Süleyman Yıldırım, 10 yıldır Kavaklıdere sokaklarında müzisyenlik yapıyor. Tunalı Hilmi’de, Tunus’ta, Cinnah’ta ve daha birçok yerde sokağın ritmine trompetiyle eşlik ediyor. “Türkiye’nin çağdaşlığını koruyorum” diyen Yıldırım, müzisyenlerin sokaklardan dışlandığını söyleyerek düzene sitem ediyor
CEMRE POLAT/ANKARA - Süleyman Yıldırım, 10 yıldır Kavaklıdere’nin sokaklarında ve parklarında trompet çalıyor. Meclis emeklisi olduğunu ve maddi sıkıntısı olmadığını dile getiren Yıldırım, yaptığı işle Türkiye’nin modernleşmesine katkıda bulunduğunu söylüyor. “Burada kadın haklarını, sanatçıları, Atatürk’ün gençlerini, hayvan haklarını savunuyorum” diyen Süleyman Yıldırım, tüm insanları bu konularda duyarlı olmaya davet ediyor. Trompet çantasında da bu fikrini destekleyen bir tablo asılı. “İnsanlığa faydalı, hayvanlara, doğal yaşama ve çevre temizliğine lütfen duyarlı olalım. Saygılarımla…"
Türkiye’de giderek kaybolmaya yüz tutmuş kültürlerden biri, sokak müzisyenliği. En fazla 10 yıl öncesine kadar neredeyse her sokakta rastladığımız sanatçılar, sesleri ve enstrümanlarıyla belki sindirilerek belki küserek alanlarını terk ettiler. Bazıları sanatını icra etmek için izin almak koşulunu kabul etti ve belirlenmiş yerlere göç etti, bazıları ise sokağın kamusal mülkiyetinden vazgeçmeyerek direnmeye devam etti. Süleyman Yıldırım da direnenlerden biri. Bazen Tunus’ta, bazen Tunalı Hilmi’de bazen Cinnah’ta "Su Perilerinin Dansı" adıyla bilinen Balerin Heykeli'nin tam altında balerinlerin dansına eşlik ederken onu görebilirsiniz. Kendisi, müziğini sokağın sesiyle harmanlıyor. “Burada kötü bir şey yapmıyorum, kimseyi rahatsız etmiyorum. Toplum düzenini bozduğumu söylüyorlar, aksine toplum düzenini sağladığımı düşünüyorum. Türkiye’nin çağdaş kalması için direniyorum” diyerek sitem eden Yıldırım, caddelerin trafik gürültüsünün içinde bir soluk alma fırsatı yaratıyor. Fakat “gürültü” yaptığı için toplum düzenini bozmakla suçlandığını söylüyor.
“Maddi bir kaygım yok, insanlar adına direniyorum”
Emekli maaşı olduğunu ve müzisyenliği maddi kazanç elde etmek için yapmadığını aktaran Yıldırım, bir özgürlük temsilcisi olarak sokakta bulunduğunu söylüyor. Aynı zamanda çevresine sosyal bir mesaj da verdiğini ifade eden Yıldırım, sokak müzisyenlerine engel olmaya çalışanların sanata ve çağdaşlığa karşı olduğunu belirterek “Bizi buradan kovmak isteyenlerin zihniyeti bambaşka. Suçlanacak kişilere dokunamadıkları için bizi suçlu ilan ediyorlar. Eğer mutlu olacaklarsa dünyadaki tüm kötülüklerin sebebi benim. Dünyadaki savaşların sebebi, pandeminin sorumlusu, Kennedy’i vuran hatta Roma’yı yakan benim” diyor. Gerçek suçlularla savaşmak yerine sanatçılara engel olan sistemi eleştiren Yıldırım, “27 yıl mecliste çalıştım. Halkla ilişkiler uzmanıydım. ‘İmam grubu’na katılmadığım için kadromu alamadım ve 2009’da emekli oldum. Maddi sıkıntım yok. Burada insanlar adına direniyorum, sizlerin hakkını savunuyorum. 10 yıldır sokak müzisyenliği yapıyorum. Çoğunlukla parklarda ve caddelerde çalıyorum. Kuğulu Park’a son zamanlarda çok gitmiyorum çünkü orada daha çok karışıyorlar, rahat bırakmıyorlar. Mekanlarda çalmayı hiç sevmedim, burada özgürüm. İstediğim şeyleri çalıyorum. Genellikle opera parçaları ve caz müzik yapıyorum. Sokak sokak geziyorum, hep aynı yerde kalmıyorum. Sokak sanatçılarına destek olmayı bırakın köstek oluyorlar. Bazı zabıtalar kraldan çok kralcı davranıyorlar, bizi sokaktan dışlamaya çalışıyorlar. Ben burada kötü bir şey yapmıyorum ama bizi her şeyin suçlusu ilan ediyorlar. Benim için ‘kaçak bir adam, aranan suçlu hatta kendini gizlemek için fötrünü yüzüne kapatıyor’ diyebilirsiniz. Eğer mutlu olacaklarsa trafik kazaları, sistem sorunu, hepsi benim yüzümden…” sözlerini aktardı.
Yakın zamanda örneğine rastladığımız bir “kovulma” vakası daha var. Süleyman Yıldırım gibi Kuğulu Park’tan uzaklaştırılan müzisyenlerden biri de Ata Yıkar. Ankaralıların “Kuğulu Park’ın Ata Abisi” olarak tanıdığı Yıkar’ın, geçtiğimiz hafta Çayyolu’nda bir zincir markete ait alanda müzik yaptığı sırada zabıta tarafından “Ayyaş! Hakkında şikâyet var” sözleriyle engellendiği iddia ediliyor. Ata Yıkar da Ankara’da sokak müziğinin öncülerinden biri olarak 18 yıldır akordeonuyla sanatını icra ediyor. Kuğulu Park’a yolu düşen pek çok kişi mutlaka onun sesini duymuştur. Kendisi, Ankara için kent belleğinin vazgeçilmez bir parçası. Sokak sanatçıları, çevreden şikâyet olduğu gerekçesiyle benzeri olaylara sık sık maruz kalıyorlar. Desteklenmedikleri için, günbegün sayıları azalmaya devam ediyor. Dilencilikle itham edilip toplum düzenini bozmakla suçlanıyorlar. Sesleri kısılmaya hatta kesilmeye çalışılıyor. Sokağın sesi, bir radyo gibi kısılabilir mi? Yıldırım’ın da söylediği gibi bu davranışlar “farklı bir zihniyet”in ürünü olabilir mi?