Zaman ihmali affetmez
Can PULAK Yeni bir dünyada yaşıyoruz. Artık sabahları yeni bir dünyaya açıyoruz gözlerimizi. Ama hala bunun farkında değiliz biz. Alıştığımız düzenin tepetaklak olduğunu g...
Can PULAK
Yeni bir dünyada yaşıyoruz. Artık sabahları yeni bir dünyaya açıyoruz gözlerimizi. Ama hala bunun farkında değiliz biz. Alıştığımız düzenin tepetaklak olduğunu görmemekte direniyoruz sanki. Yeni Türkiye hikayesiyle uyuyoruz da yeni dünya gerçeğine uyanamıyoruz bir türlü.
Oysa günümüzde her şey değişti. Dünya değişti, tüm uygar ülkeler geleceğin politikasını oluşturmaya çalışırken, biz hala günlük siyasi kavgalar ve çekişmelerle geçiriyoruz vaktimizi. Terör, küresel ısınma, susuzluk, açlık tehlikesi, yeni salgın hastalıklar, ekonomik daralmalar, seller, fırtınalar, yangınlar filan dünyayı iyice zorlamaya başladı. Akıllı ülkeler fazla zarar görmeden atlatmaya çalışıyorlar bu dönemi. Ama bizim gibi hala işin ciddiyetinin farkında olmayanlar, havanda su döğüp duruyorlar.
Depremler, seller, yangınlar, terör ve virüs fırtınası sürsede, bizim hala akıllanmaya ve önlem almaya niyetimiz yok. Üstelik biz yıllardır söndüremediğimiz siyasi yangından da kavruluyoruz. Bu kafalarla, bu sığ görüş ve düşüncelerle nasıl koruyacağız bu toprakları, nasıl koruyacağız güzel ülkemizi, nasıl koruyacağız insanımızı? Bunları düşünmenin ve hemen kolları sıvamanın zamanı geldi de geçiyor bile. Milletçe silkinmemiz, toparlanmamız, kendimize gelmemiz lazım. Yaptığımız tüm yanlışların faturası üzerinde boğuşmaktansa, önümüze bakarak aynı yanlışları tekrarlamamanın çarelerini düşünmeliyiz. Milli mücadele iklimine girdiğimizi mutlaka kabul etmeliyiz. Milletçe gireceğimiz bir milli mücadele havasıyla çıkabilir, kurtulabiliriz bunca beladan.
Artık dünyayı alarma sokan tehlikelerden kurtulmayı, her işimizde yaptığımız gibi Allah’a havale edemeyiz. Elbetteki tüm kötülüklerden, felaketlerden, facialardan bizi koruması için Allah’a yakaracağız ama, Allah’ın verdiği akıl ve fikri de iyi kullanmak gerek. Allah’ın bize verdiği tüm imkanları, tüm iyilikleri, tüm yaşam sahalarını berbat edelim, sonra da bunların düzelmesi için Allah’a yalvaralım. Böyle kolay bir kurtuluş ihtimalinin kalmadığını görmemekte direnirsek, daha çok acılar çeker, daha büyük problemlerle uğraşmak zorunda kalır, sorunların altında ezilip gideriz. Artık kitleleri Allah’la kandırma huyumuzdan mutlaka vazgeçmeli, gerçek ve akıllı müminler olarak Allah’ın bize sunduğu tüm nimetleri aklımızla korumalıyız.
Şurasını kabul etmek zorundayız ki, küresel iklim krizi tembel ve hantal toplumları çok değil, 20-25 yıl içinde felakete sürükleyecek. Buna bir de terör yangınını, rüyasında bile göremediği nimetleri farkına varan ve bunu gelişmiş ülkelerle paylaşmaya çalışan mülteci milyonları da eklersek, işin giderek zorlaştığını daha kolay farkederiz. Dünyadaki karbon salımı ve sera gazlarındaki artış, yaşadığımız küreyi tehlikeye atan fitili çoktan ateşledi. İnsanlar görülmeyen bir kavgaya tutuşmaya başladı. Şimdi belki görünmüyor ama yarın daha da netleşecek ve büyüyecek bu kavga.
