Yargı kararları görmezden geliniyor
Muhittin Botan / Van
Son zamanlarda mahkemelerin olumlu kararlarının gereği, bazı ilgililer tarafından yerine getirilmiyor, uygulamada kimi farklılık ya da ayrımcılıklar görülüyor.
Vanlı taşeron işçiler, mahkeme kararlarının nasıl tanınmadığının, içinin boşaltıldığının en bariz örneklerinden biri. Van’da 2011 yılında yaşanan depremin ardından İŞKUR üzerinden bin 888 kişi, Van Belediyesi’ne alındı. Van Büyükşehir Belediyesi’ne 17 Kasım 2016’da kayyım atanmasının ardından 4 Aralık 2017’de çıkan Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile taşerondan sürekli işçi kadrosuna geçme kararı çıktı. Çıkan kararnameyle, belediyede kadro almaya hak kazanan işçilerin, güvenlik soruşturmaları da tamamlandıktan sonra isimleri belediyenin resmi internet sitesinde yayınlandı. Yayınlanan listeye göre, bin 702 kişi mülakata alındı. Sonrasında mülakata girmeye hak kazanan 440 kişi elendi. Fakat yaklaşık bir hafta sonra elenen 134 kişi mahkeme kararı olmadan işe geri alındı. Geriye kalan 306 işçi ise hukuk mücadelesi başlattı. Başlatılan hukuk mücadelesinde ilk sonuç, 2019’un Şubat ayında alındı. Alınan bu ilk sonuçta mahkeme, “Mülakat usulsüzdür, yasa gereği kanun yerine getirilmemiştir, işçiler işe iade edilmeli’ kararını verdi. Sonrasında defalarca mahkemede haklılıkları tescillenen Vanlı Taşeron işçiler halen de işlerine iade edilmiş değiller.
Özellikle 2016 yılı sonrası işten çıkartılanlar veya KHK ile işlerine son verilenlerin karşı karşıya kaldıkları durum, hukuki açıdan özel olarak ele alınmayı gerektirmekte. Mahkemelerin vermiş olduğu birçok karar, uygulayıcılar tarafından çoğu kez görülmüyor. Mahkeme kararı ile işine dönmek isteyen kişiyi tekrardan işe başlatmayı suç işlemekle eşit tutan yerel uygulayıcılar, kararı görmezden geliyor.
Üyelerinden ihraç edilip de OHAL Komisyonu’ndan veya mahkeme kararı ile işine dönenlerin işlerine başladıklarını bildiren Eğitim Sen Van Şube Başkanı Murat Atabay, fiiliyatta mahkeme kararının gereğini yerine getirmeyen kimi uygulamalar ile karşı karşıya kalınabildiğini belirtti. Eğitim Sen Van Şube Başkanı Atabay, şunları söyledi:
“İşlerine iade edilen arkadaşlarımız, yeniden güvenlik soruşturmasına tabi tutuluyorlar. Oysa bu arkadaşlarımız öncesinden işlerinin başlarında olan arkadaşlarımızdır. Kimi iddialar gerekçe gösterilerek KHK ile ihraç edildiler. Yapılan itiraz sonucunda ya OHAL Komisyonu’ndan veya mahkemelerden suçsuz olduklarına kanaat getirilerek işlerine iade edilmesi kararı veriliyor. Yerel yöneticilerin tekrardan güvenlik soruşturması talep etmesi, bu kararın bir biçimiyle tanınmaması anlamına gelebiliyorken, diğer yanıyla arkadaşımızın mağduriyetinin devam etmesi demektir. Bu ciddi bir hukuksuzluktur.”
[caption id="attachment_466886" align="alignright" width="441"] Ali Kalçık[/caption]
Bilirkişi raporu ve mahkeme kararı, boşa çıkartılıyor
Yaklaşık 20 yıldır Van’da çevre mücadelesi veren Van ÇEVDER’in Kurucu Başkanı Ali Kalçık da yerel yöneticilerin mahkeme kararlarını uygulamamalarından dertli. Kalçık, yaşanılanları şöyle anlattı:
“Tüm zorluklara rağmen yasalara aykırı bulduğumuz kimi durumlara ilişkin mahkemenin yolunu tutuyoruz. Mahkeme bizi haklı buluyor, ancak yerel yöneticiler ve yüklenici firma, hemen farklı bir yöneteme başvurarak mahkemeyi boşa düşürüyor.
