Türkiye'de beklenen yaşam süresi 77,3 yıl Türkiye'de beklenen yaşam süresi 77,3 yıl
Haber: Deniz Ali Tatar Yüzyıllar önce Hindistan’da ortaya çıkan Yoga, ülkemizde de fiziksel ve zihinsel dengesizlikleri düzenlemek amacıyla ilgi toplayan bir meditasyon haline geldi. Son dönemde, özellikle de popüler kültürde de yerini sayısızca alan yoga, yaz aylarında yazlık bölgelerde düzenlenen kamplarla bambaşka bir hal aldı. Otellerin kendi içerinde düzenledikleri yoga kampları, yoğun bir ilgiyle takip ediliyor. Eski Foça’da bulunan Hotel Leon’da bir yoga kampı düzenleyen Yoga Eğitmeni Burcu Akdağ, ilk kez bir kamp düzenlediğini söyledi. 24 Saat’e kampta yogayı temel anlamda anlatmak istediğinden bahseden Akdağ; bedensel, ruhsal ve zihinsel sakinleşmeyi amaçladıklarını söyledi. Yogik yaşamın mümkün olabileceğinden bahseden Akdağ, kampların yaz aylarında olmasının güzel sonuçlar doğurduğunu da anlatıyor. “Yogaya, hem fiziksel hem ruhsal hem de zihinsel anlamda yaklaşıyoruz” Yoga’nın bilmeyenler için dışarıdan bakıldığında farklı görüldüğünü söyleyen Akdağ: “Yoga hakkında bilgi sahibi olmayanlar ‘yukarılarda uçuyormuşuz’ gibi hissedebiliyor. Ama aslında çok derin bir konudan söz ediyoruz. ‘Yoga’ kelimesi, Sanskrit dilinde ‘yuj’ kökünden türemiş bir kelime. Bütünleşmek ve birleşmek anlamını taşıyor. Biz yogayı aslında, içsel bir bütünleşme ve çevre ile bütünleşme olarak ele alıyoruz. Evrensel ruh ile bireysel ruhun bir araya gelmesi anlamını da taşıyor yoga. Bir kişinin kendi küçük dünyasından çıkıp, öz benliğinin farkına varması aslında. Ayrıca yazar Patanjali’nin yoga sutralarına göre, aklın sakinleşmesi ve aklın kontrolü anlamı da taşıyor.” Diyerek yoga tanımlarından bahsetti.  Yoganın tanımına bakıldığında ‘fiziksel egzersiz’ içeriği olmadığını söyleyen Akdağ, bu durumu şu şekilde özetliyor: “Fiziksel bir içerik yer almadığı için, biz duruma bütünsel olarak yaklaşıyoruz. Fiziksel içerikle beraber hem ruhsal hem de zihinsel anlamda bakıyoruz yogaya ve tamamen bütünsel aslında bu durum.” Yogik yaşam hakkında da konuşan Akdağ, yoganın popüler kültürde yer almasıyla beraber ilginin de arttığını söyledi. Akdağ, sözlerine şu şekilde devam etti: “Bilgiye ulaşmak, bu devirde çok olay aslında. Ama bilgiye ne şekilde ulaşıldığı da sorgulanmalı. Kişi bildiği ve öğrendiği kadarını yorumlayıp anlatıyor.  Ya da anladığı kadarıyla anlayıp yorumlayabiliyor. Biz yogayı bütünsel tanımlarken, aynı zamanda yaşama da entegre etmeye çalışıyoruz. Bir kişinin yoga yapmaya başladıkça farkındalık kazanmasıyla bunu fark ediyoruz. Bunu ‘yaşama nasıl entegre edebiliriz’ ya da ‘yaşamda artık nasıl bir metot haline dönüşebilir’ bunun peşine düşüyoruz. Yoga bir metot çünkü. Yaşam içerisinde nasıl bir yol alabileceğimizi öğretiyor aslında. Yoga bir farkındalık yarattığı için, yaşam içerisindeki yerimiz de aslında şekillenmeye başlıyor. Çünkü bu farkındalıkla beraber kişi hem kendini hem ruhu hem de zihnini tanıyor. Ve tüm bunların hepsini yönetmeyi öğreniyor. Öğrendikten sonra da yogayı hayatına kolaylıkla entegre ediyor.” “İnsanlar dinlenmeyi ve zihinlerini rahatlatmayı ararken, yoga ile karşılaşıyor” Yoganın kişiden kişiye hayatta yarattığı farkındalığın değişebildiğinden de bahseden Akdağ: “Kişilerin hemen bir anda farkındalığı oluşması ve hayatına yerleşmesi olmayabiliyor. Kimisi için 3 ay, kimisi için 