Yastayız

Mehmet Necati GÜNGÖR Siyah levhalar üzerinde tek kelime ile ifade ediliyor halimiz. Evet, 85 milyon insanımız yasta. Kimi candan öte yakınlarını kaybetmiş, kimi sevdikler...

Abone Ol
Mehmet Necati GÜNGÖR Siyah levhalar üzerinde tek kelime ile ifade ediliyor halimiz. Evet, 85 milyon insanımız yasta. Kimi candan öte yakınlarını kaybetmiş, kimi sevdiklerini, arkadaşlarını kaybetmiş. En az 80 bin kişinin enkaz altında olduğu hesaplanıyor. Siyah levhalar üzerinde tek kelime ile ifade ediliyor halimiz: Yastayız! Evet, 85 milyon insanımız yasta. Kimi candan öte yakınlarını kaybetmiş, kimi sevdiklerini, arkadaşlarını.. Acılara yürek dayanmıyor. 35 bin kişinin hayatını kaybettiği Cumhurbaşkanı tarafından ifade edildi. Enkaz altında on binlerce insanımız var. Enkaz altından "kurtarın" seslerine cevap verecek yetkililer aranıyor ama nafile. Her yerde enkaz kalıntıları ve enkazların altında inleyen insanlar. Devletin elini arıyorlar, "nerede bu devlet?" soruları eşliğinde. Devlet, elinden geleni yapıyor ama, müdahaleler zamansız ve yetersiz bulunuyor. Koordinasyon eksiklikleri var. Şikayetlerin çoğu bu noktalarda toplanıyor. Çöken binaları yapanlar, bunlara izin ve ruhsat veren yetkililer, cinayetle suçlanıyorlar. Öte yanda, enkaz altından çıkarılan canlar, insanlara umut oluyor. Alkışlar ve battaniyelere sarılıp en yakın ambulansa taşınıyorlar. Sonrası hastahane. Hemen herkes seferber olmuş durumda. Doktorlar, mühendisler, görevliler, gönüllüler. Enkazları adeta elleriyle kazıyorlar, bir can daha kurtarabilir miyiz umuduyla. Kurtarılan her can yanık yüreklere anlık şifa oluyor. Türkiye, böyle bir felaketi yaşamadı. Bu felaketin dini terminolojilerle izahı mümkün değildir. Deprem değil, binalar öldürdü. Buna elbette kader denilemez. Japonlar için kader olmayan deprem, halkı Müslüman olan Türkiye için neden olsun? Deprem bölgesi olan Japonya'da sık sık meydana gelen depremlerde ölü sayısı neredeyse sıfır. Peki, bizde neden böyle? Nedeni açık. Tedbir yok, bilim yok, bahane çok. Başımıza gelenler, ahlâki eksikliklerimizden olmuyorsa fazlamız ne? Yazık oluyor bu ülkeye ve insanımıza. Sorumlular sorumluluklarını bilmiyor, işlerine rüşvet belasını karıştıran yetkililer yüzünden başımıza gelen her felakette can evimizden vuruluyoruz. Böyle gidemeyiz. Böyle ihmallerle, sorumsuzluklarla hiç bir yere varamayız. Aklımızı başa devşirip, lazım gelen ne varsa onları yapmalıyız. Ayırım yapmadan, işleri siyasete bulaştırmadan. "Suçlu ayağa kalk!" deme zamanıdır. Kimi uzanırsa uzansın, suçlular için adaleti tahakkuk ettirmek zorundayız. Mahşer gününe, Allah'ın adaletine inanıyorsak, ihmallerimizi ilahi nazarların önünden kaçırarak gizleyemeyiz. İlahi adalet, hiç şüphesiz her suçlunun yakasına yapışacak, hesap soracaktır. İnancımız, bize bunları söylüyor. Ya inanarak yaşayıp kendimize geleceğiz, ya böyle felaketlerle helâk oluşları can acısıyla izleyeceğiz. Karar bizim.