Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın Üçüncü Dünya Savaşı ihtimalinin göz ardı edilmemesi gerektiğine dair yaptığı açıklamaların ardından, Milli Savunma Bakanlığı (MSB) kaynaklarından da benzer bir mesaj geldi. Bu kapsamda, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Milli Savunma Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Yankı Bağcıoğlu, Üçüncü Dünya Savaşı tartışmalarına katılarak yazılı bir açıklama yaptı.
CHP'li Bağcıoğlu, açıklamasında, "Ordumuz her zaman güven kaynağımız oldu" diyerek, Türkiye Cumhuriyeti'nin savunma gücüne ve Türk Silahlı Kuvvetleri'ne (TSK) olan güvenini vurguladı.
Öte yandan, parti olarak savaşın bir seçenek olmaması gerektiğini de kaydeden Bağcıoğlu, "Ülkemizin güvenliği söz konusu olduğunda Silahlı Kuvvetlerimizin hazırlık seviyesinin üst düzeyde tutulması gerektiğine inanıyoruz" dedi.
Karamsar senaryolara kapılmadan, acı tecrübelerden dersler çıkararak hazırlıklı olmanın bir zorunluluk olduğuna dikkat çeken Bağcıoğlu, "Türk Silahlı Kuvvetlerimizin muharebe kabiliyetinden hiçbir şüphemiz bulunmuyor. Ordumuz her zaman güven kaynağımız olmuştur. Bununla birlikte, böylesine kritik bir konuda samimi tespitler yapmak ve hazırlıkları gözden geçirmek zorundayız" ifadelerini kullandı.
Son olarak, Bağcıoğlu, Üçüncü Dünya Savaşı'na hazır olmak için dikkat edilmesi gerekenleri madde madde sıraladı:
- Askeri Sağlık Sistemi alınan derslerle revize edilerek en kısa sürede, öncelikle harekât faaliyetlerini destekleyecek birimler olacak şekilde, tekrar tesis edilmeli. Askeri Sağlık Sisteminin acilen revize edilerek yeniden faaliyete geçirilmesi gerekmektedir.
- Diğer bir husus ise, Milli Savunma Bakanının mevcut durumda yaptığı uygulamalarla olumsuzluğu bir ölçüde gidermeye çalıştığı, TSK Komuta Yapısı süratle komuta birliği ve sadelik prensibine uygun hale getirilmeli, TSK Komuta Yapısının komuta birliği ve sadelik prensiplerine uygun hale getirilmesidir.
- Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığının, Kara ve Deniz Kuvvetleri ile bağları süratle yeniden tesis edilmeli, gerginlik ve savaşta Kara ve Deniz Kuvvetlerinin emrine girecek birlikler şu andan itibaren belirlenmeli. Ayrılmadan birleşerek sinerji oluşturulmalıdır.
- Rusya-Ukrayna savaşında, Montrö Sözleşmesi hükümlerinin titizlikle uygulanması, bölgedeki tansiyonun daha da tırmanmasını engellemiştir. Türkiye, tarafsız bir şekilde sözleşmeyi uygulayarak, savaşan tarafların gemilerine kısıtlı geçiş hakkı tanımış, büyük savaş gemilerinin ise boğazlardan geçmesine izin vermemiştir.
Ne yazık ki, bu süreçte Montrö Sözleşmesi'nin önemini vurgulayan amirallerimiz haksız bir muameleye maruz kalmıştır. Emekli amirallerin, sözleşmeyi ve Türkiye'nin çıkarlarını savunan açıklamalarından ötürü yargılanmaları, derin bir üzüntü kaynağı olmuştur.
Bize düşen, bu olaydan dersler çıkarmak ve benzer hataların tekrarlanmamasını sağlamaktır. Öncelikle, ülkemizin milli çıkarlarını savunan her görüşe saygı duyulmalı ve ifade özgürlüğü tartışmasız bir şekilde teminat altına alınmalıdır. Ayrıca, Türkiye'nin Karadeniz'deki hakları ve Montrö Sözleşmesi'nin önemi, tüm vatandaşlarımız tarafından daha iyi anlaşılmalıdır.
- TSK'nın eğitimli personelinin yanı sıra gelişmiş platform, araç, silah ve sistemler ile de teçhiz edilmesi önemli bir zorunluluktur. Ulusal savunma sanayi; hepimizin ortak milli gururu, her siyasi görüşten binlerce kişinin onlarca yıllık büyük emeğidir. Bu çerçevede bölgesel veya küresel ölçekte her türlü olumsuz gelişmeye hazır olmak için mevcut uygulamalardan alınan dersler ve elde edilen tecrübeler çerçevesinde personel politikası, projelerin etkin yönetimi, gizlilik ve güvenlik, ayrımcılık ve nepotizmden uzak politikalarla milli savunma sanayi hamlemizi daha da ileriye taşımalıyız.