Kültür-Sanat

AA'nın Sinema Atölyesinde "İran Sineması: Kirazın Tadı" teması ele alındı

- Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Serdar Öztürk: - "Bütün acılara, bütün problemlere rağmen yaşamla nasıl baş etmeliyiz, bütün zorluklara nasıl direnmeliyiz, bu filmde bunu görüyorsunuz aslında"

Abone Ol

ANKARA (AA) - Anadolu Ajansının (AA) Sinema Atölyesi serisinin onuncu etkinliği, "İran Sineması: Kirazın Tadı" temasıyla AAtölye'de düzenlendi.

AA Akademi koordinasyonunda düzenlenen sinema eğitimleri kapsamında gerçekleşen etkinlikte, İranlı yönetmen Abbas Kiarostami'nin 1997 yapımı Kirazın Tadı filminin gösterimi yapıldı.

Film gösteriminin ardından, AA Dış ve Ekonomi Haberleri Yayın Müdürü Barışkan Ünal'ın moderatörlüğünde, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Serdar Öztürk ile söyleşi gerçekleştirildi.

Prof. Dr. Öztürk, filmde izleyicilerin karakterle birlikte bir yolculuk yaptığını, bazı deneyimler yaşadığını, ölüme ve yaşama dair bazı sorular sorduğunu belirtti.

Yunan filozof Sokrates'in "Sorgulanmamış yaşam, yaşanmaya değmez" sözünden hareketle "Deneyimlenmemiş yaşam, yaşanmaya değmez" ifadesini kullanan Öztürk, deneyimin, içinde yaşadığımız dünyayla ilişki kurmak anlamına geldiğini söyledi.

Bizi biz yapan en önemli öğelerden birisinin eylem olduğunu belirten Öztürk, "Eylem, inisiyatif almaktır. Sorumluluk ve risk almaktır, bir şeyi başlatmaktır. Eylem, en büyük deneyimlerden birisidir." dedi.

Öztürk, filmin ana karakteri Badii Bey'in de bir kumar oynadığını ve deneyim içerisine girdiğini belirterek, şöyle devam etti:

"Belki de ilaçları almasına rağmen Badii Bey çukurdan çıkarılsa eski Badii Bey olacak mı? Soru bu. Çukurdan gerçekten sağ salim çıkarılsa, bu riski ve sorumluluğu alan Badii Bey, eski Badii olabilir mi? Acaba yaşama bakışı değişebilir mi?"

Filmin aslında felsefi bir film olduğuna değinen Öztürk, filmin klasik değil modern sinemanın örneklerinden biri olduğunu bildirdi.

Amerikan sinemasında aksiyonun hakim olduğuna değinen Öztürk, karakterlerin de genelde "iyi" ve "kötü"den oluştuğunu anlattı.

Öztürk, modern sinemada, özellikle Kiarostami sinemasında hep bir tereddüt, boşluk ve aralıklar olduğunu kaydetti.

- "Kiarostami sineması, yaşamı olumlayan bir sinemadır"

Kiarostami'nin sesi son derece etkili kullandığına dikkati çeken Öztürk, şu ifadeleri kullandı:

"Bu da aslında tabiat içerisinde görmediğimiz sesleri işitilir kılması açısından önemli. Çünkü biz birçok şeyi işitmiyoruz. Hem görmüyoruz hem işitmiyoruz. Peki işitilir kılmak için ne yapmanız gerekiyor? Yine sinematik operasyonlar gerekiyor. Kiarostami, o sıradanlık içerisinde işitmediğimiz sesleri de bana göre yakalıyor ve ifşa ediyor."

Moderatör Barışkan Ünal'ın "Bu film, genel anlamda Kiarostami sinemasını düşündüğümüzde yönetmeni hangi açılardan yansıtıyor?" sorusu üzerine Öztürk, "Kiarostami sineması, yaşamı olumlayan bir sinemadır. İçerisinde her ne kadar bu filmde görüldüğü üzere ölüm, intihar gibi temalar görünse bile Kiarostami'nin onaylaması ölüm üzerine değildir." dedi.

Öztürk, yönetmenin bu yanını diğer filmlerde de yansıttığını belirterek, şöyle devam etti:

"Kiarostami kendi gündemiyle ilgileniyor, başka gündemlere takılmak yerine, yaşam dediğimiz şey nasıl bir şey, insanlar bütün zorluklara karşı yaşamlarını nasıl sürdürüyor? Bütün acılara, bütün problemlere rağmen yaşamla nasıl baş etmeliyiz, bütün zorluklara nasıl direnmeliyiz, bu filmde bunu görüyorsunuz aslında."

Abbas Kiarostami üzerine hep konuşmak istediğini aktaran Öztürk, "Aslında lisans derslerinde belki bahsettim ama böyle bir ortamda, atölye ortamında ilk defa Kiarostami'nin bu filmi üzerine konuştum. Her izleme, birbirinden farklı izleme. O yüzden bu tür büyük yapıtları tekrar tekrar izleyip onun üzerine konuşmak gerekiyor." dedi.