Naz Akman / Ankara

Bitkisel ve hayvansal üretime katkıda bulunan arıcılık, bal arılarının bitkisel kaynakları kullanarak, arı sütü, bal, polen gibi hayvansal kökenli besin maddelerini üretme faaliyetlerini içeren, dünya çapında ve ülkemizde uzun yıllardan bu yana yapılan en önemli sosyal, ekonomik faaliyetlerden biri. Türkiye’de 4 bin 319 endemik bitki varlığı bulunuyor. Dünyada bulunan toplam 27 bal arısı türünün altısı ülkemizde mevcut. Sekiz adet tescillenmiş arı ırk ve ekotipi bulunuyor. 9,2 milyon arılı kovan mevcut ayrıca Türkiye bal üretiminde 115.000 ton ortama ile dünyada ikinci sırada yer alıyor. Bal dışında 7.000 ton bal mumu, 4 ton arı sütü, 400 ton polen, 10 ton arı ekmeği, 10 ton propolis üretimi de mevcut. 9 ay arıcılık yapılabilecek iklimsel ve doğal potansiyeli bulunan Türkiye arıcılık alanında hızlı bir ivme kazanarak dünyada lider ülkeler arasında yer almayı başarıyor. 

M A Y 3484

Türkiye, Avrupa’nın en geniş florasına sahip ülke

Ermenek Barajı ve Hidroelektrik Santrali ekonomiye 30 milyar lira katkı sağladı Ermenek Barajı ve Hidroelektrik Santrali ekonomiye 30 milyar lira katkı sağladı

Öte yandan dünya gıda üretiminin yüzde 90’ını sağlayan 82 bitki türü tozlaşma için polinatörlere, bunların da yüzde 63’ü polinatör olarak bal arılarına ihtiyaç duyuyor. Dünya tarımsal üretiminin en az 1/3’ü bal arılarının tozlaşma işlemini gerçekleştirmesi sayesinde elde ediliyor. Bal arıları; dünyadaki çiçekli bitkiler florasının yaklaşık yüzde 16’sının ve tarımsal üretimi yapılan yaklaşık 400 türün de polinasyonunda aktif olarak rol oynuyor. Türkiye, 10.000’i aşan çiçekli bitki türü ile Avrupa’nın en geniş florasına sahip. Bunların yaklaşık dört bine yakını da ülkemiz için endemik nitelikte. Dolayısıyla Türkiye; bal arısı gen çeşitliliği açısından oldukça zengin bir ülke. Dünya bitki florasının yaklaşık yüzde 75’inin bulunduğu ülkemizde gerek iklim şartları, gerek bitki örtüsü ve coğrafik özellikler açısından arıcılık faaliyetleri için oldukça uygun bir ortam mevcut. Tüm dünya için önemi ortada olan arıcılık alanında 2008-2009 yıllarında Amerika’da başlayıp tüm dünyaya yayılan toplu arı ölümleri nedeni ile farkındalık oluşturmak ve arıların ölümlerine dikkat çekmek amacı ile 2 Haziran 2009 tarihinde Kanadalı aktivist Clinton Ekdahl tarafından başlatılan imza kampanyası sonucu Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 20 Aralık 2017’li kararıyla her yıl 20 Mayıs’ta “Dünya Arı Günü” olarak kutlanmaya başladı. 

Günün anlamına yönelik farkındalık oluşturulması için basınla bir araya gelen Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği, Türkiye’nin arıcılık potansiyeline ilişkin önemli veriler paylaşarak arıcılık sektörünün taleplerini paylaştı. 2010 yılında Ankara‘da’ Altın Yağmuru’ sloganıyla ilk olarak kutlanmaya başlayan Dünya Arı Günü etkinliklerinin her yıl farklı ilde düzenlendiğini belirten Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği Genel Başkanı Ziya Şahin, bu yıl 14’üncüsü düzenlenecek Dünya Arı Günü etkinliklerinin Balıkesir’de organize edileceğini duyurarak Türkiye’nin arıcılık potansiyeline ilişkin bilgiler paylaştı. 

A R

Arıcılık resmi meslek statüsüne kavuştu

Türkiye’de yerli ırk ve ekotiplerimizin orijinal alanlarında korunup 7 bölgede ıslahının sürdürülebilirliği konusunda çalışmalara devam edildiğini aktaran Şahin, Türkiye’nin Balları projesi ile altı balın (çam, kestane, narenciye, geven, pamuk, ayçiçeği) kimliklendirme çalışmalarının sonuçlandığını, bir balın da standardının çıkartıldığını ayrıca meşe ve lavanta ballarının da projelerinin devam ettiğini söyledi. Şahin, “Gerek ballarımızın gerekse diğer arı ürünlerinin uluslararası standartlar çalışmaları (ISO) 34 ülkenin de katılımı ile devam ediyor. Dünya pazarında görünür olmak adına; uluslararası standart çalışmalarının içerisinde yer alıyoruz. Milli Eğitim Bakanlığına iletmiş olduğumuz taleplerimiz sonucunda; arıcılık eğitiminin 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanunu doğrultusunda Mesleki Eğitim Merkezi (MEM) programları kapsamına alınarak Arıcılık meslek dalı çıraklık eğitimi uygulamaları kapsamına alındı. Arıcılık resmi meslek statüsüne kavuşturuldu. Dünyanın en prestijli kongresi olarak kabul edilen Apimondia kongresi ülkemizin şanına yakışır şekilde TAB olarak organize edildi. Ayrıca; Uluslararası Arıcılık ve Çam Balı Kongresinin de bu yıl sekizincisi düzenlenecek. Ülkemize uluslararası prestijde bir arıcılık kongresi kazandırıldı. 2008 yılında tüm kovanlar AKS ile kayıt altına alındı. Dünyada ilk defa ülkemizde Bakanlık-STK işbirliği ile kovanların kayıt altına alınması sağlandı. Sektörün önemli sorunlarından biri olan tağşiş ile ilgili TAGEM-TAB ve Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi işbirliği ile Balda Tağşiş projesi hazırlandı. Proje ile tespit edilemeyen tağşiş yöntemlerine karşın üç yeni metot geliştirilerek Bakanlığa sunuldu” dedi. 

