Genel

Van Gölü’ndeki kirlilik krizi: Hazinemiz tehlike altında

Van Gölü’ndeki kirliliğe tepki gösteren ÇEV-DER Başkanı Kalçık, acilen gerekli önlemler alınmazsa sonradan milyarlık projeler uygulansa da tahribatın giderilemeyeceğini vurguladı.

Abone Ol

Serkan Akdemir / Van 
Bitlis ve Van il sınırları içerisinde yer alan ve ülkemizin en büyük gölü olan Van Gölü, Nemrut dağının patlaması sonucu kraterde suların birikmesiyle oluştu. Göl, tatlı su ve deniz suyundan farklı bir sucul ekosisteme sahip. Suyu hem acı, hem tuzlu ve hem de sodalı. Bunun nedeni, akarsuların beraberinde taşıdığı tuzlu suyun gölde birikmesi, ayrıca suyun buharlaşmasıyla suda yoğunlaşması olarak biliniyor. Tuz oranının yüksek olması, bor ve sodyum karbonatın varlığından ayrıca volkanik kayaçların fazlalığından. Uzmanlar tarafından gölün 600 bin yıllık bir tarihinin olduğu belirtiliyor. Yüzyıllarca farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış olan Van Gölü, günümüzde kirlilik faciasıyla karşı karşıya.  
Yüzlerce bitki, kuş ve balık türü
Birçok endemik bitki, kuş ve balığa ev sahipliği yapan gölün yatağı 102 akarsu ve dereyle buluşuyor. Doğa harikası olarak adlandırılan göl, kuraklık ve çevresel atıklardan etkilenmemesi ve tabiatının korunması amacıyla 2021’de “Van Gölü’nü Koruma Eylem Planı” hayata geçirildi. Ancak gerekli adımların atılmamasından kaynaklı gölde suyun çekilmesi ve kirlenme her geçen gün arttı, artmaya devam ediyor. 
Van Gölü’nün son durumunu, Van Çevre Tarihi Eserleri Koruma Araştırma ve Geliştirme Derneği (ÇEV-DER) Başkanı Ali Kalçık 24 Saat Gazetesi’ne değerlendirdi. 
“Çöpler yataklara dökülüyor”
Bir doğa harikası olan gölün korunmadığı ve değerinin bilinmediğine dikkat çeken ÇEV-DER Başkanı Ali Kalçık, Kıyı Kanunu’nda yer alan maddelere devlet kurumlarının uyması gerektiğini belirterek “Karar vericilerin, yargı organlarının, valinin ve belediyenin hiçbiri adım atmadığı gibi halkın da bu duruma dair bir duyarlılığı yok” dedi. 
Kalçık, yıllardır yerel ve uluslararası alanda Van Gölü’nün ve çevresinin korunması için büyük bir çaba içerisinde. ÇEV-DER Başkanı Kalçık, Van Gölü ve çevresinin göz göre göre yok edildiğini dile getirerek, bunu “felaket” olarak tanımlıyor. Van Gölü’nün yok olma aşamasına getirildiğinden yakınan Kalçık şunları söyledi:
“Van Gölü ve çevresinde 1 milyon 200 binden fazla insan yaşıyor ve bu sayı her geçen gün artıyor. Bu nüfusun evsel atıkları doğrudan gölle buluşuyor. Bu da bataklık ve balçıkların oluşmasına neden oluyor. Van Belediyesi, Avrupa Birliği’nin yerel yönetimlere destek amaçlı Katı Atık Projesi’ni hayata geçirdi. Fakat belediyenin siyasi nedenlerle el değiştirmesinden kaynaklı ilerleme sağlanamadı. Erciş ve Çatak ilçelerinde ise bu durum daha vahim yaşanıyor. Bu ilçelerden getirilen çöpler, gölün tam kenarına ve dere yataklarına dökülüyor. Katı atık tesisleri olmasına rağmen bu yapılıyor. Çöplerin katı atık tesislerine taşınması gerekirken, Van Gölü ve çevresine atılıyor. Bu da ekolojik dengeyi bozmakla birlikte, Van Gölü’nü kirletiyor.”
Kentin en büyük değeri yok oluyor
Bütün çağrılara rağmen gölün temizlenmediği ve gün geçtikçe kirlendiğini aktaran gölün kentin en büyük değeri olduğunu vurgulayan Kalçık, sözlerini şöyle sürdürdü: 
“Göle dolgu yapıldı, imara ve tarıma açılmış, yol yapılmış, yakılmış, sazlıklar kurudu ve canlı yaşamları yok edildi. Canlıların üreme alanları yok edildi, çorak alana dönüştü. Kirlenmeden ve bozulmadan dolayı kıyıya vuran balıklar, kuşlar var.
Büyük değerimiz yok edilirken biz sadece izliyoruz. 430 kilometre uzunluğunda olan bir iç denizden bahsediyoruz. Bu muhteşemliği korumamız gerekirken el birliğiyle ölümüne neden ölüyoruz. Gölü besleyen 102 dereden 80 tanesi tamamen kurumuş, geri kalanların ise debisi düşmüş. Küresel boyutu da var elbette ama temel sorun yanlış su politikalarıdır.”
3621 sayılı kıyı kanunu yok sayılıyor
Kalçık, gölün geleceğini tehdit eden yapıları şöyle sıraladı:
“Kızılay ve Devlet Su İşleri kampı, karayolları, çimento fabrikaları, emniyet, valilik binası vesaire birçok kurum gölün etrafında konumlanmış. 3621 sayılı Kıyı Kanunu’na göre ise hiçbir zümre kıyıları işgal edemez, kıyı bütün canlıların ortak alanıdır. Kanuna göre savaş da dâhil sosyal tesis yapılamaz. Kanuna rağmen burada durum böyle.’’ 
“Felaketle karşı karşıyayız”
Acil önlemlerin alınması gerektiğine işaret eden Kalçık, yetkililerin bir an önce incelemede bulunması gerektiğinin altını çizerek, şu çağrıda bulundu: 
“Doğal hazinemiz tehlike altında. Dere ağızlarının filtrelenmesi, biyolojik arıtmaların yapılması ve evsel atıkların ayrıştırılması gerekiyor. Buralarda önlem alınmazsa milyarlık projeler oluşturulsa bile geri dönüşü olmayacak, eski haline dönemeyecek. Bu durumun oluşması yanlış politikaların sonucudur. Tanımı olmayan bir vahşetle, felaketle karşı karşıyayız. Dere ve kanalizasyon sularının arıtılmadan göle aktarılması kadar acı bir şey olabilir mi? Göle zarar veren tüm etmenler tespit edilip ortadan kaldırılmalıdır.”