayasa. Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Bu ve benzeri dosyalar sonucunda çevre ve imar hukukunda hukuksuzluklar karşılaştığımız ortada. Bizim sosyal sorumluluklarımız var. Köylüler anlattı. Bugün kısmı bir çevreden bahsediliyor ama bunun yarın yayılmayacağının garantisi yok."

Ayvalı: “1997 yılından önce faaliyete geçen şirketlerin ÇED muafiyeti vardır”

Davalı taraf adına konuşan avukat Koray Ayvalı, faaliyetlerin yönetmeliklere uygun yürütüldüğünü savunarak şu ifadeleri kullandı:

“Davacı tarafın 2005 tarihli idari işlemden haberdar olmadığını söylemesi mümkün değildir. 2021de ÇED muafiyeti kararımız Muğla 1. İdare Mahkemesi’nde görülen davada sunuldu. ÇED’den muaf olduğunu bilmediğini söylemesi mümkün değildir. Bu dava, süresinde açılmış bir dava değildir. Davacının açtığı dava iyi niyetli bir dava değildir. Müvekkil şirketin. Muafiyetinin kaynağı çevre kanunun geçici 3. naddesidir. 1997 yılından önce faaliyete geçen şirketlerin ÇED muafiyeti vardır. Kanunun maddesine bakıldığında kanunun tüm maddeleri yerine getirdiği ve müvekkilimin kanundaki haklara sahip olduğu açıktır. Bu dava usul bakımından doğru değildir. Davanın reddini talep ediyorum.”

Sarıca: “O zaman kömür diye diye bütün Türkiye’yi verelim kazsınlar”

Davalı tarafın savunmasına yanıt veren davacı müdafi Sarıca, şu ifadeleri kullandı:

“2019 yılında Danıştay’ın bir kararı var. Maden ruhsat sahasının tamamı değil çalışma alanı ÇED’ tabi tutulmalı. 2019 yılında yukarıda çalışma yoktu. Çalışmalar aşağıdan yukarı doğru geldi. Ayrıca ÇED yönetmeliğinde yapılacak olan bir ocak kapasite artışı olarak değerlendirilir ve ÇED sürecine tabi tutulur deniliyor. 2005 tarihli ÇED muafiyeti, ruhsatı alan herkese verilmiş. Ayrıca ÇED yönetmeliğinde 'ben çıkacak olan olumsuzluklara karşı şunu yapacağım. Önlemek için şunları şunları yapacağım ve eski haline getirmek için şunları yapacağım' demeli. Ayrıca Akbelen’de ne yapılıyor bilmiyoruz. Orada bir proje var, bir ÇED muafiyeti var ama hangi proje için bilmiyoruz. Sadece oradaki rehabilitasyon projesi sunulmuş. ÇED’imiz yok, denetim de yapılmıyor. Nasıl denetlenecek? Akbelen ormanı ayrıca bir geçiş koridorudur. Sadece insan için değil doğadaki canlılar için de zararlı. Ben Cizre’de yaşadım, orada bomba patladı kaç kez. Buraya gelince de aynını yaşadım dinamit patlattıklarında. Biz yeniden bir bilirkişi raporu ve bölgede inceleme talep ediyoruz. Akbelen ormanı kesildi ve biz ÇED var mı diye sordum. 2005’teki o karar geldi. Biz bilgi alma hakkımızı kullandık. Kazanışmış hak deniliyor. Kamu yararı yoksa kazanışmış haktan bahsedilemez. Kazanışmış hakkınız her an elinizden alınabilir. Davalı tarafından istenen belgeler... Denetleme yapılmadığına dair belgeler sunulmamış. Sadece beyanlar var. Belgesi sunulmamış. ÇED muafiyeti deniliyor, proje belli değil. O zaman kömür diye diye bütün Türkiye’yi verelim kazsınlar. Bunun da yolu açılıyor.”

Şimşek: “Ben denetime tabiiyim ve denetleniyorum1

Şam Havalimanı yeniden faaliyette Şam Havalimanı yeniden faaliyette

Davalı taraf adına söz alan Avukat İbrahim Şimşek, şu ifadeleri kullandı:

“ÇED muafiyeti kararı bizim herhangi bir karara ya da yönetmeliğe uymadan hareket edeceğimiz anlamına gelmiyor. Bizim yükümlülüklerimizi yerine getirdiğimize dair belgeler sunuldu. ÇED muafiyeti yeniden ÇED süreci başlatmamak. Ben denetime tabiiyim ve denetleniyorum. Ben teknik yönetmelikleri yerine getirdiğim için bugüne kadar bana açılan 11 davayı kazandım. Davanın reddine karar verilmesi gerekir.”

Davanın hakimi ifadelerin ve savunmaların alınmasının ardından, kararın ilerleyen günlerde açıklanacağını ifade ederek duruşmayı kapattı.

Editör: Erva Gün