Editör: Ahmet Ertüm
Uzman Diyetisyen Didem Varol: “Hayvanlar, doğa ve sağlığımız için veganız”
ESRA AÇIKGÖZ / İSTANBUL
Dünyada her yıl en az 2.8 milyon insan obezite yüzünden yaşamını yitiriyor. Türkiye'de her yıl kalp-damar hastalığı nedeniyle yaklaşık 150 bin kişi ölüyor. Bu hastalıklarda sağlıksız beslenmenin önemli etken olduğu bilinse de üzerinde pek durulmuyor. Ama birine vegan olduğunuzu söyleme “cesareti”ni gösteriverin, bir anda “sağlıklı beslenme tavsiyeleri” dökülüyor!
Oysa veganlık, insan sağlığından hayvan sömürüsüne, küresel ısınmanın önlenmesine kadar her şeyi kendine dert edinen bir yaşam şekli. Araştırmalara göre, dünya nüfusunun yüzde 1’i, yani 78 milyonu vegan. Uzman diyetisyen Didem Varol’a göre, veganlık sadece hayvanları ve dünyayı yıkımdan kurtarmakla kalmayıp, insanları kronik hastalıklar yüzünden acı çekmekten de koruyor. Toronto Halk Sağlığı Kurumu’nda kronik hastalıkların önlenmesi alanında toplum sağlığı diyetisyeni olarak çalıştığı on yılda buna tanıklık etmiş.
Varol, sorularıma şu yanıtları verdi:
-Vegan olmaya ne zaman, nasıl karar verdiniz?
Altı senedir yüzde yüz bitkisel besleniyorum. Ancak 14 yaşımdayken doğayı korumak için vejetaryen oldum. Ebeveynlerim, geleneksel Türk aile kafasıyla, “Hasta olursun, yemen lazım” diye yaklaştığından az da olsa hayvansal gıda tüketiyordum. Diyetisyenlik eğitimi alınca bile bunun doğruluğunu sorgulamadım. Çünkü eğitim önyargılı. Tıpta nasıl ilaç firmalarının baskısı varsa, diyetisyenlikte de gıda şirketlerinin etkisi çok. Doğum iznimde beslenmeyle ilgili daha çok araştırma yaptım. Dr. T. Colin Campbell’in “Whole” kitabını okurken, “Nasıl diyetisyenim, bunları neden bilmiyorum” dedim. Utandım, kızdım ve vegan olmaya karar verdim. Süt ürünlerine çok bağımlıydım ancak yapabildim ve faydasını ilk elden gördüm.
-Çevrenizden ne gibi tepkiler aldınız?
Veganlığı din zannedip “Budist misin?” diye soranlar oldu. Eşim ve iki çocuğum vegan değil. Onları aydınlatabilmiş olmayı isterdim. Çok yerleşmiş bilgileri yıkmak zor. Ancak bir sürü danışanım çok faydalandı. Mesela, günde 4-5 hap kullanan bir hastam bitkisel beslenmeye geçince bire düşürdü hapı, ihtiyaç kalmadı.
KENDİMİ ÖZGÜR HİSSEDİYORUM
-Veganlığı bir diyet şekli gibi görenler de var, "uçuk kaçık" bulanlar ya da heves sananlar da. Sizin için veganlık ne demek, vegan olmanızın neyi değiştirdiğini düşünüyorsunuz?
İç huzur sağladı. Hepimiz bir tünelde büyüyoruz. Çoğunluk gibi ben de “Hayvanlar bizim için üretildi, kullanmak hakkımız” öğretisiyle yetiştirildim. Gezegenimiz hayvanlar için cehennem. Onlara zarar vermeden yaşamak çok rahatlatıcı. Ayak izim de daha az. Vücuduma saygı gösteriyorum. Kendimi aydınlanmış, özgür hissediyorum.
-Veganlık medyada marjinalmiş gibi sunuluyor. En son sadece meyve yiyen Zhanna Samsonova'nın ölümü üzerinden vegan beslenmek ölümcülmüş gibi haberler yapıldı…
İnsanlar şok edici haberleri seviyor, basın da tık almak için bunu yapıyor ama şu bilinmeli; o vegan olduğu için değil, kötü ve yetersiz beslendiği için hayatını kaybetti. Sosyal medyayı takip ederken söylentileri değil, “gerçek bilgi”yi görebilmek önemli. Sağlıklı bitkisel beslenmenin tansiyon, kalp, obezite gibi bir sürü kronik hastalığı hem önlediğine hem de yavaşlattığına dair o kadar çok bilimsel kanıt var ki. Bitkilerdeki antioksidan, lifi ne kadar çok tüketirsek Covid’e, kronik hastalıklara karşı korunma kalkanımız güçlenir. Ne kadar işlenmiş, hayvansal ürün yersek o kadar zayıflar. “Süt, yumurta yok, ne kaldı yiyecek?” diyerek veganlığı marjinal sanıyorlar. Asıl ekstrem olan, hayat boyu hap kullanmak zorunda kalmak.
-Peki, sağlıklı vegan hayat için nelere dikkat etmeli?
