Gökhan Bulut
Ekranların arkasından tanışmıştık yeni öğrencilerimizle. Heyecanlı ama buruk, hevesli ama tutuk, meraklı ama kırgın, gencecik ama yorgundular. Kendilerine dar edilen bir geçmişten geliyor ve vaat edilmeyen bir geleceği bulanık gözlerle arıyordular. Karşılarında yanıtını bilmedikleri sorularla baş etmeye, sorularını bilmediği yanıtlar üretmeye çalışan hocalar buldular.
Böylesi “mikro” koşullar içinde ve şüphesiz tüm düşünsel pratiğin oldukça azaldığı bir dönemde her şeye rağmen ellerinden geleni yaptılar.
---
Türkiye’de üniversitelerin sorunları çok ve büyük. Tüm bileşenler etkileniyor ama öğrenciler bu sorunların tümünün doğrudan muhatabı. Akademik niteliklerin düşmesi de üniversiteler üzerindeki politik baskıların artması da önce ve doğrudan onlara yansıyor. Siyasetten, sanattan, eğlenceden ve eleştirel düşünceden “arındırılmaya” çalışılan üniversiteler, asıl olarak gençlik döneminin kuraklaşmasına neden oluyor. Üniversite dışında da ekonomik sorunlar, geleceksizleştirme, güvencesizleştirme, gericileştirme, öncelikle gençlerin yaşamını törpülüyor.
Böylesi “mezo” koşullar içinde ve pandemi döneminin yıkıcılığının ardından üniversitelerine gelen öğrenciler, acemiliğini yaşamadıkları bir sürecin ustalığını göstermek zorunda kaldı. Üniversite, onlara hakları olan sevimli bir savurganlık yerine kaygılı bir tutumluluk dayatıyordu. Harçlıkları da arkadaşlıkları da eğlenceleri de düşünceleri de havası emilmiş bir torbaya, oksijeni azaltılmış bir atmosfere sığdırılmak isteniyordu. Lakin onlar, tüm bunlara rağmen, üniversitelerde karbondioksit soluyup oksijen üretmeyi bildiler.
---
Türkiye’de gazeteciliğin sorunları, belki de üniversitelerinkinden de daha çok ve daha büyük. İfade özgürlüğünün sınırlarının körlemesine bir iktidar savunusuna daraltıldığı; toplumun gazetecilikten, gazetecilerin mesleklerinden men edildiği; iktidarın sözcülük, sermayenin kölelik beklediği; güvencesizliğin “fırsat” olarak sunulduğu bir meslek… Üstelik bu mesleğin çoktan “gereksiz” -ve hatta neredeyse “gayrı-meşru” ilan edilmiş üniversitesi…
Böylesi “makro” koşullar arasında, deprem acısı içinde ve “deprem arası” sonrası devam ettikleri öğrenimlerini, toplumu önceleyen sorumluluk sahibi iletişimciler; eleştirel sorgulamayı merkeze alan gazeteci adayları olarak tamamlamayı bildiler.
---
Hepimizin ihtiyacı olan nitelikli iletişim süreçlerini ve gazeteciliği üreteceklerinden hiç şüphemiz yok. Sırada, onların hakkı olan meslek koşullarının, iş süreçlerinin ve ülkenin yeniden kurulabilmesi için onlarla birlikte mücadele etmeye ve gelecek öğrencilerimiz için daha iyi bir üniversite için çalışmaya devam etmek var.
---
Mezun oldular ve yeni bir dönem başladı.
Yolunuz açık olsun.