NAZ AKMAN / ANKARA- Son yıllarda ülkemizde önemini yitirmeye başlayan mavi yakaya yönelik eksikliğin en fazla hissedildiği sektörlerden biri olan çanta ve ayakkabıcılıkta, çırakların yetişmemesi üretimde nitelikli iş gücü ihtiyacının farklı alanlardan karşılanmasına neden oluyor. Geçtiğimiz günlerde konunun uzmanı Teknik Eğitim Vakfı Genel Başkanı, İnsangücü ve Çıraklık Eğitimi Geliştirme Derneği Başkanı Erdoğan Özen ile gündeme taşıdığımız mesleki eğitimde usta-çırak ilişkisinde gelinen noktanın üretim sektörü açısından endişe verici boyutlara ulaştığını ifade etmiştik. Küresel anlamda özellikle pandemi döneminde Çin’deki salgın nedeniyle öne geçen Türk ayakkabı sektörü son dönemlerde üretimde yüzde 50 geriledi. Ankara’da imalathanelerde çalışan işgücünün yaş ortalaması ise 50. Dünya genelinde tarımdan inşaata, imalattan lojistiğe, madencilikten peyzaja hemen hemen her sektörde talebi her geçen yıl hızla artan mavi yaka, ülkemizde son yıllarda yasal mevzuattaki eksiklikler, uygulama alanlarının yetersizliği ve toplum nezdinde mesleki eğitime yönelik olumsuz algı nedeniyle kan kaybediyor. Tüm bu etkenler nedeniyle hemen hemen her sektörde eleman eksikliği yaşanıyor. Buna karşın sektörde özellikle ucuz işgücü nedeniyle tercih edilen Suriyeliler ise gelinen noktada pazarı elinde tutacak ve hatta yön verecek güce ulaşmış durumda.  
Uzun, “Ayakkabı sektöründe en gencimiz 50 yaşında”
Başkentli ayakkabıcı ve çantacı esnafı, kayıt dışı imalathaneler açarak piyasanın altında satış rakamlarıyla pazarı düşüren Suriyelilerden şikayetçi. Umum Ayakkabıcılar ve Çantacılar Esnaf ve Sanatkâr Odası Başkanı Hüseyin Uzun, istihdamdaki payı ile ülke ekonomisine katkıda bulunan Suriyeli ve diğer yabancı uyruklu vatandaşların mesleklerini yasal zeminde sürdürmeleri ve piyasadaki rekabeti adil bir şekilde sürdürmeleri konusunda yetkililere çağrıda bulundu. Uzun, “İşçilik pahalı, kalifiye eleman ise yok, yetişmiyor. Ayakkabı sektöründe en gencimiz 50 yaşında. Tamamen emekli çalıştırıyoruz. Atölyeler tatilde, piyasalar durdu.  Eskiden seçimden önce yoğunluğumuz olurdu, şimdi yok. Pandemide bile durum çok daha iyiydi. Son bir ayda en az 20 kişi kapatmak için dilekçe verdi. Sektör kan kaybediyor. Çırakların yetişmemesi, maliyetlerin artması üretimi düşürdü, kepenk indiren esnaf sayısı artıyor. Bize zanaatkâr lazım. Bu anlamda Türkiye’de pozitif ayrımcılık belkide sadece üretim ve hizmet sektörüne uygulanmalıdır. Bu ayırt edilmelidir, üretim sektöründe çalışanların vergileri ve sigortaları yarı yarıya düşürülmelidir. Pek çok esnaf BAĞ-KUR borcunu ödeyemiyor. Üretimi artırmak istiyorsak istihdamı sağlamalı, maliyetleri girdileri düşürmeliyiz” dedi.
Üretimde yüzde 50’lik düşüş
Uzun, üretimde yüzde 50’lik bir azalma yaşandığına da dikkati çekerek, “Türkiye’de şu anda ayakkabı ve deri sektöründe üretim son bir yıldır yüzde 50’nin altına düştü. Zamlar durmuyor, girdi maliyetleri her geçen gün artıyor, esnafın maliyeti arttı, bu da satış rakamlarına yansıdı. Dünyada en pahalı ayakkabıyı satan ülke olduk. Bundan dolayı ihracatımız azaldı. Üç sene öncesine kadar 2 milyar 170 milyona yakın deri sektörüne hakimdik, ihracatımız vardı. Ancak geriledik. Yan sanayi ürünlerimiz ithal olduğu için maliyetler her geçen gün artıyor. Üretim; fiyat artışları ve eleman eksikliği nedeniyle düştü” diye konuştu.
1-23“Suriyeliler kayıt dışı işyerleri ve işgücü nedeniyle esnafa zarar veriyor”
