Yenidoğan Çetesi Davası'nın ilk duruşmasına dokuzuncu gününde Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. Duruşmaya, 22 tutuklu sanık cezaevinden getirilirken bazı tutuksuz sanık ve taraf avukatları hazır bulundu.
Tutuksuz sanıklardan Bağcılar Şafak Hastanesi İşletme Müdür Yardımcısı Mustafa Kazan, Bağcılar Şafak Hastanesi'nden kendi isteğiyle istifa ettiğini belirterek şunları söyledi:
"Gözaltına alındığım zaman örgütü öğrendim"
"Kızılay Hastanesi'ne geçtim. Kendi isteğimle istifa ettiğimi söylüyorum ki ben zaten Kızılay'da çalışırken gözaltına alındım. Benim psikolojim bozuldu. Ben de emekli oldum ve İstanbul’dan taşındım. Şafak Hastanesi'nde imza yetkim yoktu. İdari personel olarak çalıştım. Boya, badana, teknik, tadilat, giyim gibi şeylerden sorumluydum. Tıbbi yetkim yoktu. Finans ve muhasebe kısmında da yetkim yoktu. Suçlamalarla ilgili ben örgütün varlığını kabul etmiyorum. Ben gözaltına alındığım zaman örgütü öğrendim. Ben kimseyi tanımıyorum.
Bahsi geçen örgütle para alışverişim yoktur. Örgüt üyesi olarak iddia edilen kişilerin beyanlarında beni tanımadıklarını söylediler. Sadece Mert'le görüşmem var. Yönetimin aldığı kararı kendisiyle paylaştım. Kendisiyle bir paylaşım olmuştur ama eyleme geçmemiştir. Bunun dışında bir kere de yüz yüze görüştük. Mert'le aramda asla eşine SGK yaptıralım gibi bir görüşme geçmedi. Ben Mert'e ödeme yapmadım. Bu ödemelerin hastanenin muhasebesinden yapıldığı iddianamede açık ve net görülmektedir. Benim bir örgüte bile isteye yardım etme durumum söz konusu olamaz."
"Habersiz yapılan bir denetimde bile hastanedeydim"
Tutuksuz sanıklardan Bağcılar Şafak Hastanesi Başhekimi Semiha Yavuz, "Biz başhekimlerin mali süreçlerde alakamız olmadığının altını çizmek istiyorum. Saha içinde aktif bir başhekim oldum. Sağlık Bakanlığı tarafından denetimler geçirdik. Bizden istenen belgeleri sundum. Sağlık Bakanlığı denetiminde 99.56 puanla hastanemde sunduğum hizmeti tescil ettim. Mustafa Kazan bilgi verirken, 'Tek uygunsuz hastane Bağcılar Şafak Hastanesi' dedi ama tek uygun hastane Bağcılar Şafak'tı. Habersiz yapılan bir denetimde bile hastanedeydim ve tek tek hastaları gezdik. İş yoğunluğuma rağmen anneleri yerinde bilgilendirmeye dikkat ederdim. Beni bilip görmelerini ve bana güven duymalarını isterdim. Yenidoğan öyle bir durum ki bebeği kabul ediyorum ama durumu kötüleşebilir, süreç uzayabilir, bunların bilgisini anne babaya veriyordum" dedi.
Mahkeme başkanının "Mustafa Kazan, bebek sevkiyle ilgili para iddiası var. Bu konuda ne diyeceksin" sorusuna Yavuz, "Bunların hiçbirisinden ne bilgim ne de haberim vardı. Benim böyle bir şeye ihtiyacım yoktu. Ben bölgede popüler bir doktorum zaten. Bu konuşmalara ilk kez bu olayda şahit oldum" dedi.
Semiha Yavuz, mahkeme başkanının "112 dışında bebek sevki yapan kişilerle hiç muhatap olmadınız mı" sorusuna, "Sana hasta getiriyorum tarzında bir konuşmam olmadı kimseyle. Bu konuyla ilgili kimseyle muhatap olmadım. Ben başhekim olduğum için herkes benimle samimi konuşamazdı. Etik bir başhekimdim"; "Başkasının kaşesinin kullanılması olağan bir şey miydi" sorusuna "Prensip olarak böyle konuşmalar içinde hiç bulunmadım. Bu kaşe bizim mahremiyetimizdir. Bizi ifade eder. Benim ünitemde benim sürecimde epikrizlerim zamanında ilerledi. Bunu yapmasaydım bu kadar başarılı olmazdım" ve "Denetim geldiğinde epikrizleri direkt verdiniz mi? Bununla ilgili bir ekip kurdunuz mu" sorusuna ise "Evet direkt verdim. Ben çok dikkatli ve disiplinli çalışırım o yüzden direkt verebildim" yanıtlarını verdi.
"Yabancı uyruklu bebeklerin anne ve babanın İstanbul oturumlu olması gerekiyor"
Yavuz, Gıyasettin Mert Özdemir ve Mustafa Kazan hakkında ise "Gıyasettin Mert'i ilk kez burada gördüm, onun hakkında 112'den bana hasta sunan biri olarak bilirim. Mustafa Kazan'ın hasta sevkiyle ilgili bir görevi yoktu. Hizmet aldığımız ambulansların yönetimini yaptığını biliyorum" dedi. Suriyeli bebekle ilgili konuşmaların sorulması üzerine de Yavuz, "Yabancı uyruklu bebeklerin anne ve babanın İstanbul oturumlu olması gerekiyor. İstanbul dışında olduğu zaman SGK ödeme yapmıyor" diye konuştu.