Yeni yıla girerken

Can PULAK Her yılsonu güzel dileklerle, büyük umutlarla gireriz yenisine. 365 günü devirdik mi, coşku ve heyecanla kutlarız yeni yılı. Yılbaşı geceleri iyi geçerse, müzikle dansl...

Abone Ol
Can PULAK Her yılsonu güzel dileklerle, büyük umutlarla gireriz yenisine. 365 günü devirdik mi, coşku ve heyecanla kutlarız yeni yılı. Yılbaşı geceleri iyi geçerse, müzikle dansla halayla, yiyip içerek, kahkahayla ve neşeyle girersek yeni yıla, yılın iyi geçeceğine inanırız hep. Pek öyle olmaz ama alışkanlık işte. Somurtup, eskiye yeniye aldırmayıp, klasik günlerden birini yaşarsak eğer, bütün yıl kötü geçermiş. Ömrümüz şehir efsaneleriyle geçtiği için, her duyduğumuza kolayca inandığımız için, bunu da böyle belleyip gelmişiz. Genelde yılbaşı gecelerini PTT (pijama-terlik-televizyon) şeklinde kutlayan milletimizin çok büyük bir kısmı, bütün hayatını da akşamları bu üçgenin içinde geçirir zaten. O nedenle yılbaşı-yılsonu pek fark etmez çoğuna. Paran varsa iyi geçer yılbaşı, yoksa çekirdek çıtlar, televizyonda dizi ya da yılbaşı özel programı izlersin. Her neyse, bu yeni yıla arkamıza bile bakmadan koşarak, tüm kötülükleri problem ve sıkıntıları geride bırakmak umut ve heyecanıyla giriyoruz. Öyle bir yıl geçirdik ki, Allah düşman başına vermesin. Her gün bir kötü haberle, kötü bir sürprizle, inanılamayacak kararlarla kalkıyorduk yataktan. Akşama kadar başımıza bir taş düşüp kafayı yarmadan girebiliyorsak eve, kendimizi şanslı sayıyor, şükrediyorduk. Akla esenin yapıldığı bir ülkede yaşamak kolay mı? Anayasayı bile tanımayan, tartışmasız fikirleri torbaya doldurup akşamdan sabaha yasa çıkaran, tüm düzeni tepetaklak eden bir anlayışın ikliminde zatürreye olmadan ayakta kalmamız bile mucize. Kendimize göre uyguladığımız, çıkarımıza göre yorumladığımız, işimize geldiği gibi anladığımız bir demokrasiyle, pişmiş tavuğun başına gelmeyenleri yaşadık işte. Deneme tahtasına çevirdik Türkiye’yi. Şöyle yapıyoruz olmuyor, böyle yapıyoruz tutmuyor, öyle deniyoruz kıvama gelmiyor. Bir yasa 40 kere değişir mi? Akla esenin yapılmaması için bir devlet planlama teşkilatımız vardı. Oraya sormadan, oradan onay almadan bir toplu iğnenin yerini değiştiremez, projelerimize (evet) dedirtmeden adım bile atamazdık. O Planlama Teşkilatı da ihtiyaca, paramıza, imkanlarımıza bakar, öyle karar verirdi. Askerliği neredeyse izciliğe döndürdük. Paralısı, parasızı, iki aylığı,6 aylığı, böyle askerlik olur mu? Adım başı açtığımız Üniversiteler, özel dershanelere benzedi. Milli Eğitim yasalarımızla öylesine oynadık ki, şimdi işin içinden çıkamıyoruz. Parlamento’muzu, Yargımızı ağır yaraladık, çok önemli kurumlarımızı bitkisel hayata düşürdük. Basın hürriyetimiz komalık. Kişisel yaşamlara bile müdahale ediyoruz sık sık. Ekonominin akordu tutmuyor. Yazmadığımız kitapların üstadı kesildik. Hele dini siyasete bulaştırmaya ne demeli? Olmaz böyle şeyler, olmamalı elbette, inşallah önümüzdeki yıldan itibaren de olmayacak. Bu kadar çok yanlış yapılır mı? Yanlışta bu kadar çok ısrar ve inat edilir mi? Millet böylesine feci şekilde ayrıştırılır, bölüştürülür mü? Yok Cumhur ittifakıymış, yok millet ittifakıymış, böyle her kafadan bir ses çıkarmaya devam edersek, iki yakamız bir araya gelmez tabii. Yeni yıl 82 milyonu bir araya getirmeli, birbirine kenetlemeli, güçlü Türkiye yol ve