1300’ü aşkın kayıtlı üyeleri olduğunu bunlardan yalnızca 10’unun odaya kayıtlı olduğunu belirten Uzun, “Suriyelilerin veya diğer uyruklu vatandaşların varlığına ihtiyacımız var elbette ancak bu şekilde kayıt dışı çalışarak değil. Yabancıların çalışmasına elbette karşı değiliz, bizler gibi yasal altyapısını oluşturan vergisini sigortasını ödeyen herkes iş yerini açabilir üretim faaliyetlerinde bulunabilir. Neticede nereden olduğu önemli olmaksızın bu ülkede yaşayan herkesin bir şekilde istihdam edilmesi ekonomiye dahil edilmesi gerekiyor. Diğer ülkelerde olduğu gibi bizim ülkemizde de bu kişilerin toplumla entegre olabilmeleri için çeşitli projelerle dil, eğitim, kültür, sosyal yaşam, ekonomi gibi alanlarda kalifiyeli hale getirilmesi ardından yasal bir şekilde istihdama dahil edilmeleri ve toplumla kaynaştırılmaları şart. Ancak halihazırda içinde bulunduğumuz ekonomik koşullar, üretimin azalması, maliyetlerin artmasına bir de Suriyeli kayıt dışı imalathanelerin piyasayı düşürmesi eklendi. Suriyeliler kümeleşmeye neden oluyor. Başlangıçta geçici olarak sığınan Suriyeliler yıllar içinde ülkemizde iş sahibi olmaya başladı. Elbette ekonomiye katkıları var ancak kayıt dışı işyerleri ve işgücü nedeniyle esnafa zarar veriyorlar. 10 kişi bir araya gelip 50 metrekarelik bir yerde üç atölye açıyor ve bu atölyeler kayıt dışı. Madem bir üretim faaliyeti gerçekleştiriliyor o halde bunun yasal mevzuata uygun bir şekilde yapılması gerekiyor. Üretim sektöründe yer alıyorlarsa kayıt altına alınmalı, vergilerini ödemeli, belediyelerden gerekli izinlerini almalı ve odalara kayıtlarını yaptırmalılar. Kayıtları olmadığı maliyetleri az, dolayısıyla ürettikleri ürünü piyasa koşullarının altında satarak pazarı da düşürüyorlar. Kendi yerli esnafımız ise vergisini ödeyip gerekli tüm yasal ödemelerini yapığı halde satış yapamıyor, kepenk indiriyor. Ankara’da 30’un üzerinde kayıt dışı atölyenin varlığından haberimiz var, bizim odamıza kayıtlı yalnızca 10 Suriyeli var. Göç İdaresi’ne üretim sektöründeki kayıt dışı iş yapmaları nedeniyle yaptığım başvurunun ardından emniyet, maliye ve zabıta harekete geçerek kaçak bir şekilde üretim yapan imalathaneleri kapattı, ancak kapatıldıkları gibi farklı semtlerde kısa süre içinde yeniden atölye açtılar. Biz bu konuda yeterli müdahalede bulunamıyoruz belediyeler de denetim konusunda yetişemiyor. Konunun tarafı birimlerin organizeli çalışması ile bu sorunun çözülebileceğini düşünüyoruz” sözlerine yer verdi.  
“Yerli üreticiden alışveriş yapılmalı”
Toptancıların da yerli üretici ve esnaf ile alışveriş yapması gerektiğini de belirten Uzun, “Esnafımız toptancımız buna çanak tutmamalı, onlardan ucuza mal alıp kaçak bir şekilde üretime devam etmelerine sebebiyet vermemelidir. Toptancı yerli üretici daha pahalıya sattığı için onları tercih etmeyip kayıt dışı olandan alışveriş yapıyor. Öte yandan vergi daireleri gelişi güzel iş yeri izni vermemeli, belediyeler sıkı denetim yapmalı, bu işletmelerin odalara kayıtları kontrol edilmeli. Tüm bunlar ancak koordinasyonla birlikte sağlanabilir. Belediyelerin verdiği cezalar işe yaramıyor, caydırıcılığı yok. Belki de bu kayıt dışı yerler göç idaresine bildirilmeli ve gerekli kayıtları yapmaları sağlanmalı” dedi.
Atölye sahipleri Suriyeliler, çalışanlar ise Türk
Mavi yakanın önemine değinen Uzun, mesleki eğitimin teşvik edilmesi gerektiğini belirterek, “Atölye sahibi Suriyeliler, yerli vatandaşlarımız ise onların çalışanı haline geldi. Bu ciddi bir sorun. Eğitim sistemi 4+4+4 olmamalı, aileler çocuklarını sadece eğitime yönlendirmemeli, neye ilgileri varsa o alanda gelişmelerine imkân vermeli. Sektörde şu an hoca olmadığı için çalışanlarımızı okula kaydedemiyoruz, koordinatör eğitmenimiz yok. Eğitim sistemi revize edilmeli. Okullardaki rehber öğretmenlerimiz çocukları kabiliyetleri ve ilgilerine göre doğru yönlendirmelerde bulunmalı, herkes üniversite okumak zorunda değil. Zanaatkârlıkta işsiz kalma durumu yok ama lisanslı olup işsiz olan çok gencimiz var. Bu şekilde devam ederse beş sene sonra ne ayakkabıcı ne kaportacı ne imalatçı ne de tezgahtar bulacağız” şeklinde konuştu.

Bakan Uraloğlu, Yunanlı mevkidaşı Stiliyanidis ile görüştü Bakan Uraloğlu, Yunanlı mevkidaşı Stiliyanidis ile görüştü

6-2

Editör: Anadolu Ajansı