“Tarım ilaçları sebebiyle her yıl binlerce arı kolonisi yok oluyor”

Stratejik bir sektör olan arıcılık alanında faaliyet gösterenlerin taleplerine de değinen Şahin, kovan başı üretimin artması için arıların korunup, ıslah edilmesi ve ıslah merkezlerinin sürdürülebilirliğine dikkat edilmesi gerektiğini ifade ederek yeni bal havzalarının üretilmesi gerektiğini belirtti. Şahin, “Yaşamlarını arıların yaşamı ile özdeşleştiren arıcılarımız; arıların çalışkanlığını, özverisini, verimliliğini kendilerine yaşam felsefesi edinmişlerdir. İnsanoğlunun yaşamının mümkün olmadığı koşullarda, arıcılarımız; arıcılık faaliyetlerini sürdürerek üretim yapıyor. Bu üretim koluna karşı gerek kamunun gerekse tüm insanlığın farklı bir pencereden bakmasını istemenin hakkımız olduğunu ifade ediyoruz. Pestisitlerin önlenemeyen yükselişlerine dur diyemezsek hangi doğal çevre ve alanlardan söz edeceğiz. Öncelikle bunu sorgulamamız gerekiyor. FAO verilerine göre son beş yılda tarım ilacı kullanımının yüzde 30 arttığı ifade ediliyor. Günümüzde tarımda uygulanan yoğun pestisit kullanımı nedeniyle; bal arıları yegane tozlayıcı durumuna geldi. Tarımcı dostlarımızın, bilinçsizce kullandıkları tarım ilaçları sebebiyle her yıl binlerce arı kolonisi yok oluyor. Dünyadaki küresel iklim değişikliğinin yaratacağı krizin ciddiye alınmadığını ön görüyoruz” sözlerine yer verdi. 

Arıcıların talepleri

Tarımcıların ve arıcıların ortak çalışma yürütmesi gerektiğini de ekleyen Şahin, arıcıların taleplerini şöyle sıraladı:
“100 bin ha. basralı çam orman alanlarının 200 bin ha.’a çıkarılmalı. Geven balı üretim alanlarımız genişletilmeli, geven bitkisinin koruma altına alınması şart. Kestane gal arısı için biyolojik mücadele arttırılmalı. Ayçiçeği ve pamuk arazilerinde arı konaklama zamanlarında pestisit kullanılmamalı. Ülkemizde üretilen her çeşit bal gözetilerek; yeni bal havzaları oluşturulmalı. Üretim alanlarının planlı bir şekilde arttırılması gerekiyor, arı yerleşiminde meraların uygun kapasite ile kullanılması sağlanmalı. Flora ve genetik zenginliğimizin avantajını kullanarak tüm dünyada yaşanan küresel iklim değişikliğine karşı ülkesel arıcılık politikası oluşturmalıyız. Bitkisel tozlaşmada (polinasyon) arının yarattığı katma değer çerçevesinde farklı destekleme modelleri ile arıcılık sektör olarak desteklenmeli. Umarız arılarımız zehirsiz doğal alanlarda bizlere arı ürünleri üretir, arıcılarımızın ürettiği arı ürünleri kayıt altına alınır ve kovandan sofraya izlenebilirlik sağlanarak, üreticilerimizin ve tüketicilerimizin hakkı korunur. Tüm dünyada olduğu gibi arı sağlığı konusunda toplu mücadele programları tüm ülke genelinde uygulanır ve arıcılık sektörü diğer sektörler kadar desteklenir. En önemlisi de umarız ki arıcılarımızın ürettiği ürünler değerinden pazarlanır” diye konuştu. 

Dünya üzerinde her gün yaklaşık 150 bitki ve hayvan türü yok oluyor!

Arıcılığın tarımın vazgeçilmez unsuru olduğunu anımsatan Şahin, son olarak “Dünyamız her geçen gün doğal kaynakların yok edildiği ve var olanların da tahribata uğradığı bir süreci yaşamakta. Doğanın dış olumsuz faktörlerle bozulmasının sonucunda dünya üzerinde her gün yaklaşık 150 bitki ve hayvan türü yok olmakta. Bal arıları ürettikleri değerli arı ürünlerinin yanı sıra (polen, arı ekmeği, propolis, arı sütü, apilarnil ve arı zehri) tozlaştırıcı özelliği sayesinde tarım ve hayvancılığın vazgeçilmezi. İnsan gıdasının üçte biri bal arılarının tozlaşmaya olan katkıları ile elde ediliyor. Bal arısının ortaya koyduğu üretim gücü sayesinde, artan insan nüfusuna ve azalan tarım arazilerine karşın, artan gıda arzını karşılamada arı önemli bir umut ışığı. Son yıllarda yaşanan salgın hastalıklarda arı ürünlerinin insan sağlığı için tüm dünyada umut ışığı olduğunu unutmamalıyız. Bugün sürdürülebilir bir yaşam için, arıları korumanın önemine dikkat çekerek bir farkındalık oluşturmak amacı ile bir araya geldik” dedi. 

Editör: Ramazan Atabey