Dört gıda grubunu -sebze, meyve, tam tahıl ve bakliyat- dengeli tüketmeye. Genç veganların en büyük hatası, makarna ve salatayı öğün olarak görmesi, işlenmiş gıdaları yemeleri. Protein için bakliyat şart. Mutfağımız çok çeşitli, sadece bakış açımızı genişletmeliyiz. Bir de B12 takviyesi önemli. “Takviye gerektiriyor, nasıl beslenme bu?” diyen oluyor ama B12’yi topraktan alıyoruz. Artık toprakların kalitesi düştüğü için bu zor. Hayvanlara da B12 veriliyor. En çok takviye satılan yer, hayvancılık sektörü! Bir reçete gerekirse; dört gıda grubunun olduğu güçlü bir tabak+¼ bardak kuruyemiş+B12 takviyesi+su sağlıklı beslenmenin anahtarı.
Hem hayvanlar hem de insanlar için dünyadaki acıyı azaltmak istiyorum. Birçok kişi kalp, şeker, kilo, tansiyon nedeniyle acı çekiyor. Bunu önleyebiliriz. Hareket, uyku ve stres yönetimi önemli ancak en başta sağlıklı beslenme geliyor. Hâlâ eski kafada yaşıyoruz; doktor ilaç verecek, içip iyileşeceğiz. Doktorlar, nasıl besleniyorsunuz, spor yapıyor musunuz, diye sormuyor bile. Türkiye’de otoriter bir model var. Doktorun dediği sorgulanmıyor. Oysa hekimlerin de beslenme konusunda eğitime ihtiyacı var. Sağlık profesyoneli olarak etiği bir kenara bırakırsam, insanlara şunu diyorum, “Çok zorlanıyorsan yüzde yüz vegan olmak zorunda değilsin. Ancak gezegenimiz ölüyor, hayvanlar acı çekiyor, sağlığımız bozuluyor. Ne kadar bitkisel beslenirsek bunlar o kadar azalacak. Ben vegan olamam diye düşünmeyin. Yolculuğa küçük adımlarla başlayabilirsiniz.”
“KEDİMİN GÖZLERİNE HUZURLA BAKIYORUM”
ŞEBNEM TURHAN (GAZETECİ):
Yıllardır evimi kedilerle paylaşıyorum ama türcü olduğumu fark etmem zaman aldı. Kedilerimi koruyup kollarken diğer canlıların maşallah yemediğim yeri kalmıyordu. Önce peyniri bırakamam diyerek vejetaryen oldum. Ama hayvansal ürünlerin elde edilmesinde canlılara akıl almaz işkenceler uygulandığını görünce bir yıl sonra veganlığa geçtim. Tarih 8 Eylül 2018, yaşım da 40’dı. Hiçbir şey için geç değil.
Beni en çok zorlayan, yakın gözlüğüm olmadan içerik okumak. Tabii ilk günlerde kahvaltıda ne yiyeceğimi, akşama ne yemek yapacağımı sürekli düşünüyordum. Bugünkü kadar seçenek olmadığından dışarıda salata veya patates yiyebiliyordum. “Ay peyniri de mi bıraktın, peki yumurta?”, “Aaa bal da mı yemiyorsun?” gibi saçma sorulara, hatta “Ama bitkilerin de canı var?” gibi absürt yorumlara maruz kaldım.
Vegan olunca bir iç huzur yakaladım. Tek başıma tüm canlıların hayatını değiştiremem, biliyorum ama benim gibi milyonlarca su damlası dünyayı değiştirebilir. Fiziksel olarak da daha güçlü, daha sağlıklıyım. Yaşarken hiçbir canlıyı incitmemek beni öylesine mutlu ediyor ki, kedimin gözlerine baktığımda artık gözlerimi kaçırmıyorum.
“KİM DEMİŞ VEGAN SPORCU OLMAZ DİYE!”
[caption id="attachment_431259" align="alignleft" width="396"] Tuğba Güneş Tabuk[/caption]
TUĞBA GÜNEŞ TABUK (ÖDÜLLÜ KOŞUCU, MİLLİ ATLET):
Ödüllü bir maraton koşucusuyum. Üç Balkan Şampiyonluğu, iki Türkiye rekortmenliğim var. Aynı zamanda hakemim. Veganlık 90'lı ve 2000'li yıllarda henüz yoktu. Çocuk yaşta et, tavuk, balık hiç yemedim. Ailem fark ettiğinde önce bir çatışma yaşadık fakat çocuk aklımla mücadele ettim. 90'larda kendime vejetaryenim diyordum. Çelişkilerle geçti kendimi bulma yıllarım olan 20'lerim. Üniversitede hayvansal ürünlerin beslenmede çok önemli olduğu anlatılıyordu. Beslenme konusunda aldatıldığımızı o zamanlarda anladım. Hakemlik organizasyonları ve müsabakalarda zorluk yaşadım çünkü etsiz hiçbir şey yoktu. Birçok atletizm yarışımı meyve ve ekmekle tamamladım.
Veganlıkla ilgili en çok zorlandığım nokta bazı sosyal ilişkilerden kaynaklanıyor. Çevrem vegan yaşamı tuhaf, zor ve kabul edilemez buldu. Proteini nereden aldığım, diyetimin yeterli olup olmadığı gibi sığ sorularla geçiyor ömrüm. Çoğunlukla etrafın ne dediğini önemsemeyen biri olarak, “Toprak insana yeter” deyip geçiyorum. Günümüzün hayat zorluklarında öteki canlıları sömürmeden sağlıklı ve doğru beslenerek yaşamak mümkün.
Yorumlar