Her yıl atmosfere 51 milyar ton sera gazı bırakılıyor. Uzmanlar, gerekli önlemler alınmazsa çeyrek asır sonra orman ve tarım alanlarının biteceğini söylüyorlar. Bizde bunu 15 yıl önce, rahmetli Hayrettin Karaca açıklamıştı. Heykeli dikilmesi gereken ve yeri doldurulamayan bu değerli insanımızın görüşlerini, (kehanet) olarak küçümsemiş ve ciddiye almamıştık. İleriyi gören hangi insanımıza değer verdik ki, dünyanın kapıştığı çok iyi yetişmiş hangi insanımızın kıymetini bildik ki? Terördü, ihmaldi her ne sebeple olursa olsun, çok kıymetli ormanlarımızı yangınlarla kaybettik. Ama maden ruhsatı vererek kele döndürdüğümüz ormanlarımızın, yangında kaybettiklerimizden çok daha fazla olduğunu göremedik ve hala da göremiyoruz işte.
Biz herşeyi çabuk unutan ve günlük yaşayan bir toplumuz.. Depremler geçirdik unuttuk. Hala ciddi bir önlem düşünmüş, almış değiliz. Oturmuş, Allah korusun yüzbinlerce kişinin betonların altında ezilmesini, ölmesini bekliyoruz. Seller yaşadık, orman yangınları geçirdik, acil önlemleri düşünüp süratle hayata geçireceğimize, siyasi kavgalarla geçiriyoruz vaktimizi. Artık seller, depremler, yangınlar, virüsler yakamızı bırakmayacak. Sadece bizim değil tüm dünyanın da. Onun için oturup çareler üretmeli, uzmanları devreye sokmalı, (ben bilirim-ben yaparım) gibi çağdışı yönetim model ve davranışlarından kaçınmalıyız. Akıl için yol birdir. Gelişmiş ülkeler ne yapıyorsa, biz de vakit kaybetmeden onu yapmalıyız. İyi yetişmiş, bu konularda bilgili ve donanımlı insan fazlamız var. Köşelerinde oturan bu değerli insanları hemen devreye sokmalıyız.
Karbon salımını azaltacak önlemleri ben bilemem, günlük politika üreten siyasetçilerimiz bilemez ama, bilen insanlarımız, yarım ve çeyrek değil tam profesörlerimiz, bilim adamlarımız çözmeye çalışırlar sorunları. Görebildiğimiz kadarıyla artık dünya, dizel yakıt ve kömür devrine veda etmeye hazırlanıyor. Sanayii sektörünü yenilenebilir enerjiye yönlendiriyor. Benzinli ve mazotlu araçlar yerlerini, yakın bir tarihte elektriklilere bırakacaklar. Termik santraller kapanıyor artık. Küresel değişimlere hazırlanıyor dünya. Yenilenebilir temiz enerjiye yönelme devri başladı. Akıllı ülkeler güneş panelleri ve rüzgar fırıldaklarıyla donanıyor. Kuraklığa karşı deniz suyu arıtmaya başladı herkes. Petrol zengini ülkeler bile, enerji üretiminde petrolün payının giderek azaldığını görüyor. Hepsi şimdiden tedbir almaya çalışıyorlar. Elin arabı çare düşünüyor da, biz hala oralı değilmiş gibi davranıyoruz.
Güneş enerjisi bulunalı neredeyse yarım asır oldu. Ama petrol zengini ülkelerin baskısıyla, yenilenebilir enerji kullanımı hala geciktiriliyor. Dünya ancak yüzde 11 oranında temiz enerji üretebiliyor. Temiz enerjide akıllı ve gelişmiş ülkeler arasında bir yarış başladı. Biz bu yarışın tribünlerinde seyirci olarak oturuyoruz hala. Hala doğalgaz ve kömürle enerji üretmeye çalışıyoruz. Güneş ve rüzgar panelleriyle enerji üretmek isteyen sermayeye, insanlara zorluk çıkartıyoruz. Değerlendirmek isteyenleri devlet eliyle engelliyoruz. Haydi daha fazlasını yazıp canınızı sıkmayayım. Ama şunu ısrarla belirtmeliyim ki, dünyanın başına musallat olan küresel belalarla uğraşma konusunda akıl için yol birdir.
Aklımızı süratle devreye sokalım. Depremlerin, orman yangınlarının, sellerin arkasından ağlamak yerine, çareleri hemen üretelim. Zaman ihmalimizi affetmez.