Davaların açılması, sonuçlanması bir yana dava açabilmek için alınan harçlar çok ciddi derecede insanları zora sokuyor. Bilindiği üzere Türkiye’de çevre mücadelesi veren bütün yapılar, bunu gönüllülük temelinde yapıyor. Aslında önceleri, kamu yararı adına mahkemelerde harç bedeli alınmıyordu. Örneği; Zilan Deresi üzerinde yapılmak istenen HES için dava açtık. Bilirkişi iyi bir çalışma sonucunda güzel bir rapor hazırladı ve bu rapor doğrultusunda mahkeme kararını verdi. Ancak yerel yöneticiler ve yüklenici firma, tekrardan bir karar ile ‘ÇED gerekli değildir’ kararını alarak mahkemeyi boşa düşürebiliyor. Bunun nice örnekleri bulunmaktadır.”
Mahkeme, göreve iade kararı verdi, rektörlük kararı uygulamıyor
Boğaziçi Üniversitesi akademisyenlerinden Prof. Taner Bilgiç de yerel uygulayıcıların mağdurlarından. Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü’nün verdiği kararla, üç ay süreyle görevden uzaklaştırılan Prof. Dr. Bilgiç hakkında verilen “göreve iade” kararı, rektörlük tarafından uygulanmıyor. Bilgiç’in göreve iade edilmesi için imza kampanyası başlatıldı. Kampanyaya destek veren Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyeleri ve mezunları ile Türkiye ve dünya genelindeki akademisyenler, Prof. Dr. Bilgiç hakkında verilen görevden uzaklaştırma ve kampüse alınmama kararlarının geri çekilmesini talep etti.
Kesin ve emredici bir kurallar...
[caption id="attachment_466887" align="alignright" width="482"] Av. Turgut Selçuk[/caption]
Uzun zamandır Van’da avukatlık yapan Van Barosu’na kayıtlı Avukat Turgut Selçuk ile uygulanmayan yargı kararları konusunu konuştuk. Mahkeme kararının uygulanmamasının “görevin kötüye kullanılması” suçunu oluşturduğu, “tazminat sorumluluğu” doğurduğu ve disiplin yönünden de yaptırım gerektirdiğine işaret edip “kararı uygulamayan kamu görevlilerinin yargılanması gerekmektedir” dedi.
Yargı kararlarının uygulanmamasının “görevi kötüye kullanmak” olduğunu vurgulayan Avukat Selçuk, şu açıklamayı yaptı:
“Yerleşmiş Danıştay kararları ve İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 28. Maddesi uyarınca, idare mahkemesi kararının 30 gün içinde ‘aynen’ ve ‘gecikmeksizin’ uygulanması gerekmektedir.
Yargıtay Ceza Genel Kurul kararlarında da vurgulandığı üzere, mahkeme kararını uygulamamak suretiyle oluşan keyfi davranış görevin kötüye kullanılması suçunu oluşturduğu gibi aynı zamanda hukuki açıdan da tazminat sorumluluğu doğurmakta, ayrıca disiplin yönünden de yaptırım gerektirdiği açık olduğundan kararı uygulamayan kamu görevlilerinin yargılanması gerekmektedir.
[caption id="attachment_466889" align="alignright" width="306"] Mehmet Reşat Yilmaz[/caption]
Mahkeme kararlarının kamu kurumu yetkilileri tarafından yerine getirilmemesi veya geciktirilmesi, son zamanlarda sıklıkla karşılaştığımız olaylar. Ancak bu suç. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 2’nci maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin hukuk devleti olduğu vurgulanmakta. 138’inci maddesinin son fıkrasında ise; ‘Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır, bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez’ yolunda kesin ve emredici bir kurala yer verilmektedir.
“Kararı uygulamayanlar hakkında maddi ve manevi tazminat davası açılabilir”
Kimi kamu çalışanlarının mahkeme kararına rağmen bildiğini okumaya devam etmesinin yasalara aykırı olduğunu ifade eden Selçuk, açıklamalarını şöyle sürdürdü:
“2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 28’inci maddesinin birinci fıkrasında; ‘Danıştay, Bölge İdare Mahkemeleri, İdare ve Vergi Mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez’ şeklindeki hükümle Anayasa’nın 2. maddesinde yer alan ‘hukuk devleti’ ilkesine uygun bir düzenleme yapılmıştır. Anılan maddenin 3’üncü fıkrasında da; Danıştay, Bölge İdare Mahkemeleri, İdare ve Vergi Mahkemeleri kararlarına göre, işlem tesis edilmeyen veya eylemde bulunulmayan hallerde idare aleyhine Danıştay veya ilgili idari mahkemede maddi ve manevi tazminat davası açılabileceği hükme bağlanmıştır.”
Bunlar da ilginizi çekebilir