Şener Mete
Her öğrenci gibi, ben de ilkokula başladıktan sonra öğretmenime hayranlık duymaya başladım. “Büyüyünce ne olacaksın” sorusuna birçok öğrenci gibi “öğretmen” cevabını verdim. Kitaplarımı, karşımda beni dinleyen öğrenciler varmış gibi sesli okumaya başladım.
Bir gün, hayalimdeki öğrencilerim gerçek oldu. Üniversite üçüncü sınıfa gelince, vekil öğretmenlik denilen bir görevlendirme olduğunu duydum. Bir öğretmen hastalık, doğum, görev gibi sebeplerle ayrıldığında, yerine vekil öğretmen gönderiliyormuş. Bu öğretmenler de üniversite öğrencileri arasından seçilirmiş. Gidip Altındağ Milli Eğitim Müdürlüğü’ne başvurdum, bir süre sonra beni aradılar. Verilen görevle Ankara'da iki ilkokulun 5. sınıfında peş peşe vekil öğretmenlik yaptım. İlk öğretmenliğim Yenidoğan İlkokulunda idi.
Son günlerde ülkemizde herkesin duyduğu yenidoğan, 28 güne kadarki bebekler için söylenir. Dağdan inen bir teröristin, özel hastanede bebeklere karşı kurduğu terör örgütünün nitelemesi olan Yenidoğan, İstanbul ve Ankara’da iki semtin adıdır.
Ankara’daki Yenidoğan; Aktaş, Kale, Çinçin bağları, Örnek mahallesi ve Atıfbey arasında yer alır. 1975 yılında, Ankara'nın hem eski hem de en az gelişmiş mahallelerinden biriydi. Ankara’nın merkezi Ulus semti olduğundan taşradan göçen yoksullar, iş yerlerine yakınlığından dolayı buralara gecekondu yapıp taşınmışlar. Oldukça yoksul ailelerin, derme çatma ve tümüyle ahşap evlerde oturduğu, pek çoğunun kiracı olduğu bu semtte, yeşil alan yoktu ama her evin taşlık denilen bahçesinde bir ağaç dikiliydi. Dışkapı Pazarı’ının arkasından itibaren semtin, Atlas ve Emek adıyla iki sineması vardı. O mahallenin orta yerinde çevreye göre geniş bir bahçe içinde yer alıyordu Yenidoğan İlkokulu...
Keçiören’den gelip Dışkapı’da inerek bazen yürüyüp bazen minibüsle gittiğim okuldaki öğrencilerimin hemen tümünün aileleri ya cahildi ya da İlkokul eğitimi almış kişilerden oluşuyordu. Ama 24 öğrencim de istekli, hevesli ve çalışkandı. Onlara bildiğim her şeyi anlatmaktan keyif alıyordum. Bir gün okul müdürü çağırdı. "Hocam, çocuklara müfredatta olmayan şeyleri öğretiyormuşsunuz. Lütfen müfredatı aşmayın" diye uyardı. Evet, ben müfredatı aşmıştım. Ama benim çocuklarım Matematik dersindeki dört işlemi su gibi yapıyor, problemleri eksiksiz çözüyordu. Şüphesiz bunda, benden önceki öğretmenlerinin çok büyük payı vardı. Ama bu çocukların gelecek yıl Ortaokula başlayacağını düşünerek önce bir bilinmeyenli, sonra da iki bilinmeyenli denklemleri öğrettim. Baktım, hemen hepsi zehir gibi olmuştu. Müfredatı aşmıştım, müdürün uyarısıyla normal derse döndüm. Yıllar sonra İlkokul 5. sınıf öğrencilerine, Matematik dersinde iki bilinmeyenli denklemlerin de öğretildiğini görünce, o yılı hatırlayıp yeni müfredata acı acı gülümsemiştim. Zaman ilerledikçe öğrencilerimle yarışmalar yapmaya başladım. Tahtaya Türkiye haritasını asıp şehirlerin adını ve yerini öğrettim. Bingöl veya Burdur dediğimde, öğrenciler koşarak yerini buluyordu. Her hafta son derste o haftaki derslerle ilgili yarışma düzenliyor ve öğrencilerime başarı durumlarına göre kalem, defter, silgi, kitap gibi armağanlar alıyordum. Hemen hepsi bu armağanlardan kazanmıştı. Böylece öğretmenlikten aldığım paranın bir bölümünü bu yoksul mahallenin ilkokul çocuklarına harcadım. 2 ay sonra vekâlet süresi doldu, çocukların öğretmenleri geri döndü. Ayrılırken, bütün öğrencilerim, bahçede sıraya girmiş bana el sallıyorlardı. Böylece Yenidoğan İlkokulu, hayali öğrencilerimi gerçeğe dönüştüren kutsal bir çatı oldu. Daha sonra da Ankara Kalesi yakınlarındaki Cumhuriyet İlkokulunda bir ay süreyle vekil öğretmenlik yaptım.
