Vekilliğe hücum nedeni
Can PULAK Deprem yetmedi, bir de sel afeti çıktı karşımıza. Bir başımıza taş yağmadığı kaldı. Türkiye’ye bir şeyler oluyor. Hiç böylesine peş peşe ve sürekli felaketler y...
Can PULAK
Deprem yetmedi, bir de sel afeti çıktı karşımıza. Bir başımıza taş yağmadığı kaldı.
Türkiye’ye bir şeyler oluyor. Hiç böylesine peş peşe ve sürekli felaketler yaşamamıştık. Biri bitmeden öteki başlıyor artık. Millet iyice bunaldı. Sakin, huzurlu ve güven içinde bir yaşama hasret kaldık yıllardır. Doğal afetler olmasa, biz yapayını da yaratmakta ustayız. Ortalığı karıştırmakta, fırtınalar yaratmakta üzerimize yok. Dünya bizi kıskanıyormuş, kıskanmaz mı böyle bir ülkeyi? Bunca badireye, bunca felakete rağmen, çok şükür yıkılmadık, ayaktayız ve nazar değmesin dimdik ayakta kalmaya da devam edeceğiz.
Çok yanlışlar yaptık. Hala da yapmaya devam ediyoruz. Bir ülkeyi yönetmek kolay bir iş değil. Acemilerle, bilgisiz ve ehil olmayan kadrolarla işler yürümüyor işte. Oy alacağım diye, seçim kazanacağım diye akılalmaz şeyler yapıyoruz. Feci bir deprem geçirmişiz, zemin etüdlerini filen yapmadan yıkılan yerlere yeni evler yapıyoruz. Temellerini atmaya, betonlarını dökmeye başladık bile. Seçime gidiyoruz ya, göz boyayacağız işte. İktidar (bir yıl sonunda herkes yeni evlerine geçecek) diyor. Muhalefet de daha ileri gidiyor (Tüm evleri bedava dağıtacağız) vaadinde bulunuyor. Birine (atma Recep din kardeşiyiz) diyoruz da, Kılıçdaroğlu’na ve Meral Hanıma, üç ayağı protezli 6’lı masaya ne diyelim? Bir yılda 150 bin evin projesi, teknik ve altyapı hazırlıkları bile doğru dürüst yetişmez. Parayı bulduk da, bunca evi bedava dağıtacağız, mümkün mü?
Her neyse, depremin yaralarını sarmaya uğraşırken, bir de araya seçimi sokuverdik şimdi. İşin birini doğru dürüst yapamıyoruz, şimdi ikisini birden yapmaya kalkışırken, elimize yüzümüze bulaştırmasak bari. Seçim heyecan ve telaşı, deprem çalışmalarını etkileyecek gibi görünüyor.
Ama yapacak bir şey yok. Umudumuz seçimde, bu yaralı ve yorgun iktidarı mutlaka değiştirmemiz gerekiyor ki, bir an önce normale dönelim. Ancak bir iktidar değişikliği Türkiye’yi kendine getirir. Bunu yaparken de çok dikkatli olmalı, yeni sorun ve problemlere yol açacak girişimlerden kaçınmalıyız. Şu milletvekilliği ne kadar da cazip bir meslek haline geldi. Valiler bile işi gücü bırakıp, adaylığa koşmaya başladılar. Boşuna koşmuyorlar, böylesine cazip, tatlı ve çok karlı bir meslek daha yok dünyada.
Çift sekreterli, çift danışmanlı, dayalı döşeli ofisi, kıyak emekliliği, dokunulmazlığı, kırmızı pasaportu, seçimi kaybetse de tüm ailesiyle birlikte özel hastanelerde ücretsiz bakımı, misafirhaneleri, sudan ucuz lokantaları ve bol maaşı ile milletvekilliği, çok zengin bir meslek haline getirildi Türkiye’de. Bu yüzden aday olmaya, seçilip kazanmaya çalışıyor herkes. Ben buna layık mıyım, milleti gerçekten temsil edebilir miyim, devletin çıkarlarını koruyabilir miyim, buna tecrübem, birikim ve donanımım yeterli mi diye düşünen pek yok. Herkes boyuna, kilosuna, ayakkabı numarasına bakmadan balıklama dalıyor mebusluğa. 600 değil de 200 milletvekilimiz, 100 de senatörümüz olsa, bunların hepsi geçimini kendi mesleklerinden sağlasalar ve sadece katıldıkları oturum başına 1000 lira alsalar, tanınan imtiyazların hepsi de kaldırılsa, acaba bu kadar büyük bir hücum olur mu mebusluğa?
Milletvekilinin ödevi, kanun teklif etmek ve kamudaki sağlıksız ve yanlış uygulamaların düzeltilmesini sağlayıcı önerilerde bulunarak oy kullanmaktır. Sözlü ve yazılı soru önergeleri vermek, yapılanları sorgulamak ve bütçeleri müzakere etmek de mebusların görevleri arasındadır. Öyle bakanlık bakanlık dolaşmak, seçmenine iş bulmak, memuru zorlamak ve rahatsız etmek, ihale kovalamak filan, milleti temsil edenlerin işi olamaz. Onların işi TBMM çatısı altındadır, dışarılarda değil. Ama bizde öyle yapılmıyor. Mebusların çoğu görevlerinin dışındaki işlerle uğraşıyorlar, buna da ses çıkaran, itiraz eden yok yıllardır.
Mevcut sisteme göre milletvekilliği, öyle ucuza kazanılmıyor. Büyük destek ve büyük paran olmadıkça yola çıkamaz, sonuç alamazsın. Demokratik kurallara göre, delege yada önseçimle filan aday olamıyorsun ki.. Ya genel başkan öneriyor, ya yardımcıları destekliyor ya da finans merkezleri arkanda olacak ki, listelere girebilesin. Seçilecek sıraları alabilmek de, farklı hünerler gerektiriyor. Bunları beceremeyen nice değerli, iyi yetişmiş, iftihar ettiğimiz vatan evlatları değil Meclis’e, Belediye Meclisine bile giremiyorlar. Kıdemli, yaşlı ve yorgun politika esnafı, böylelerine geçit vermemek için her tedbiri almış durumda. Önümüzdeki seçimi, yine bu sıraladığım şartlarla ve zeminde yapacağız. Ama bu son olur inşallah, ondan sonraki seçimi tüm yasaları düzelterek, tüm avantaları kaldırarak ve tüm değerli gençlerin önünü açarak yapmalıyız.
Seçim telaşı yüzünden sadece deprem bölgesini değil, fiyatların inanılmaz ölçüde yükselmesine mani olunamadığı için her gün geçim depremi geçiren milletimizi de unutmayalım. Son 8-10 gündür her şeyin fiyatı ikiye katlandı. Bilmem idarecilerimiz bunun farkın da mı?