6 ay sürebilir. Önemli olan, bunun için bir vakit ayrılması ve disiplinli bir şekilde bu pratiğin sürdürülmesi. İşin içerisinde bulunan asanalar dediğimiz yoga duruşları, bizim için önemli yer kaplıyor. Ayrıca yapılan birçok nefes egzersizi ve meditasyon da var. Farkındalık kazanan kişi hayatın içerisinde çok rahat yer bulabiliyor. Dışarıdaki durumlara ya da olaylara göre bir tepkisel durumumuz varsa, herhangi bir şekilde kendimizi ifade ederken bile o duyguların bizi yönetmesine izin veriyorsak, bu kişilerin yoga yapmasını muhakkak öneriyorum. Çünkü o duyguları tanıyarak, bu duyguların bizi yönetmesine izin vermiyoruz. Böylece aklın sakinliğinin kazanıldığı noktaya ulaşıyoruz. Kişinin kendini yönetebildiği nokta bu da aslında. Yoganın üç pratiği de uygulanırsa, kişi de çok rahat bir şekilde şekillenmeye başlıyor. Bu farkındalığı da kendinde deneyimleme şansı buluyor. Yoga kamplarının oldukça fazla yapıldığını ve yazlık bölgelerde bu kampların yapıldığını söyleyen Akdağ, bu kampların da ilgi topladığına dikkat çekti. İlk kez bir yoga kampı düzenlediğini söyleyen Akdağ, insanların yoga kamplarına gösterdiği ilgiyi şu şekilde değerlendiriyor: “İnsanlar o modern hayatın koşuşturmasına o kadar çok dalıyor ki, bir noktadan sonra bir kaçış yolu arıyorlar. Ya da kendilerini dinlendirecek ve zihinlerini rahatlatacak bir şeyler arıyorlar. Bu arayış, insanları yogaya yönlendiriyor. Çünkü yoga, insanlara ihtiyaçları olanı kadarını veriyor. Popüler kültürde ve özellikle sosyal medyanın hayatımıza girmesiyle, bu tür kampların çok yaygınlaştığını görüyoruz. Kampların bazılarında sadece nefes meditasyonlarının yer aldığını da görebiliyoruz. Ya da sadece meditasyonlar da yer alabiliyor. Sadece yoga egzersizlerinin yer aldığı yoga kampları var. Kişi aslında ihtiyacına göre o yoga kampına gidiyor. Kışın da yapılan kamplar olsa da, özellikle yazın yapıldığını görüyoruz. Kişiler izinlerini yazın alabiliyor ve insanların denize, güneşe, kuma, temiz havaya ve rahatlığa ihtiyacı olmasından da kaynaklanıyor. İnziva yani sakinlik dediğimiz şey ise, kişi kendini bir yoga yapmıyor olsa ve oralara gitse bile kendini sakinleşmiş ve zihninin rahatlamış olduğunu görüyor.” “Yogayı temel anlamda anlatmak istedim” Kendi yoga kampını hazırlarken yogayı temel anlamda anlatmak istediğini söyleyen Akdağ: “Ben yogayı tanıma yolundan geçtim ve bu yoldan geçenler bilirler. Yoganın sadece bağdaş kurup oturarak ‘om’ sesi çıkarmaktan ibaret olduğunu düşünenlerdendim. Dışarıdan bakıldığında çok ütopik görünüyor aslında. Yoga hakkında bilgi sahibi olmayanlar için yoganın temel bilinen yanlışların dışında bir şeyleri olduğunu anlatmak istedim. Yogik yaşamın mümkün olduğunu bu kamp aracılığyla göstermek istedim. Sabah, öğle ve akşam yemekleri için özel menü hazırladık. Sattvik beslenmeye çok özen gösterdik. Baştan aşağı bir yaşam tarzı planladık aslında. Bu kampı otel müdürü Rukiye Hanım ile planlarken, aslında tam da ikimizin kafasındaki plan çıktı ortaya. Kendisi de bu konulara çok ilgili ve çok fazla üzerine de konuşmadan kafamızdaki kamp planını dökebildik. Foça’da bir koyda bulunan bu otelde, yoga ile sakinleşmeyi amaç edindik. Hem bedensel, zihinsel ve ruhsal sakinleşme oldu aslında. Daha ilk günden harika bir reaksiyon aldık. Destek olan ve kampa katılan herkese çok teşekkür ederim.” diyerek anlattı.