Unutamadığımız bir ses: Münir Nurettin Selçuk
Orhan GÜRDİL Türk Sanat müziğinin güzel ses sanatçısı Münir Nurettin Selçuk’u 27 Nisan 1981 yılında kaybettiğimiz günlerden bu güne kadar yaptığı bestelerle her an anıyor...
Orhan GÜRDİL
Türk Sanat müziğinin güzel ses sanatçısı Münir Nurettin Selçuk’u 27 Nisan 1981 yılında kaybettiğimiz günlerden bu güne kadar yaptığı bestelerle her an anıyor. Yeri doldurulamayan besteci ve yorumcu bu değerli sanatçıyı sevgi ve saygımızla daha da artarak anıyor ve yapıtlarını zevkle dinliyoruz.
2020’de oğlu Timur Selçuk’u da üzülerek yıldızlara uğurladığımız üstat babası gibi musikimize çok değerli eserler bırakmış. Devlet sanatçısı unvanına sahip bir değerimiz olmuştu.
81 yaşında hayata İstanbul’da gözlerini yuman Selçuk 1900 yılında Sarıyer’de doğdu. Babası Divan-ı Hümayun Muavini Darülfünun İlahiyat Fakültesi Fars Edebiyat öğretmeni ve Kadıköy Sultanisi Fransızca öğretmeni Mehmet Avni Nurettin Bey’di. Aynı zamanda tanınmış bir şair olan babasının yanı sıra annesi Fatma Hanife hanımdı. Görgülü, kültürlü bir hanımdı. Sanat yaşamını dolu bir evde geçiren Selçuk daha çocuk yaşlar da sesinin güzelliği ile dikkat çekmeye başlamıştı. Spora da meraklı olan genç Münir bir endişesi ile futbolu bırakıp, tenis ve yüzme sporları ile ilgilenmeye başlamıştı.
Ailesi Münir’in ziraat mühendisi olmasını istiyordu. Ailesinin bu isteğine rağmen genç yetenek Kadıköy Darülfeyz-i Musiki Cemiyeti’ne girerek musiki çalışmalarına başlamıştı. Kısa zamanda sesi ve icra yeteneği ile ün yapmaya başla. Onda ki bu yeteneği gören ailesi Münir’i Fransa’ya gönderir. Paris’te konservatuvar eğitimi gördüğü yıllar da çan, piyano ve solfej dersleri alarak Fransız hocalarının da takdirini kazanır. Fransa’da kalması için yapılan teklif ve ısrarlara rağmen İstanbul’a dönen Münir, aldığı cazip plak doldurma tekliflerine evet der ve peş peşine yedi plak doldurur. Ünü İstanbul’un dışına da çıkmıştır. 1930’da Beyoğlu Fransız Tiyatrosu’nda ilk sahne konserini verir. Zamanında tanınmış saz üstatları ile çıktığı sahne de siyah smokin giyip, ayaklı mikrofon kullanarak söylediği şarkılar ve gazellerle dinleyiciler tarafından ayakta defalarca alkışlanır, konser verdiği salonlar da avizeler alkış seslerinden sallanırlardı.
Artık ünlü bir sanatçı olmuştu. Yurtdışından aldığı cazip teklifleri kabul eden Münir 1945 yılından itibaren Amerika, Fransa, İngiltere, Macaristan, Mısır, Irak ve Kıbrıs’ta koro şefliğinde verdiği yüzlerce konserler sonunda değil Türkiye’nin dünyanın tanıdığı bir isim olur.
Münir Nurettin Selçuk bu ara da başrollerini Perihan Altındağ ile paylaştığı bir film de çevirerek bu sahada da usta olduğunu gösterir.
Selçuk bu arada pek çok ses sanatçısının yetiştirilmesinde büyük katkılarda bulunmuş. Ders almak isteyen genç ses sanatçılarına daima imkan tanımıştır.
Münir Nurettin Selçuk şiirlerini beğendiği Yahya Kemal Bayatlı ile Paris’te tanışmış 1941’de şairin müsaadesini alarak “Rindlerin Akşamı” adlı ünlü şiirini besteleyen Münir altı ay emek verdiği bu şarkının Yahya Kemal Bayatlı’ya okur. Ünlü şair şarkıyı çok beğenir. Münir Nurettin Selçuk “Aziz İstanbul, Endülüs Raks, Aheste Çek Kürekleri ve Rindlerin Ölümü” adlı şiirlerini besteleyerek büyük bir şöhretin sahibi olur. Eserler toplum tarafından da beğenilmiştir. Yorumcu, müzisyen, bestekar Münir. Nedim, Fuzuli, Faruk Nafiz Çamlıbel, Behçet Kemal Çağlar, Ümit Yaşar Oğuzcan, Mustafa Nafiz Irmak gibi devrin ünlü şairlerinin eserlerini besteleyerek ününe ün katar 81 yıllık ömrüne başarılı besteler, konserler ve değerli öğrenciler yetiştirmekle geçer. Münir Nurettin Selçuk 27 Nisan 1981 yılında Nişantaşı’ndaki evinde kalp krizi sonucu vefat eder.
İstanbul da görülmemiş bir cenaze töreninden sonra büyük değer Rumelihisarı’nda mezarlığına defnedilir. Bugün Kalamış’ta bir büstü ve adı verilmiş bir cadde bulunmaktadır.
MÜNİR’İN ELİNİ ÖPTÜM
Rahmetli üstat, büyük sanatçı Münir Nurettin Selçuk’un elini öpmek mutluluğunu yaşadım. 1950’lili yılların sonunda sanatçı Ankara’da Sümerbank binası arkasında bulunan zannedersem adı Yeni Sinema olan mekanda bir konser vermişti. Uzun yıllar evimde 78’lik taş plaklardan dinlediğim muhteşem sesi ile kendimden geçercesine dinlemiş. Alkışlamaktan avuç içlerim ağrımıştı. Konser bitiminde uzun süre sinemanın kapısında beklemiştim. Sonra yanında müzisyen arkadaşları ile kapıda görünen üstadın önüne atlayarak sevgi ve saygımı ilettim. Teşekkür edip elini tokalaşmak için uzatmıştı. Ben o uzanan eli, elime alıp dudaklarına götürdüm. Elini öpmüştüm. Çok duygulanmıştı. Yanaklarımı okşayıp tekrar teşekkür etti.
O yıllar da ben Ankara’ya Sivas’tan tahta bir valizle gelmiş bir gençtim. Mücadele adlı bir gazetenin ise muhabiri olarak görev yapıyordum. Münir Nurettin Selçuk’un oğul Timur Selçuk’u da kadim dostum Hıncal Uluç sayesinde tanımış. Mütevazi, kibar, alçak gönüllülüğü ile kendisine hayran olmuştum.