yolculuğuna yöneltmelidir. Akıl için yol birdir ve milletçe, geçici ittifaklardan önce bizi aklın ortak yolunda toplayacak lideri seçmeliyiz. Bizi aydınlığa kavuşturacak yeni, yıpranmamış, genç, saygın, herkesin kabulleneceği, kişilikli, dini siyasete asla bulaştırmayacak, Anayasa’yı devletin kutsal kitabı olarak sayacak bir gerçek lidere ihtiyacımız var. Siyasi kavgalarla kaybedecek vaktimiz yok. Ekonomimizin siyasetle sulandırılmamış gerçek fotoğrafına bakarsak, paramızın kalmadığını ve gırtlağa kadar borca battığımızı, istesek de istemesek de kabul etmek zorundayız. Bakmayın mağazaların, lokantaların kuru kalabalığına. Lüküs hayatın son çırpınışlarıdır bu. Yiyeceğimizi ithal ediyoruz, tarımımızın imdat çığlıklarına kulak vermiyoruz, işsizliğin çok tehlikeli biçimde tırmanmasına aldırmıyoruz, gençlerimizin çaresizliğini bile görmüyoruz. Böyle giderse 3-4 ay sonrasını bile kestiremeyiz. Ülkeyi yönetenler başka şeyler söylüyor, her akşam televizyonlarda pembe tablolar çiziyor olabilirler. Ne yapsalardı yani, (yıktık perdeyi eyledik viran)diyecek halleri yoktu ya. Onlar da böyle olsun, Türkiye zora düşsün isterler miydi? Acemilik işte, iş bilememezlik işte, talihsizlik işte,ne derseniz deyin artık.. 2022 yılı karşımızda kocaman bir fırsat gibi tüm heybetiyle duruyor. Gelin bunu iyi kullanalım. Tüm siyasi kadrolarımızdaki (ben bilirim-ben yaparım)inat ve ısrarını kıralım. Ben’i (biz) haline çevirebilirsek eğer, Genel Başkanların hepsini Türkiye’nin menfaatleri için bir masanın etrafına oturtabilirsek ve ortak akıl çizgisinde buluşturabilirsek, inanıyorum ki Türkiye’yi yeni ve yıpranmamış bir liderle düze çıkarırız. Neden olmasın, Türkiye’nin ortadaki 8-10 genel başkandan başka başımıza geçip, bizi iyi ve güzel idare edecek adamı mı yok? Var, hem de öylesine çok var ki, bunların ortaya çıkması ve milletin görebilmesi için, mevcut genel başkanların tümünün fedakarlık yapmaları ve böyle birinin önünü açmaları gerekiyor. Mevcut genel Başkanlarımız yorulduklarını, iyice yıprandıklarını, ülkenin bu çok ağır sorunlarının altından artık tek başlarına kalkamayacaklarını anlamaları ve kabul etmeleri lazım. Çok mu kötü durumdayız? Ülke birkaç yılda modern yollarla, köprülerle, alt-üst geçitlerle, havaalanları ve hastanelerle, üniversitelerle, lüks gökdelenlerle, akıllı apartmanlarla donatılmadı mı? Bunları inkar edemeyiz, yapılan bunca işi görmezden gelemeyiz. Hesapsız-kitapsız yapılmış olsalar da, Türkiye’nin görsel fotoğrafı elbette değişti. Fotoğraf iyi de, ülkenin yönetim ve yaşam röntgeni, emarı felaket. Fotoğrafdan değil röntgenden bahsediyorum ve bu röntgenin çok ciddi olduğunu, ülkeyi yoğun bakıma düşürmeden milletçe düzeltilmemiz gerektiğini söylüyorum. Bu samimi bir dilek, yeni yıldan samimi bir beklentidir. İnanıyorum ki, biz bunu başarabilir ve Türkiye’mizi iyiliğe, güzelliğe ve esenliğe taşıyabiliriz. Fazla zorlamaya alışkın olmadığımız aklımıza güvenir ve Allah’ımızın bize verdiği bu en büyük silah ve sermayeyi iyi kullanırsak, geleceğin güçlü, çağdaş ve ileri ülkelerle rahatça boy ölçüşecek Türkiye’sini yaratabiliriz. Tüm okuyucularımın yeni yılını en içten duygularla kutlar, sağlık-mutluluk-başarı-güven ve refah içinde yaşayacakları bir 365 günü huzurla geçirmelerini dilerim.2022’de her şey gönlünüzce olsun. Sürekli şen ve esen kalınız.