Ahmet Çağatay Bayraktar
Milli Eğitim Bakanlığı'na Bağlı Öğrencilerin Kılık Kıyafetlerine Dair Yönetmelikte Değişiklik Yapılması Hakkında Yönetmelik, Resmi Gazete'de yayımlandı. Buna göre her okul kendi kıyafetini belirleyecek, kıyafetlerde özel işaret baskı, işaret ve desenin bulunması zorunlu olmayacak. Belirlenen kıyafetin ise veliye mali yük getirmeyecek şekilde olması, kıyafetlerin temininde okul aile birliği veya okul yönetimlerinin veliyi yönlendirmemesin de altı çizildi. Bu kararla 7 Kasım 2012'de yürürlüğe giren kıyafet yönetmeliği kapsamında okul öncesi, ilkokul, ortaokul ve liselerde serbest kıyafet uygulamasının da sonuna gelinmiş oldu.
Kararı 24 Saat’e değerlendiren Öğrenci Veli Derneği (Veli-Der) Ankara Şube Başkanı Hülya Daran Deveci, öğrenci velilerinden kıyafet konusunda derneklerine herhangi bir talep gelmediği için alınan karara şüpheyle yaklaştıklarını söyledi. Okul işleyişinde idarecilerin tutumlarının ve MEB’in kararının gece yarısı açıklanmasının da şüphelerini artırdığını belirten Deveci, yeni uygulamanın Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ile ilişkili olabileceği düşüncesini paylaştı. Yeni yönetmelikte kıyafetlerin çocukların yaşlarına uygun belirlenmesine noktasına katıldıklarını söyleyen Deveci, “Okul kıyafeti veya okul formasının çağdaş dünyaya uygun, mevsimlere göre belirlenmiş, çocukların yaşlarına uygun, kendilerini özgür hissedebilecekleri bir şekilde düzenlenmesi ve öğrencilere okul kıyafetlerinin giyilmesinin önerilmesi, velilere maddi yük getirmeyecek gündelik yaşamda da kullanılabilecek kıyafetlerin okul kıyafeti olarak belirlenmesi velilerin de Öğrenci Veli Derneği’nin, de istediği ve önerdiği bir durum” dedi.
"Kız öğrenciye baskı unsuru olarak kullanılabilir"
Deveci, kıyafetlerin belirlenmesinde sadece okul müdürlüklerinin değil okul-aile birliklerinin de aktif rol oynaması gerektiğini belirterek şunları söyledi:
“Okul kıyafetlerine okul yönetimleri karar verecek ve uymayanlara disiplin hükümlerini uygulayacak, ifadeleri kullanılıyor. Kıyafetlerin belirlenmesinde Okul Aile Birliği’nin de katılımının sağlanması kararlarda daha dengeli ve denetleyici bir karar sürecinin olmasını sağlayabilirdi. Bilindiği gibi okul yönetimlerinin belirlenmesinde temel kriter mülakat olmuştur. Bu mülakatlarda kimlerin okul yönetimlerine alındığını da biliyoruz. Yöneticilerin genellikle milli eğitimin dinselleştirilmesine karşı gelmeyenlerden seçilmesi ve kararın sadece bu kimselere bırakılmasının okullarda kıyafet tartışmalarına yol açabileceğini düşünüyoruz. Uygulamalarıyla eğitimde dinselleşmenin arttığı bir dönemde, bu yönetmelik ile tüm öğrencilerin ancak özelde kız öğrencilerin kıyafetleri baskı altına alınabileceğini düşünüyoruz."
"Maarif modelinden bağımsız değil"
"Maarif müfredatı sonrası kesintisiz adımlar atıldığını ve eğitimin her alanı müfredata uygun hale getirilmeye çalışıldığını da biliyoruz. Maarif müfredatının omurgası 'yeni bir insan, yeni bir toplum tahayyülü'ne dayandırılmış durumdadır. Kıyafet yönetmeliğinin de müfredat ve sonrası süreçten bağımsız olmadığını düşünüyoruz. Amaçlanan fikr-i hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller yerine akl-selim, kalb-i selim, zek-i selim nesiller yetiştirmektir. Bunun bir uzantısı da çocuklarımızın kıyafetlerini bu düşünceye uygun dizayn etmektir."
"Öğrencilerin daha öncelikli sorunları var"
Konuya ilişkin değerlendirmede bulunan Eğitim Sen Genel Mali Sekreteri Ramazan Gürbüz, öğrenci ve velilerin derin yoksulluk içinde bulundukları şartlar içerisinde kıyafete ilişkin düzenlemenin öncelikli olmadığına dikkat çekerek Milli Eğitim Bakanlığı’nın öncelikle öğrenciler için sağlıklı yemek, erişilebilir su ve düşük maliyetli ulaşım ihtiyaçlarını gidermesi gerektiğini söyledi. Gürbüz kılık kıyafetin tüm bu sorunlar içinde yalnızca biçimsel bir konu olduğunu belirtti.