Bayrak töreninde sıraya giren öğrencisine “hişt kes sesini len”, sınıfta “dikilme burada otur yerine” diye bağıran, öğrencilerle yerel ağızla, bazen argo sözlerle konuşan meslektaşlarımı gördükçe çok üzülüyordum öğretmenlik adına. Ama Yenidoğan’daki öğrencilerimden biri, yıllar sonra tesadüfen gittiğim otomobil tamirhanesinde beni tanıdı. Bu da öğretmenlik adına yaşadığım büyük bir mutluluk oldu.
1975 yılında Yenidoğan’da cadde boyunca saydığım en az 20 kahvehaneye bugün bile rastlayabilirsiniz. Günümüzde semtin büyük kısmı yıkım alanıdır. Yenidoğan ilköğretim Okulu'nun ismi yakın zamanda değiştirilmiş, "polis amca ilköğretim okulu" olmuş. Geçmişte alt gelirli ama normal ailelerin de oturduğu semt, günümüzde tekinsiz bir yere dönüşmüş. Kiraların ucuz oluşundan dolayı semte doluşan Afgan ve Suriyelilerin çokluğunu ve kavgalarını, yıllar sonra sanayide tamirhane açmış olan öğrencimden dinledim.
Eski yıllarda, Ankara’da, Altındağ’dan “Çinçin Bağları”na uzanan yolun kenarında bir tiyatro, bir çocuk hastanesi, bir de doğumevi yan yana dizilmişlerdi. Karşılarında ise Ankara’nın ilk toplu konut sitelerinden “Örnek Mahallesi” bulunurdu. Altındağ Devlet Tiyatrosu, Dr. Sami Ulus Çocuk Hastanesi ve Zübeyde Hanım Doğumevi, bilinçli bir tercihle buradaydı. Günümüzde ortadan kaldırılan ya da kaldırılmasına karar verilen Ankara Numune Hastanesi, Türkiye Yüksek İhtisas Hastanesi, Zekai Tahir Burak Kadın Hastalıkları ve Doğum Hastanesi, Ankara Atatürk Hastanesi, Ankara Fizik Tedavi Hastanesi, Dışkapı Çocuk Hastanesinin personelini yetiştirenler de öğretmenlerimizdir.
Öğretmenlik kadar kutsal bir meslek yoktur. Bir öğrencinin annesi, babası yerine koyduğu öğretmenler, tahsil hayatımızın sonuna kadar çeşitlenerek ve çoğalarak hepimize yol göstermiş, ışık tutmuştur. Öğretmenliğin ne demek olduğunu yine en iyi öğretmenler bilir. Öğretmen, öğrenciye dost ya da arkadaş değil, sadece onun öğretmenidir. Ama dosttan da arkadaştan da daha içten ve daima vericidir. Bu yüzden öğretmenler asla ve asla unutulmazlar. Dostluklar kaybolur, arkadaşlıklar biter ama öğretmenler hiç bir zaman hayatımızdan çıkmazlar.
Bugün öğretmenler övülmeyi, hamaset nutukları dinlemeyi beklemiyor. Ekonomik bakımdan hak ettikleri yere gelmeleri biraz hayal gibi olsa da mesleğin kalitesi bakımından maaşlarında artış bekliyor. Öğretmen borç düşünmemeli, ders anlatırken aklına para gelmemelidir. Bütçeden kaynak aktarılamıyorsa, Türkiye'de satılan her türlü kitap ve deftere 'öğretmenlik fonu' getirilerek bu fon öğretmenlerimize kaynak olarak aktarılabilir. Benim de böyle bir önerim var...
Gerçek öğretmenlerimizin günü kutlu olsun.